Akademinin yüzde 43’ü kadın, ama cinsiyetçi ayırım çok fazla

Öne Çıkanlar Toplum
Akademinin yüzde 43’ü kadın, ama cinsiyetçi ayırım çok fazla

Ülkemizde kadınlardan söz açıldığında usumuza gelen yakılma, bıçaklama, arabayla üzerinden geçme, kurşunlama ve komaya sokacak kadar sokak ortasında dövme. Namusu kadınlar üzerinden sağlanmaya çalışma. Toplu cinayet işlemenin nedeni… Evde/aile içinde başlayarak yaşamın her alanında ayrımcılık… Emeğinin değersiz/yok sayılması, ücretsiz emek deposu olarak görülmesi…

Kısacası kadınlar iş yerinde, eğitimde, siyasette, karar mekanizmalarında ayrımcılık ve eşitsizlikler üreten, kadınların düşük gelirli işlere mahkûm bırakan, ekonomik güç elde etmesini engelleyen görünmez bir elle de mücadele ediyorlar. Kadını öteleyen, ötekileştiren, örseleyen uygulamalar evden başlayarak kamuda, piyasada, sokakta bulaşıcı bir şekilde büyüyor/yaygınlaşıyor. Akademi yaygınlaşan anlayışa zorlayacağı yerde eklemlenmiş; kurum içi kadın akademisyene yönelik ötekileştirirci, ayrıştırıcı uygulamalar derinleşmiş/kurumsallaşmıştır.

Fazlalar, ama yönetimde karşılığı yok


Bugün üniversitelerde çalışan akademik kadronun yüzde 42.65’i kadınlardan oluşuyor. Akademinin ana omurgasını oluşturan öğretim üyesi dağılımına baktığımızda;

• Profesörlerin yüzde 30.2’si,
• Doçentlerin yüzde 34.06’sı,
• Yrd. Doçentlerin yüzde 37.6’sı kadındır. Yine öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman vb. yardımcı öğretim elemanı kadrolarının yarıdan fazlası kadın.

Kadın akademisyenlerin sayısal çokluğuna karşın yönetim ve akademik işleyişte karşılığı yoktur. Üniversitelerin üst yönetiminde görev alan kadın akademisyen (rektör, rektör yardımcısı, dekan vb.) yok denecek kadar azdır. Kurum içi işleyişi sağlayan kurullarda etkin değiller. Akademik hiyerarşide (unvan, kadro, çalışma alanları) eşitsiz dağılım vardır. Örneğin Dil ve Edebiyat, Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Hemşirelik, okul öncesi öğretmenliği fakülte/ bölümlerinde yarıdan fazlasını oluştururken, makine, elektrik/elektronik, maden, inşaat fakültelerinde kadın akademisyen oran yüzde 20’lerin altına düşmektedir.

Para getiren işler erkeklere

Akademik kadroların eşitsiz dağılımın birincil nedeni cinsiyete dayalı bir anlayışın akademiye egemen olmasıdır: akademideki erkek egemen anlayış, çalışma açısından ilgi göstermediği alanları kadın akademisyenleri açmakta. Örneğin erkek akademisyenlerin ekonomik getirisi az, toplumda yeterince prestij sağlamayacağını düşündükleri bilim dallarına ya da “fıtratlarına” uygun görmedikleri alanlara seçmeyip kadın akademisyenlere bırakıyor…

Diş Hekimliği, Eczacılık gibi bölümlerde akademi dışında çalışmanın yüksek gelir getirmesi nedeniyle erkekler akademiye ilgi göstermiyor; hemşirelik, okul öncesi eğitim kadrolarını “fıtratlarına” uygun görmüyor.

Yine Tıp Fakültelerindeki daha prestijli olduğu düşünülen dallarda kadın akademisyen oranı yüzde 20’nin altına düşerken (kardiyoloji yüzde 17, Ortopedi ve Travmatoloji yüzde 1.5), eğitim öğretim ağırlıklı/klinik bilimler dışı bölümlerde kadın akademisyen sayısı (Halk sağlığı yüzde 54.7, Mikrobiyoloji yüzde 60.4, Histoloji ve Embriyoloji yüzde 59.1) yarıdan fazlasını oluşturmakta.

Kurum içi yıldırma

Akademide en önemli diğer sorun kurum içi mobing (yıldırma) uygulamasının yaygınlığıdır. Bir öğretim üyesi sendikası tarafından akademi içinde yapılan ankette öğretim elemanlarına kurum içi yaşadıkları sorunları, önceliklerine göre sıralamaları istenmiştir. Ankete katılanların yüzde 50′si mobbingi en önemli sorun olarak göstermiş, katılımcıların yüzde 80’i mobbing’i en önemli üç sorun arasında saymıştır.

Kadın akademisyenler kurum içi mobbing uygulamasını daha ağır yaşamaktadır. Kurum içi erkek egemenliği değişik yöntemlerle hissettirilmekte, kurumun olanaklarına ulaşmaları/yararlanmaları zorlaştırılmakta, akademik çalışmalarında engeller çıkartılmakta, ikincil işler yüklenmekte, düşüncelerini ifade ettiklerinde dikkate alınmamakta, yardımcı kadrolarını (araştırma görevlisi, uzman) seçmelerine izin vermeme, hak ettikleri kadrolara atanmada sıkıntı yaşamaktadırlar.

Örneğin öğretim üyesi yetiştirilmesinin kaynağı olan araştırma görevlisi kadrolarının yüzde 51.72’si kadın akademisyen adaylarından oluşurken, doktorasını tamamlayan kadınların öğretim üyeliği kadrosuna atması yapılmadığından, Yrd. Doçent kadrosunda kadın oranı yüzde 37.6’ya düşmektedir.

Görüleceği gibi akademide kadın sayısal değer dışında azdır. Kadın akademisyenlerin görünür/ etkin olmaları için öncelikle akademiye egemen olan kadını öteleyen/örseleyen zihniyetin değişmesidir. Bunun yolu da evrensel ölçütlerdeki özür/özerk, akla ve bilime dayalı akademinin oluşturulması mücadelesidir.

İrfan O. Hatipoğlu

Bu yazı HBT'nin 57. sayısında yayınlanmıştır.