“İnsanı neden klonlamak istiyorsunuz?”

Sağlık
“İnsanı neden klonlamak istiyorsunuz?”

Koyun Dolly’nin “babası”, klonlamanın öncüsü Prof. Sir Ian Wilmut İstanbul’da sordu: Siz insanı klonladığınız takdirde ortaya orijinaline benzer bir insan çıkar, dış görünümü aynıdır ama beyindeki kayıtları kopyalayamadığınız için, nasıl bir kişilikle karşılaşacağınızı bilemezsiniz.

Reyhan Oksay

Koyun Dolly’yi klonlayarak genetik biliminde çığır açan Prof. Sir Ian Wilmut, Yeditepe Üniversitesi’nde klonlama ve rejeneratif tıp konusunda bir konuşma yaptı. Çalışmalarını halen Edinburgh Üniversitesi’ndeki Rejeneratif Tıp Merkezi’nde sürdüren Wilmut, klonlama teknolojisinden elde edilen bilgilerin tedavi amacıyla nasıl kullanılabileceğini açıkladı.


Yeditepe Üniversitesi’nde “Klonlama Teknolojisinden Hastalıkların Tedavisine, Dolly’nin Hikayesi” başlıklı konferansta izleyicilerin arasında saygın bir uluslararası bilim dergisinin “Yüzyılın Beyin Cerrahı” seçtiği Prof. Dr. Gazi Yaşargil de bulunuyordu.

Sir Ian konuşmasının ilk bölümünde Dolly’nin dünyaya gelmesi sırasında kullandıkları tekniği, ikinci bölümünde ise klonlama deneyiminden elde ettikleri bilgi birikiminin günümüzde Parkinson, inme gibi sinir hastalıklarının, kalp ve retinal hastalıkların tedavisinde nasıl kullanılabileceğini anlattı.

Dolly’nin tıp tarihinde önemli bir yeri var. Yetişkin bir canlıdan türemiş ilk klon olması sebebiyle tüm dünyanın bir anda ilgisini çeken Dolly, ölümünün üzerinden 13 yıl geçmesine rağmen güncelliğini koruyor. 1997 yılında klonlanan Dolly, yaşamının sonuna kadar da 6 yavru doğurdu ve 2003 yılında 6 yaşındayken akciğer yetmezliğinden öldü.

İlk klonlama girişimleri

Sir Ian, klonlama fikrinin 19. Yüzyılın başlarından bu yana bilim dünyasının en büyük ideallerinden biri olduğunu ancak bu konuda ilk başarılı deneyimin Dolly olduğunu belirtti. Bu arada unutmayalım ki Dolly ancak 277 denemenin ardından dünyaya gelebilmişti.

Genç yaşlarından bu yana hayvan genetiğine her zaman ilgi duyduğunu açıklayan Wilmut, 1971 yılında Cambridge Üniversitesi’nde genetik mühendisliği doktorasını tamamladı ve 1974 yılında Edinburgh Üniversitesi’nde bugün Roslin Enstitüsü olarak bilinen Hayvan Yetiştirme Araştırma İstasyonu’nda çalıştı.

Önemli ilk adım

Danimarkalı bir embriyoloğun gelişmekte olan kuzu embriyosundan sağlıklı bir kuzu elde etmesinden esinlenen Wilmut ve ekibi, yetişkin bir koyun hücresinden kuzu klonlama çalışmalarına başladı. 1996 yılında embriyonik hücrelerden Megan ve Morag adı verilen iki kuzu üretmeyi başardı. Bu çalışma genetik biliminde önemli bir adım olarak değerlendirilmiş olsa da 1997 yılında koyun Dolly’nin klonlanması hem bilim dünyasında hem de dünya kamuoyunda büyük heyecan uyandırdı.

Koyun Dolly bundan önceki klonlama deneyimlerinden farklıydı, çünkü yetişkin bir koyunun meme hücresi ile yumurta hücresinin füzyonu sonucu geliştirilmişti. Böylece yetişkin koyunun replikası olarak dünyaya gelmişti.

Dolly’den sonraki çalışmalar

2003 yılında Dolly’nin ölümünden sonra Wilmut çalışmalarını Edinburgh’taki Rejeneratif* Tıp Merkezi’nde sürdürdü. Buradaki çalışmaları tedavi amaçlı klonlamanın önünü açtı. Örneğin domuz hücrelerinde bulunan proteinler insanlardakinin aynısıdır. Dolayısıyla hemofili tedavisi için gerekli olan proteinlerin üretiminde, hatta transplant hastaları için donor organ sağlanmasında bu yöntem yararlı olabilir.

ABD’de insan embriyolarından kök hücre elde etme çalışmaları yasaklanınca İngiltere bu konuda liderliğe soyundu. Bu ortamda Ian Wilmut 2005 yılında insan kök hücresi üretmek için insan embriyolarını klonlama lisansı aldı. Wilmut’un birinci hedefi Motor Nöron Hastalığı denilen dejeneratif bozukluğun potansiyel tedavisini bulmaktı.

İnsan embriyonik hücre kullanımına son

İki yıl sonra Japonya’da Dr. Shinya Yamanaka yetişkin bir fareden alınan deri hücrelerini yeniden programlayarak pluripotent kök hücre** durumuna dönüştürmeyi başardı. Wilmut, Yamanaka’nın yöntemini hemen benimseyenler arasında yer aldı. Bu yöntemin insan hücreleri için de uygun olduğunu açıklayan Wilmut, bundan sonra insan embriyonik kök hücreleri ile çalışmayacağını duyurdu. Wilmut’a göre yetişkin hücrelerden uyarlanmış pluripotent hücreler Parkinson, inme ve kalp hastalıklarının tedavisi için daha büyük bir potansiyel taşıyor.

Bugün insan yetişkin deri hücrelerinin pluripotent durumuna dönüştürülmesi artık kabul gören bir uygulama alanı. Ve Wilmut Dolly’yi klonlamak için kullandığı nükleer transfer sistemini terk ederek, çalışmalarını bu yeni sistemden yararlanarak sürdürüyor.

Hastalık tedavisinde yeni bir çağ

Sir Ian, pluripotent kök hücresi tedavisinin tıp tarihinde yepyeni bir sayfa açmakta olduğunu söyledi. Nasıl ki enfeksiyon hastalıklarının tedavisinin bulunması, yıllar önce milyonlarca hastanın umudu olduysa, bu yöntemin de gelecekte tedavisi bugün olanaksız olan birçok hastalığa çare oluşturacağına dikkat çekiyor.

Ne var ki bu yöntemin yaygın olarak kullanılabilmesinin önünde pek çok engel bulunuyor. Öncelikle işlemin basitleştirilmesi, hata payının düşürülmesi, hücre terapisi için bir “kütüphanenin” oluşturulması gerekiyor. Örneğin omuriliğe yetleştirilen bir pluripotent hücrenin yıllar sonra dişe dönüşmesi hata payının henüz çok yüksek olduğunun bir göstergesi.

İnsanın klonlanması söz konusu mu?

Sir Ian’a sorulan sorulardan biri de buydu. Oysa konuşmasında özellikle belirttiği gibi artık klonlamada kullanılan çekirdek transferi tekniği terk edilmiş, yerine tedavi amaçlı pluripotent hücre araştırmalar gelmişti. Sir Ian bu soruyu yine de yanıtladı:

Bir kere koyunun klonlanmasında kullanılan teknik primatlarda kullanılmaya uygun değil. Ayrıca bir insanı insan yapan beynidir. Siz insanı klonladığınız takdirde ortaya orijinaline benzer bir insan çıkar, ama beynini tüm kayıtlarıyla birlikte klonlayamazsınız. Özetle dış görünümü aynıdır ama nasıl kişilikle karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Ayrıca insanın klonlanmasını niçin istiyorsunuz? Önce bu sorunun yanıtını vermeniz gerek.”


 

Açıklamalar

*Rejeneratif Tıp nedir?

Günümüzde rejeneratif tıp tanımı ise doku ya da organların işlevselliğini geri kazandırma amacı ile kullanılan kök hücre araştırmaları ve tedavilerini tanımlamak için kullanılır. Bu tedavi iki şekilde yapılabilir: Laboratuvarda kök hücrelerden özelleşmiş hücreler elde edilebilir, ya da ilaç verilerek dokularda bulunan kök hücreler aktive edilir ve daha hızlı ve verimli onarım yapılması sağlanır.

Kök hücrelerin tıpta pratikte kullanımında standartları ve uygulama koşulları en oturmuş kemik iliği transplantasyonudur. Diğer kök hücrelerinin tedavi için kullanılmasının gelişme sürecindedir ama deneysel çalışmalar sonuçların umut verici olduğunu göstermektedir.

**pluripotent hücre nedir?

Pluripotent, gelişen bir embriyonun erken safhalarında var olan, canlıyı oluşturan özelleşmiş tüm hücre tiplerine dönüşebilme yeteneğindeki henüz farklılaşmamış hücreler için kullanılan bir tanımlama.