Kanal İstanbul Projesi hakkında Bilim Akademisi Raporu

Gezegenimiz

Bilim Akademisi üyeleri Prof.Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Derin Orhon, Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ve Prof. Dr. İlhan Tekeli ile ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü - İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Emin Özsoy’un katkılarıyla hazırlanan raporda, Kanal İstanbul projesi üzerine yıllardan beri ortaya konmakta olan uzman görüşleri son ÇED raporu sürecinin ardından yeniden özetlenmektedir:

Bir projenin çevreye etkilerini anlatan ÇED raporundan önce gerekçesinin ve fizibilitesinin ortaya konması gerekir. Öncelikle projenin gerekçesi olan İstanbul Boğazının gemi trafiğini taşımak için yetersiz ve riskli olduğu savı geçerli değildir. Son yıllardaki Boğaz trafiği izleme ve düzenleme rejimi içinde kaza istatistikleri kazaların tamamının gemi arızalarından ileri geldiğini, İstanbul Boğazının coğrafi yapısı ve akıntılarının kaza nedeni olmadığını göstermektedir.

Kanal İstanbul projesinin geçerli bir gerekçesi yoktur


Kanal İstanbul projesinin fizibilitesi de kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Oluşacak arazi rantı gelirlerinin devlet kontrolünde proje bütçesine aktarılması öngörülmediğine göre kanal yapılırsa fınansmanı geçiş bedellerinin ve kamu bütçesinden fonların yüklenici firmalara aktarılması ile sağlanacaktır.

Kanal yapılırsa İstanbul megapolünün yeni bir eksende yeni göçlerle kontrolsüz büyümesi söz konusudur. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 2009da oybirliği ile kabul ettiği 1/100 000 ölçekli Çevre Düzenleme Plan ve Raporu yeni eksenlerde kontrolsüz büyüme konusunda uyarmakta, kanal için önerilen güzergah etrafındaki bölgeleri, şehrin gelişme stratejisi dışında bırakarak, su havzaları, tarım ve orman bölgeleri olarak korunmasını öngörmektedir. Kanal projesi, bağlantıları ve Karadeniz kıyısı dolgu alanı ile toplam 25500 hektar (255 kilometrekare) alanda Sazlıdere Barajı, yaklaşık %60 oranda tarım arazisi, ormanlık alanlar, mera ve çayırlar ortadan kalkacaktır. Şehrin su kaynaklarını besleyen yeraltı suları boşalacak ya da tuzlanacaktır. Kanal, Boğaz’daki gibi Marmara’dan kuzeye giden bir alt akıntı taşıyamayacak, Karadeniz’in kirli suyunu Marmara’ya akıtarak Marmara’da oksijen döngüsünü bozacaktır. Hafriyat toprağından Karadeniz’e dolgu yapılması ve Küçükçekmece Gölü dibinden taranacak balçığın Marmara’ya etkisi büyük kirlilik ve ekolojik tahribata neden olacaktır. Ayrıca Kanal’ın Marmara ağzında oluşturacağı değişiklikler zaten deprem etkilerine açık zayıf zeminli bu bölgede heyelan, kanal ağzının tıkanması ve deniz basması olaylarına yol açarak olası Marmara depreminin tahribatını artıracaktır. İstanbul şehrini ve çevresini böyle büyük riskler altına atan bu proje Yarımburgaz Mağarası gibi insanlık tarihinin en önemli miraslarını da gömmüş olacaktır.

Sağlam gerekçe ve fizibilitesi kamuoyuna sunulmamış olan projenin ÇED raporu da uzmanlarca doğrulanabilir öngörü, çözüm ve önlemler sunmamaktadır. Çünkü Kanal İstanbul birçok açıdan önlenemeyecek ve düzeltilemeyecek tahribata yol açacaktır. Bu rapor çeşitli alanlarda uzman bilim insanlarınca daha önce de kamuoyuna sunulmuş durum tespitlerini ve uyarıları bağlantılı bir özet olarak kamuoyuna sunmaktadır.

Raporunun tamamı için tıklayınız