Neden ve nasıl obez oluyoruz?

Öne Çıkanlar Sağlık
Neden ve nasıl obez oluyoruz?

Obezite dünya çapında yaygın sağlık sorunu olarak, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri etkileyerek epidemik oranlara ulaşmış durumdadır. Dünyanın değişik bölgelerinde obezite oranları biraz farklı olmakla birlikte, genelde yaklaşık olarak beş erişkinden biri obezdir ve bu oran her geçen gün artmaktadır.

Bu konuda bizim Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Spor Fizyolojisi polikliniğine kilo verme problemi ile başvuranlar üzerinde yaptığımız çalışma ilginç sonuçlar vermiştir. Bu önemli konudaki bulgularımızı kamuoyu ile paylaşmanın obezitenin önlenmesi konusunda farkındalık yaratacağını düşünmekteyiz.

Düzensiz yemek yeme (öğün atlama)


Hastalardan elde ettiğimiz bilgilere göre obezitenin nedenlerini sıraladığımızda ilk sırada öğün atlamak olduğunu görmekteyiz. Öğün atlamak yani özellikle çocuklarda kahvaltı yapmadan okula gitmek (zaman olmaması, aç hissetmemek, kahvaltı yapınca midesi bulanmak gibi sebeplerle), okula gidince kahvaltı yerine poğaça, simit, bisküvi gibi atıştırmalıklar yemek, tatil günlerinde de çok geç saatlerde öğleye doğru kahvaltı yapmak ve öğle öğününü atlayıp akşam yemek şeklinde olduğunu görmekteyiz.

Erişkinlerde ise öğün atlamayı şu şekillerde görmekteyiz: yine çok geç saatlerde kahvaltı yapıp öğle yemeğini atlamak, akşam saatlerine kadar aç kalıp akşam çok acıkarak ‘kurt gibi’ ve aşırı yemek yemek veya arada öğle öğünü yerine meyve, bisküvi, pasta gibi yüksek kalorili gıdaları sık tüketmek şeklinde olduğunu görmekteyiz.

Kahvaltıyı sektirmeyin

Kahvaltının akşam yemeğinden sabaha kadar olan uzun süredeki açlığı durduran, vücudun gereksindiği enerji ve gerekli maddeleri sağlamaya yardımcı olan günün en önemli öğünlerinden birisi olduğu bilinmektedir. Açlık süresi uzadıkça açlık hormonu seviyesinin daha çok arttığı ve tokluk hormonunun ise seviyesinin azaldığı ve bu durumun açlık sinyalinin artmasına ve dolayısıyla yeme isteğinin artıp daha çok miktarda ve hızlı yemek yemeye neden olduğu bilinmektedir.

Uzun aralıklarla çok miktarda yemenin yani çok acıkmayı bekleyerek yemenin vücutta yağ yapılmasını hızlandırdığı da bilinmektedir.

Kahvaltı öğününün hormonların hassasiyetlerini düzeltip, öğünler arasında iştahı azalttığı ve böylece kilo kontrolüne yardımcı olduğu, sabah saatlerinde iştah daha az olduğundan yiyecek tüketiminin daha az olduğu ve bu durumun kilo kontrolünü sağlamakta önemli bir etken olduğu, sağlıklı gıdalarla yapılan kahvaltının hem erişkinlerde hem de çocuklarda iştahı ve kan şekerini düzenlediği, kötü kolesterol seviyesini azalttığı, bunun sonucunda obezite, kalp damar hastalıkları ve şeker hastalığı riskini de azalttığı bilinmektedir.

Hızlı yemek yeme

Obezite durumu ile yemek yeme hızı arasındaki ilişki değerlendirildiğinde, yapılan çalışmalarda hızlı yemek yiyenlerde kiloluluk (BMI indeksi) oranının yüksek olduğu gösterilmiştir. Çiğneme ile ağız içi uyarılmakta ve bu uyarılmanın tokluk hormon konsantrasyonunu etkilediği, çiğneme sayısı arttıkça açlık hormonu seviyesinin azaldığı ve böylece obezite ile mücadeleye katkısı olabileceği düşünülmektedir.

Duygusal (emosyonel) yeme

Duygusal durumla ilişkili yeme davranışı olup, yeme miktarı ve yeme sıklıklarının fizyolojik ihtiyaç olarak beliren açlık hissi nedeniyle ya da öğün zamanı geldiği için veya sosyal gereklilik nedeniyle olmayıp, duygularına cevap olarak ortaya çıkan bir yeme davranışı olarak tanımlanmaktadır.

İnsanda yeme davranışının anksiyete, neşe, üzüntü, öfke, depresyon gibi farklı duygulara göre değiştiği yaygın olarak kabul edilmektedir. Olumsuz duygusal uyaranlar karşısında gıda alımında artış olarak da adlandırılan emosyonel yeme, öğün zamanlarında değil zamansız atıştırmalarda daha sık gözlenmektedir.

Aşırı yemek yemenin vücudun ihtiyacından ziyade gıdaların ödüllendirici yönlerinden dolayı, yani hedonik nedenlerle olduğu düşünülmektedir. Fizyolojik açlık, besin eksikliğini yerine koymak için içsel uyarılarla yönetilirken, duygusal veya haz almaya yönelik açlık dış çevreden gelen uyarılarla yönetilmekte ve obezlerde sık görüldüğü bilinmektedir.

Fiziksel aktivite azlığı, hareketsizlik

Kilo değişiklikleri alınan enerji ile harcanılan enerji miktarı arasındaki dengeye bağlıdır. Eğer harcanılan enerji miktarı alınan enerji miktarından az olursa kilo alımı gerçekleşir. Yaklaşık son 30 yılda hem iş yaşamında hem de günlük yaşantıdaki fiziksel aktivitenin azalmasının obezite gelişmesinde önemli bir etken olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.

Televizyon izleme, internet kullanımının artması gibi nedenlerle hareketsiz geçen zamanların artmasına paralel olarak, çocuklarda ve adolesanlarda obezitenin arttığı da bilinmektedir. Haftada en az 150 dakika olacak şekilde orta dereceli sürdürülebilir fiziksel aktivite sağlığı korumak adına tavsiye edilmektedir.

Sonuç

Obezite dünya genelinde önemli sağlık sorunlarına neden olan ve günden güne sayısı artan, çocuk, erişkin, kadın, erkek ayırt etmeden toplumun genelini etkileyen ciddi bir problemdir. Sebeplerine yönelik çok çeşitli çalışmalar bulunmaktadır, bazen sadece bir faktörle açıklamak yetersiz kalmaktadır.

Ancak Marmara Üniversitesi Pendik EAH Spor Fizyolojisine başvuranlarda gördüğümüz en önemli neden öğün atlamak, kahvaltı yapmamaktır. Kahvaltıyı atlama günümüz modern toplumunda sık görülen bir davranış haline gelmiştir, bu şekilde kilo kontrolüne ve kilo kaybına neden olacağı gibi yanlış bir düşünceye sahip olduklarına sıkça rastlamaktayız.

Hızlı yemek yeme, yeme olayını stresten uzaklaşma yöntemi olarak kullanma yani emosyonel yemek yeme ve hareketsizlik diğer önemli nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konularda farkındalık oluşturmanın obezite ile mücadelede önemli derecede katkıda bulunacağı inancındayım.

Uzm. Dr. Serpil Çeçen
Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Spor Fizyolojisi

Bu yazı HBT'nin 85. sayısında yayınlanmıştır.