Filleri kanserden koruyan bir gen keşfedildi

Öne Çıkanlar Sağlık
Filleri kanserden koruyan bir gen keşfedildi

Fillerden öğrenebilir miyiz? Fillerin kansere yakalandığı çok nadir görülür. Halbuki fillerin büyüklüğü ve yaşam sürelerinin uzunluğunu göz önüne alındığında sağlıklı hücrelerinin kanserli hücrelere dönüşmesi için daha çok olasılık vardır. Bu hayvanları kansere yakalanmamasının nedeni bir “zombi gen” olabilir.

Fillerin evrimsel geçmişi incelendiğinde, 59 milyon yıl önce atalarının vücutlarının büyümeye başlamasıyla eş zamanlı olarak,  LIF6 isimli bir eski genin yeniden ortaya çıktığını görülüyor. Cell Reports dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmada, sadece fillerde ve atalarında bulunan LIF6 geninin, başka bir gen olan TP53 tarafından uyarılarak hücrelerde bir hasarın ilk işaretleri görüldüğünde, henüz kanserli hücrelere dönüşmemişlerken onları etkisiz hale getirdiği sonucuna ulaşıldı.

İnsanlarda sadece kopyası var


Fillerin kanserle mücadeledeki başarısı üzerine yapılan önceki araştırmalarda, çoğu hayvanın da sahip olduğu, TP53 genine odaklanılmıştı. Bu genin hücresel DNA hasarını algılayarak kansere dönüşmeden önce hücreye kendisini onarması ya da yok etmesi için sinyaller yollayan bir proteini ürettiği biliniyordu. 2015 yılında araştırmacılar, fillerin 20 TP53 kopyasına sahip olduğunu keşfetmişlerdi.

İnsanlar ve diğer memelilerde bu genin sadece bir kopyası bulunuyor.

2015'teki araştırma ekibinde yer alan hücre biyoloğu Lisa Abegglen (Utah Üniversitesi), "Fillerde asıl hayranlık verici olan kanserle mücadeleyi destekleyen birden fazla mekanizmaya sahip olmaları" diyor.

San Diego Hayvanat Bahçesi'ndeki otopsi kayıtlarını ve yaklaşık 650 fil ölümüyle ilgili verileri inceleyen bu çalışma, incelenen hayvanların sadece %4,8'inin kanserden öldüğünü ortaya koydu. İnsanlarda bu oran  %11 ila 25 arasında değişmekte.

Fillerin kanserle nasıl mücadele ettiklerini anlamak, kanser teşhisi konan insanların tedavi edilmesi yolunda faydalı bilgiler sağlayabilir.

'Peto paradoksu'

Fil bağ dokusu hücreleri üzerinde yapılan deneyler sırasında bilim insanları bir kimyasal kullanarak hücrelerin DNA'sına zarar verdiler. Hasar verilen hücrelerde LIF6 geninin normalden 8 kat daha etkin olduğu görüldü. Araştırmacılar TP53 geninin protein üretmesini engellediklerinde, LIF6 geninin faaliyeti de durdu.

Filler ve diğer hayvanların kansere karşı nasıl direndiklerini öğrenmek “Peto paradoksu”nun çözülmesine yardım edebilir. Hücre sayısı arttıkça kanser görülme olasılığının da artması beklenirken vücut büyüklüğü ile kanser riski arasında bir ilişkinin olmaması Peto paradoksu olarak adlandırılıyor.

Örneğin insanları ve fareleri ele alalım. Farelere kıyasla insanlar 1000 kat fazla hücreye ve 30 kat uzun ortalama ömre sahip. Buna göre insan hücrelerinin, DNA hataları ve kansere dönüşebilecek hasar yaratma ihtimali daha fazla demektir.

Fakat 1970'lerde epidemiyolog Richard Peto, insanlar ve farelerin kanser geliştirmede benzer oranda bir risk taşıdığını ortaya koydu. Bu nedenle daha uzun ömürlü ve büyük gövdeli hayvanların, daha kısa ömürlü ve küçük gövdeli hayvanlara kıyasla organizmadaki kanserojen değişimlerle mücadele etmek için daha fazla mekanizma geliştirdikleri tahmin ediliyor.

TP53 ve LIF6 genlerinin fillerin kanserle savaşmasına nasıl yardımcı olduğunu anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu açık. Abegglen'e göre filler, genlerinde sadece onlara özgü olan bu değişim meydana gelmeseydi, muhtemelen şu anki kadar büyük ve uzun ömürlü olmayacaklardı.

Murat Altaş / @murataltas_

Kaynak: https://www.sciencenews.org/article/resurrected-gene-may-protect-elephants-cancer