Tıp uzmanlarının bile inandıkları 7 efsane

Öne Çıkanlar Sağlık
Tıp uzmanlarının bile inandıkları 7 efsane

Popüler kültür söylenceler ve gerçekliği yarım yamalak kanıtlanmış öykülerle doludur. Bunların büyük bir bölümü zararsızdır. Gelgelelim, tıp konusunda uzman kişiler de bu söylencelere kulak asmaya başladıklarında durum kaygı verici olabilir.

British Medical Journal dergisinde yayımlanan bir araştırmada bilim insanları bu tür yanlış düşünceleri yeniden gözden geçirip incelediler. Indiana Üniversitesi çocuk sağlığı ve hastalıkları bilimi uzmanlarından Dr. Aaron Carol, “Tıpta uzmanların da bu söylenenleri ciddiye alıp hastalarına aktarmaya başlamaları, dahası bu görüşlerin kitle iletişim araçları yoluyla da sık sık kamuyla paylaşılması bizleri böyle bir çalışma yapmaya itti” diyor.

Aşağıda bu yanlış inanışlardan yedisine yer veriliyor:


İnsanlar beyinlerinin yalnızca %10’unu kullanıyor

Tıp uzmanları denli, Jerry Seinfeld gibi komedyenler de sıklıkla bu noktaya değinmekten büyük bir zevk alıyorlar. İnsanlar kimi zaman yanılgıya düşerek bu görüşün Albert Einstein için bile geçerli olduğunu dile getiriyorlar.

Ne var ki, MRI ve PET taramaları beyinde etkin olmayan hiçbir alanın bulunmadığını ve sinir hücreleri tek tek incelendiğinde bile bu tür bölgelere tanık olunmadığını ortaya koyuyor. Beyin hücrelerinin kimyasalları nasıl işlemden geçirdikleriyle ilgili metabolik incelemeler sonucunda da işlevsel olmayan tek bir bölgeye rastlanmadığı belirtiliyor.

Carol bu görüşün 1900’lerin başlarında hiçbir bilimsel donanıma sahip olmayan ve insanları zekâ ile ilgili yeteneklerinin henüz doruğuna ulaşmadıklarına inandırmaya çalışan madrabazlar tarafından ortaya atılmış olabileceğini düşünüyor. Bu görüş öteki organlarımızın tam kapasiteyle çalıştığı gerçeğiyle de hiç bağdaşmıyor.

İnsanlar günde en az sekiz bardak su içmeliler

Aynı üniversiteden araştırmaya katılan Dr. Rachel Vreeman, “İnsanların bu miktarda suya gereksinim duydukları yönünde hiç bir tıbbi kanıt yok” diyor ve bu söylencenin kökenlerinin A.B.D’de Beslenme Konseyi tarafından kişinin günde sekiz bardak sıvı alması gerektiği önerisinde bulunduğu 1945 yılına uzandığına inanıyor. Yıllar sonra bu “sıvı” suya dönüştürüldü. Oysa kişinin tükettiği meyve ve sebzeler, kahve ve başka sıvıları da hesaba katmak gerekiyor.

Saç ve tırnaklar ölümden sonra da uzamayı sürdürüyor 

Uzmanların büyük bir çoğunluğu önceleri doğru olduğuna inanılan bu görüşü sorguladılar. Ancak kapsamlı çalışmalar sonucunda böyle bir durumun söz konusu olamayacağının ayırdına vardılar. Vreeman, “Şöyle bir durum söz konusu olabilir: Deri kurudukça tırnaklar daha belirgin bir görünüm kazanabilir. Bu denli açık olmamakla birlikte, saç için de aynı şey geçerli olabilir” diyor.

Tıraşlanan saç ve tüyler daha hızlı gelişir, gürleşir ve rengi koyulaşır

1928’de yapılan bir klinik çalışmasında tıraşlı bölgelerdeki saç ve tüyleri gelişimiyle, tıraşlanmayan bölgelerdeki saç ve tüylerin gelişimi karşılaştırıldı. Sonuçta, tıraşlı bölgelerde yeniden uzayan saçların eskisinden daha koyu ve daha gür olmadığı ve uzama hızında herhangi bir değişiklik meydana gelmediği görüldü.

Carol ve Vreeman’a göre, tıraşlı bölgede yeniden çıkmaya başlayan saç ya da tüylerin uçları küt oluyor. Bu küt uçlar zamanla yıprandığından göze eskisinden daha kalınmış gibi görünebiliyor. Yeni çıkan saç ve tüyler güneş ışığını yeterince almamış olduklarından daha koyu bir görünüme sahip olabiliyor.

Loş ışıkta okumak görme duyusuna zarar verir

Bilim insanları loş ışıkta okumanın görme duyusunda kalıcı hasarlara yol açtığı yönünde herhangi bir kanıta rastlayamadılar. Loş ışıkta okumak gözleri yorabilir ve görmede geçici bulanıklığa neden olabilir, ama gözler dinlendirildiğinde bu tür olumsuzluklar da yok olur.

Hindi yemek insanlarda uyuşukluğa neden olabilir

Caroll ile Vreeman bile konuyu derinlemesine araştırmadan önce bu görüşün doğru olduğunu düşünüyorlardı. Bu durum hindinin triptofan adı verilen ve uyuşukluğa neden olduğu bilinen bir maddeyi içermesinden kaynaklanıyor. Ne var ki, hindideki bu madde tavuk ve sığır etinde de eşit miktarda bulunuyor. Bu görüş hindinin çoğunlukla ziyafetlerde alkol eşliğinde yenmesinden ve her ikisinin de insanda uykuyu körüklemesinden kaynaklanıyor olabilir.

Cep telefonları hastanelerde tehlike saçıyor

Bugüne dek cep telefonlarının hastanelerde ölümcül etkiler yarattığıyla ilgili tek bir olaya tanık olunmadı. Araştırmacılar cep telefonlarının hastanelerdeki elektronik aygıtların işlevini olumsuz yönde etkilediğiyle ilgili olayların büyük ölçüde fıkra türünde öyküler olduğunu ortaya koydular.

Gerçek anlamda bilimsel bir çalışma kapsamında cep telefonlarının bu tür aygıtların %4’ünün işlevini etkilediği, ancak bu etkinin cep telefonlarının aygıtların yaklaşık bir metre yakınında olması durumunda ortaya çıktığı görüldü.

Daha sonra yapılan bir başka araştırmada da 75 ameliyathanede uygulanan 300 deney sonucunda cep telefonlarıyla ilgili böyle bir etkiye tanık olunmadı. Tam tersine, cep telefonu kullanımının doktorların daha iyi iletişim kurmalarına ve buna bağlı olarak da daha az yanlış yapmalarına olanak tanıdığı görüldü.

Kaynak: Live Science