Öğrenme anne karnında başlıyor

Öne Çıkanlar Sağlık
Öğrenme anne karnında başlıyor

Pek çok canlı türü, müthiş bir bilgi dağarcığı ile doğuyor; bu kadar yüklü miktarda bilgiyi dünyaya gelmeden önce fetüs evresinde öğreniyorlar. Tüm bunlar, içgüdüsel olmayıp, edinilmiş bilgilerdir; dolayısıyla yönlendirilebilirler ve müdahaleye açıktırlar.

Yumurtadan yeni çıkmış kaplumbağalar doğrudan denizin yolunu tutar ve kurbağa yavruları da kendilerini mideye indirmeye hazırlanan bir semenderi ilk bakışta tanırlar. Ne var ki, görünürde ilkel bir içgüdü izlenimini veren bu durum kimi zaman, yaşamla ilgili ilk derslerin dünyaya gelmeden önce öğrenildiği  gibi, çok daha derinde yatan ve yabancısı olduğumuz bir gerçekliğin yansıması olabilir.

Yıllar boyunca farklı canlı türlerinden yavru hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar öğrenme sürecinin bilinen başlangıç noktasını giderek daha gerilere itti. Mürekkep balıklarını araştıran Fransa’daki Caen Üniversitesi uzmanlarından Ludovic Dickel, “Giderek daha erkene, daha öncesine inelim derken sonunda elimizde bir tek embriyo kaldı” diyor.


Doğum öncesi edinilen bilgiler içgüdülerden farklı

Bu araştırmalardan edindiğimiz bulgular şaşırtıcı bir gerçeği işaret ediyor. Yumurtadan çıkmamış kuşlar annelerini dinliyorlar; kuzulara, tıpkı insan yavruları gibi, yiyecekler konusunda birtakım bilgiler doğumdan önce öğretilebiliyor; kimi embriyolar da henüz gelişmekte olan gözleriyle dünyayı izliyorlar. Dahası, tüm bunlar, içgüdüsel olmayıp, edinilmiş bilgi örnekleri oldukları için yönlendirilebiliyor ve müdahale edilebiliyor.

Tat konusunu ele alalım. İnsanlarda belli yiyeceklere yönelik seçimlerin, henüz anne karnında iken geliştiğiyle ilgili öykülerin hiç de yabancısı değiliz. Bunun belki de en güzel örneği, anneleri gebelik döneminde baharatlı yemeklerle beslenen kişilerin, bu tür baharatları tüketmeye çok daha yatkın olmalarıdır. Benzer biçimde, Atina Tarım Üniversitesi’nden Konstantinos Fegeros ve arkadaşları da gebe koyunların kekikle beslenmeleri durumunda doğan kuzuların da seçimlerini genelde kekikle tatlandırılmış yiyeceklerden yana yaptıklarını ortaya koyuyor.

Annenin yediklerinin bir miktarı,  yumurta içindeki tavuk fetüslerine bile ulaşabiliyor. Tavuklara balık yağı ya da soya fasulyesi yağı eklenmiş bir beslenme düzeni uygulandığında, balık yağı ile beslenen gruptan doğan civcivler kuluçkadan çıktıktan sonra, kendilerine artık tanıdık gelen balık yağının eklenmesi durumunda, hiç bilmedikleri yiyecekleri yeme olasılıkları yükseliyor. Bu türde bir alışkanlık, öğrenmenin en temel biçimidir.

Bu bilgiler yaşamsal önem taşıyor

İnsanlardan farklı olarak, çok sayıda başka hayvan dünyaya geldiği anda yürümeye, koşmaya, ya da yüzmeye başlıyor. Bu son derece mantıklı, çünkü doğar doğmaz yırtıcı bir hayvandan kaçabilmesi canlıya çok ciddi bir üstünlük sağlıyor. Ancak bu durum artık salt içgüdülere bağlanmıyor. Ultrason görüntüleri sıçan fetüslerinin bacaklarını eşgüdümlü bir biçimde hareket ettirdiklerini gösteriyor ki, bu da fetüslerin kendilerini dünyaya gelecekleri güne hazırlamak üzere alıştırma yapıyor olabileceklerine işaret ediyor.

Bu bulguların bir adım ötesine geçen Iowa Üniversitesi uzmanlarından Scott Robinson, gebe sıçanlara hassas cerrahi işlemler uygulayarak her bir fetüsün iki bacağını bağladı ve ardından ultrason racılığıyla onları izlemeye koyuldu. Sonuçta, hangi iki bacağın bağlı olduğuna bakmaksızın, fetüslerin 30 dakika içinde yeni, eşgüdümlü hareketleri öğrendikleri görüldü.

Asalak guguk kuşlarına karşı şifreli ötüş

Bu tür deneyler doğum öncesinde bilgi toplamanın can alıcı önemini vurguluyor. Avustralya’da yaşayan çit kuşları ya kuluçka döneminde bir şeyler öğrenmek, ya da ölümle yüzleşmek zorundadırlar. Bu kuşlar, guguk kuşlarının hazıra konma meraklarının kurbanı olabilirler. Asalak guguk kuşları yumurtalarını kuluçkadan çıkmalarına birkaç gün kala çit kuşlarının yuvalarına bırakır. Flinders Üniversitesi’nden Diane Colombelli-Negrel, anne çit kuşlarının buna engel olmak için kuluçkaya yattıklarında kendilerine özgü şifreli bir şekilde öttüklerine tanık oldu. Annenin yumurtaları kuluçka süresince bu ezgiyi öğrenirlerken, guguk kuşu yavruları, kuluçka süreleri çok daha kısa olduğundan ezgiyi öğrenme olanağı bulamazlar ve bu da onların sonunu hazırlar. Anne çit kuşu kuluçkadan çıkar çıkmaz kendi şifreli ezgilerine katılmayan yavruların büyük bir bölümünü ölüme terk eder.

Saldırıya uğrayanın saldığı koku

Kanada Saskatchewan Üniversitesi’nden Maud Ferrari ve arkadaşları kurbağa yumurtası için de aynı kuralın geçerli olduğunu gözler önüne serdi. Ferrari birçok türün kendilerinden biri saldırıya uğradığında kurbanın salgıladığı kokuyu aldıklarında korkuya kapıldığına dikkat çekiyor; tehlike işaretleriyle belli bir yırtıcı hayvana özgü işaretlerin eşleştirilmesi suretiyle bir av hayvanının avcısını tanımayı öğrenebileceğini ve böylelikle bir sonraki kez aynı işaretlerle karşılaştığında korkması gerektiğini bileceğini belirtiyor.

Jelatinli yumurtalarının içinde güvende olan ağaç kurbağası embriyolarının da, tıpkı erişkinler gibi, koku ile tehlike arasında bir bağlantı kurup kuramayacaklarını anlamaya çalışan Ferrari ve arkadaşları

beş gün boyunca her öğleden sonra kurbağa yumurtalarını eşzamanlı olarak ezilmiş iribaşların kokusu ile kaplan semenderinin kokusunun etkisi altında bıraktılar. Araştırmacılar daha sonra, iribaşlar birkaç haftalık olduklarında, onları yine semender kokusuyla karşı karşıya getirdiler. Sonuçta, semenderi çağrıştıran ipuçlarıyla yumurtada iken karşı karşıya gelen iribaşların, daha önce bir semenderle hiç karşılaşmamış olmalarına karşın, donup kaldıkları görüldü. Oysa ötekilerde böyle bir durum söz konusu değildi.

Bu tür deneyler henüz dünyaya gelmemiş canlı türlerinin yakında yaşamlarını sürdürecekleri çevreyi anlamaya çalıştıklarını gösteriyor. Duyuları geliştikçe en ilkel aşamalardaki yuvalarının duvarlarından geçen belirtileri anımsayıp, işliyorlar ve böylece yaşamsal bir hazırlık sürecinden geçiyorlar.

Karnımdaki şişlik dünyanın ayırdında mı?

İnsan fetüsleri anne karnının öte yanındaki dünyadan gelen bilgileri azar azar toparlarlar. Yeni doğan bebeklerin başlarını nasıl salladıklarına, uyarı karşısında lastik bir emziği emme hızını nasıl arttırıp azalttıklarına bakıldığında, neyin dikkatlerini çektiğini anlayabilir ve bundan yola çıkarak da bebeğin dünyaya gelmeden önce neleri tanımış olduğu konusunda bir yargıya varabilirsiniz.

Dil

Bebekler 20 haftalık olduklarında farklı seslere tepki göstermeye başlarlar. Rahimdeki en yüksek ses anneninkidir ve bebekler dünyaya geldiklerinde annelerinin sesini öteki tüm seslere, konuştuğu dili de öteki dillere yeğlerler. Bebeğin ilk ağlamalarının ezgisi bile yerel dile uyumludur ve araştırmalar çift dilli annelerin çocuklarının her iki dili de eşit oranda öğrenmeye çalıştıklarını ortaya koymaktadır.

Müzik

Kişinin müzikle ilgili beğenileri anne rahminde iken gelişmeye başlamış olabilir. Bir araştırmada gebeliğin üçüncü çeyrek döneminde bebeklere sürekli Twinkle Twinkle Little Star  adlı çocuk şarkısı dinletildi. Aynı şarkı bebek dünyaya geldiğinde ve dört aylık olduğunda da dinletildi, ancak bu kez aralarına yanlış notalar serpiştirildi. Anne rahminde eğitilen bebeklerin buna ötekilerden çok daha fazla tepki gösterdikleri görüldü.

Tat

Baharattan sarmısağa uzanan yiyeceklerin keskin tatları, fetüs dokuz haftalıkken yutmaya başladıkları, amniyotik sıvıya karışırlar. Bebekler bu tatları gelişmekte olan tat alıcıları ile örneklemeye başlarlar ve dünyaya geldiklerinde bu tatları anımsarlar. Anneleri gebelik döneminde sarmısak yiyen bebekler kendilerine ilk kez sarmısaklı bir yiyecek sunulduğunda onu hiç itirazsız mideye indirirlerken, ötekiler yememekte inat ederler.

Derleyen: Rita Urgan

Kaynak


*Bu yazı HBT'nin 53. sayısında yayınlanmıştır.