Otomobil sahibi olmak tarihe karışacak

Öne Çıkanlar Teknoyaşam
Otomobil sahibi olmak tarihe karışacak

Teknolojik değişiklikler kesintisiz, sürekli ve uygun adımlarla yol almaz; tam tersi, ani sıçramalarla, başka bir deyişle devrim niteliğindeki değişikliklerle ilerler. Bu her alanda böyledir; her sıçrama yeniliklerle kapı açar. Sonuçta hem sanayi hem de toplum köklü bir değişimden geçer

Bugün otomotiv sanayinde böyle bir devrimin eşiğindeyiz. Bu devrim, “Dördüncü Sanayi Devrimi”nin bir parçasıdır. Otomotiv sanayinde devrimlere yol açan faktörlerin başında iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, elektrifikasyon ve insanların değişen talepleri gelir. Otomobil üreticileri bu değişikliklere ayak uydurmak için tüm dünyada, daha temiz, daha güvenli daha akıllı ve enerjiyi daha verimli kullanan modellere yönelmiş durumda.

Sürücüsüz araçlar en geç 2025’te yollarda


Gelişmiş ülkelerde yeni bir otomobilin ömrü fabrikadan hurdacıya, ortalama 13,9 yıldır. Buna göre bugün satın aldığınız otomobil son satın aldığınız araç olabilir. Bundan 10 yıl sonra otomatik sürüş teknolojilerindeki gelişmelerin yanı sıra, yapay zekâ, sensörler, kameralar, radarlar ve veri analizlerindeki yenilikler yalnızca otomobilleri nasıl kullanacağımızı değil, otomobil sahibi olma kavramını da temelinden değiştirecek.

Otomasyon, en ufak bir otomasyon özelliği taşımayan araçlardan, tam otomatik araçlara uzanan uzun bir süreçten geçer. Teknolojik Yatırım Bankacısı Sven Raeymaekers’in, bu sürecin geleceği ile ilgili tahmini şöyle: “En son tahminlere bakarsanız otomobil üreticileri 2020-2025 arasında tam otomatik, insan müdahalesine gerek bırakmayan modellerini piyasaya sürmeyi planlıyor.”

Otomobil sahibi olma kavramında paradigma kayması

Sürücüsüz araçların etkisinin öncelikle kentlerde hissedileceği öngörülüyor. Tam otomatik araçlar yepyeni bir hizmet anlayışı getirecek. İnsanlar kapıdan kapıya, konforlu bir aracın içinde en fazla üç yolcu eşliğinde taşınacaklar. Kaldı ki bu hizmet daha güvenilir olacak; hava kirliliği yaratmayacak; trafik sıkışıklığına yol açmayacak ve en önemlisi kişisel otomobil sahibi olma kavramında bir paradigma kayması yaratacak. Otomobil üreticileri yöneticilerinin son yaptırmış olduğu bir kamuoyu araştırmasına göre bugünkü otomobil sahipleri, 2025 yılına gelindiğinde artık araç satın almak istemeyecek.

Peki otomasyon, trafik kazalarının sonunu getirecek mi, yollarda otomobillerden başka sürücüsüz araçlar görecek miyiz, tüm araçlar elektrikle mi işleyecek? Bütün bu soruları ve daha fazlasını The Observer gazetesi ve Curbed  dergisi konunun uzmanlarına sordu. Uzmanların verdiği ilginç yanıtlar özetle şöyle:

Otomobil sahibi olmanın bir anlamı kalacak mı? Yoksa kiralamak daha mı avantajlı olacak?

Bugünkü sahip olma modelinden farklı olarak hizmet alma modeli daha avantajlı olacak. 2030 yılına geldiğimizde bir tuşa basarak Uber-benzeri bir hizmetten yararlanabileceğiz. Üstelik bu araçta sürücü de olmayacak. Kiralamak bu anlamda doğru bir sözcük değil; müşteriler bugün Uber’i kullandıkları gibi bir taşıma hizmeti satın almış olacaklar. Ama Uber’den farklı olarak, farklı amaçlara uygun farklı araçlardan yararlanabilecekler. Aile gezileri için minibüsler gibi..

Ancak bu noktada her kesimin yaklaşımı farklı olabilir; kentlerde yaşayan genç nüfus için otomobil sahibi olmak bir anlam taşımasa da, kırsal alanlardaki geniş aileler yine de araç sahibi olmak isteyebilirler.

Yine trafik kazaları olacak mı?  

ABD Yol Trafik Güvenliği Kuruluşu’nun yaptığı bir araştırmaya göre kazaların % 93’ü insan hatasından kaynaklanır. Eğer insan hatasını ortadan kaldırabilirseniz, yollar çok daha güvenli olabilir.  Bir kere direksiyona alkollü geçme, cep telefonuyla konuşma, dikkatsizlik veya basitçe “kötü şoförlük” gibi faktörler ortadan kalkacak. Önemli olan üreticilerin otomatik araçların yolu kullanan herkes için güvenilir olup olmadığından emin olması; bunun için de araçların yoğun deneme sürecinden geçmiş olması gerekiyor.

Otoparklardan ve park eden arabalardan kurtuluyor muyuz?

ABD’de bir araç gün içinde ortalama % 95 oranında park etmiş durumda kalır. Ortak kullanım park etme sorunun ortadan kaldıracak. Tahminlere göre paylaşılan her araba, trafikteki özel araba sayısını % 10-30 oranında azaltacak. Kentsel yaşam çok büyük değişiklik gösterecek, çünkü özel ve toplu taşıma şekilleri arasındaki farklılık silinecek. “Aracınız” sabahları sizi işe bırakacak, daha sonra park alanında boş duracağına ailenizdeki başka birini başka bir yere taşıyacak. Daha sonra komşularınıza, kentteki başka birilerine hizmet verecek.

Sürücüsüz araçların en büyük etkisi park etme konusunda yaşanacak. Artık otoparklara ihtiyaç duymayacaksınız; en azından bugünkü gibi olmayacak. İnsanlar bugün bulundukları yerlere yakın bir yerde arabalarını bırakmak ister. Gelecekte bir futbol karşılaşmasını izlemeye gittiğinizde, aracınızın sizinle birlikte maç boyunca stadyumun otoparkında bulunması gerekmeyecek. İşte çalışırken de aynı şekilde otoparka ihtiyaç duymayacaksınız. Alışveriş merkezlerinin çevresinde geniş otopark alanları tümüyle ortadan kalkacak.

Araçların hepsi elektrikli mi olacak?

Tesla’nın yapay zekâ platformu uzmanlarına göre 2030 yılında tüm otomobillerin elektrikli olması gerekmeyecek. Ne var ki sektöre yeni girenler elektrikli araç üretmeye meraklı. Alman, Japon ve Amerikalı üreticiler hibrit ve elektrikli modellere odaklanmış durumda. Ancak aynı zamanda son derece devasa, güçlü petrole dayalı bir altyapı var. En azından gelecek 4 yıl boyunca ABD’de petrole dayalı araçların hız kesmeyeceği düşünülüyor.

Bu arada Bosch, lityum-iyon katı-hal pilleri geliştiriyor ve bunların elektrikli araçların menzilini iki katına çıkartabilmesini planlıyor. Bosch’tan Steffen Hoffmann, “2025’e geldiğimizde küresel olarak araçların % 15’i elektrikten yararlanacak. Bu, ya tam elektrikli araç şeklinde olur, ya da hibrit şeklinde. Batı Avrupa’da bu oranın daha yüksek olması bekleniyor” diyor.

Trafik tıkanıklığı azalacak mı?

Trafik rahatlayacak. Bir kere herkesin özel otomobili olmaması, araçların ortak kullanımı, sürücüsüz araçların tampon tampona bile olsa daha kesintisiz bir akış içinde ilerlemesi (insanların fren-gaz alışkanlıklarının ortadan kalması) sıkışıklıkları giderecek. Kaldı ki trafiği etkileyen bir başka faktör de kazalar. Kazalar, şeridi durdurmasa bile kazayı izlemek isteyenler şeridi tıkayabiliyor. Sürücüsüz araçlar kaza noktasında birikim yaratmayacağı için böyle bir sorun yaşanmayacak.

Yollar yayalar ve bisikletliler için daha güvenli olacak mı?

Bazı uzmanlar ilk başlarda bazı sorunların yaşanabileceğine dikkat çekiyor. Yayalar ve bisikletliler akıllı araçların nasıl tepki vereceğini merak edecekleri için, araçların önüne atlayabilirler. Bugün yeni sürücüsüz araç teknolojilerinin test edilmesi sırasında yaşanan bu tür kazaların sorumlusu araçlar değil; yayaların araçların durup duramayacaklarını denemek istemeleri.

İlerleyen zamanlarda sürücüsüz araçların kaza yapmasına tanık olacağız, ancak sonuçlara bütün olarak bakıldığında kazaların %90, trafik sıkışıklığının %40, emisyonun %80, park yerlerinin %50 oranında azalacağı öngörülüyor.

Otomobillerden başka hangi araçlar sürücüsüz olacak?

2030 yılında dikey iniş ve kalkış yapabilen “uçan araba” prototipleri, kaldırım robotları, kargo dronları devreye girebilir.

Sürücüsüz kamyonlar şimdiden deneme sürüşlerine başlamış durumda. 2025 yılında 40 tonluk sürücüsüz kamyonlar trafiğe karışabilir.

 

Kaynaklar

New Scientist, 7 Ocak 2017

https://www.weforum.org/agenda/2016/01/the-next-revolution-in-the-car-industry/

https://www.weforum.org/agenda/2016/08/can-cities-handle-an-electric-car-boom

http://www.curbed.com/2016/2/25/11114222/how-driverless-cars-can-reshape-our-cities

https://www.theguardian.com/technology/2017/jan/15/driverless-cars-12-things-you-need-to-know