Giderek yaygınlaşan depresyonun nedeni GDO’lu ürünler mi?

Öne Çıkanlar Sağlık
Giderek yaygınlaşan depresyonun nedeni GDO’lu ürünler mi?

Dünya genelinde depresyon oranlarında bir artış var. Bu durumun özellikle de yeniyetme ve genç erişkinler için söz konusu olması ciddi bir kaygı uyandırıyor çünkü depresyon salgını intihar oranlarında da çarpıcı bir artışı beraberinde getiriyor. Ayak izleri GDO’lu ürünlere götürüyor

ABD’de 2013-2016 yılları arasında 41 milyon kişinin sağlık kayıtlarının gözden geçirildiği bir araştırma, depresyon oranlarının ülke çapında arttığını ve topu topu üç yıl içinde bu artışın çok çarpıcı bir farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor. Sağlık kayıtlarıyla ilgili veriler yeniyetme çağındaki gençlerde majör depresyon oranlarının % 63’e fırladığını, genç erişkinlerde %47’lik bir artışla durumun biraz daha iyi olduğunu, 35 yaşın üzerindekiler için de bu artışın % 23-26 arasında değiştiğini gösteriyor. Ne var ki, daha yaşlı kesimdeki artışın gençlere kıyasla çok büyük olmaması, 2013 yılı verilerine göre hiç de azımsanmayacak oranda majör depresyona tanık olunan bu kesim için zaten kötü olan durumun ağırlaştığını gösteriyor.

ABD’de 2000-2016 yılları arasında intihar oranlarında da %30’luk bir artış yaşandığı görülüyor. Yıllara göre intihar oranları incelendiğinde 2000-2006 yılları arasında her yıl %1’lik bir artış yaşandığı, 2006-2016 yılları arasında da bu artışın %2’ye yükseldiği görülüyor. Araştırma kapsamındaki zaman dilimi içinde 10-34 yaşlar arasındaki kesimde intiharın ölüm nedenleri arasında ikinci sıraya çıktığına tanık olunuyor. Dahası, genç kız ve kadınlarda intihar oranlarında %50’lik bir artış olduğu da görülüyor.


Depresyon: Neden artıyor?

Majör depresyon ve intihar oranlarındaki bu ürkütücü artışın ardında yatan ne? İnsanların ruh sağlığını etkileyen unsurlar arasında ekonomik güvenceden, ekran başında geçirilen sürenin artmasına, sosyal medyadan yoğun çalışma saatlerine uzanan çok sayıda etmen yer alıyor.

Ancak araştırmalarda depresyon ve kaygı bozukluğu gibi karmaşık sorunlar daha derinlemesine ele alındıkça, fiziksel etmenlerin -özellikle de, beyinle bağırsak arasındaki bağlantının- bu bulmacanın çok önemli bir parçasını oluşturduğu da giderek açıklık kazanıyor.

Bu araştırmalardan elde edilen şaşırtıcı bir bulgu da, insanların sindirim sistemlerindeki bakterilerin (mikrobiyomun) ruhsal sağlıklarında çok ciddi bir rol oynadığı.

Araştırmalar bakterilerden arındırılmış bir ortamda özenle yetiştirilen farelerin, farklı bağırsak bakterileriyle karşı karşıya bırakıldıklarında, bu bakterilerin farelerin davranışları ve ruh durumlarında belirgin bir etki yarattığını ortaya koyuyor.

Bu araştırmalar otistik davranışlar (yinelenen davranışlar ve toplumsal iletişimden kaçınma) sergileyen farelerin aynı zamanda sızıntılı bağırsak sendromuyla sonuçlanan bir mikrobiyoma sahip olduklarını da gözler önüne seriyordu. Otistiklerin çoğunda mide-bağırsak sorunlarına tanık olunduğundan, bu bulgu kayda değer bir önem taşıyor.

Bir başka araştırma da, yoğun bir baskıyla karşılaştıklarında farelerin mikrobiyom yapılarında belirgin bir değişiklik olduğuna işaret ediyordu. Görünüşe bakılırsa, gerginlik lactobacillus adıyla bilinen yararlı bakterileri olumsuz yönde etkiliyordu ve gergin farelerde bu bakterilerin miktarında ciddi bir azalma meydana geliyordu.

İnsanlarda gastrointestinal sorunların ve depresyonun giderek artıyor olması, tıpkı araştırmalardaki fareler gibi, insanların ruhsal sağlıkları ile bağırsak bakterilerinin (mikrobiyom) sağlığı arasında çok sıkı bir bağ olduğunu gösteriyor.

Peki, son 20 yılda bu denli büyük bir hasara yol açabilecek neler yaşandı?

GDO’lu ürünlerde yaygın glifosat kullanımı

Glifosat, dünyada en çok kullanılan böcek ilacı Roundup’ın etken maddesini oluşturuyor. Monsanto şirketi Roundup adlı ilacı geliştirip, özellikle de bu kimyasala dayanıklı olan mısır, soya ve pamuk gibi genetiği değiştirilmiş ürünler oluşturdu. Böylelikle, GDO’lu bu ürünlere zarar vermeden yabani otları öldüren ilacın da büyük miktarlarda tüketilmesine olanak tanıdı.

Sonuç olarak, ABD ve başka birçok ülkenin beslenmesinde yoğun bir yer tutan GDO’lu ürünler glifosat yüklü oldular. Roundup’a dirençli olmayan ürünlerin çoğu zaman hasat öncesinde bir kurutma maddesi olarak glifosata batırılmaları insanların bu kimyasalla karşı karşıya kalma olasılığını daha da artırıyor.

Gelgelelim, glifosatın başka yararları da var. Bu madde antibiyotik olarak da patentli. Antibiyotiklerin pek bir fark gözetmeksizin bakterileri öldürdükleri, bu yüzden de ishal ve daha başka mide- bağırsak rahatsızlıklarına yol açtıkları biliniyor. Bu yüzden hekimler antibiyotik verdikleri hastalara yoğurt tüketmelerini de öneriyorlar. Bunun nedeni, yoğurdun lactobacillus içermesi ve antibiyotiklerin yok ettiği bakterilerin yerine yenilerinin konmasına yardımcı olmasıdır.

Peki, glifosatlı ürünleri yediğimizde bilmeden tükettiğimiz antibiyotiklere ne demeli? Araştırmalar glifosatın gerçekten de bağırsak bakterilerinin yapı ve sayısında değişikliklere neden olduğunu, ayrıca “glifosat özlü böcek ilaçlarının farelerde umutsuzluğa yol açtığını” gösteriyor. Glifosat ile depresyon (aynı zamanda kaygı ve otizm) arasındaki ilişki bağırsaklarımızda meydana geliyor ve şimdilerde yaşanan ruhsal sağlık krizi de Roundup’ın mikrobiyomlarımız üzerinde yarattığı toksik etkilerle besleniyor.

Rita Urgan

Kaynak