Kime güveneceğimize nasıl karar vereceğiz?

Öne Çıkanlar Toplum
Kime güveneceğimize nasıl karar vereceğiz?

Tek başınıza bir kafede oturmuş, bir yandan kahvenizi içiyor bir yandan laptopunuzda bir şeylere bakıyor, zaman geçiriyorsunuz… Derken tuvalete gitme ihtiyacı duyuyorsunuz. Tuvalete gitmeniz gerek ama kıymetli laptopunuzu kime emanet edeceksiniz?

Farz edin ki, solunuzda, çoğumuzun Altın Kızlar (1985) dizisinden hatırlayacağı ve bugün 96 yaşında olan aktris Betty White’ı andıran bir hanım oturuyor; sağınızda ise Al Capone’nun tıpatıp benzeri bir adam. Hangisine güvenir ve eşyanızı emanet edersiniz – altın kıza mı, yoksa mafya lideri kılıklı adama mı?

Bu sorunun doğru veya yanlış bir yanıtı yok, ama bu iki kişi arasındaki tercihiniz, büyük ihtimalle daha önceki bir deneyimlerinize dayanıyor.


Deneyimler belirleyici

Yapılan yeni bir araştırmaya göre, bir yabancıya güvenip güvenemeyeceğimize karar verirken, bu yabancının, daha önce güvenilir ya da güvenilmez olarak tanıdığımız birisine benzeyip benzemediğine bakıyoruz.

Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde Ocak ayında yayımlanan araştırmada, bilim insanları dış görünüşe dayanan bu seçim sürecini, Pavlov şartlanması (klasik koşullanma) olarak tanımladı ve beynimizin duygusal öğrenme bölgeleriyle ilişkilendirdi. Beynimizdeki bu işleyiş, dost yüzleri çağrıştıran yabancılara güvenmemizi sağlıyor.

Araştırmayı yürüten Brown Üniversitesi’nden öğretim üyesi Oriel FeldmanHall, eğer bir yabancıyı, daha önce tanıdığımız ve ahlaksız olduğunu düşündüğümüz birisine benzetirsek, bu yabancıya güven duyamayız diyor. Araştırmamız bize, zil sesini duyunca salyası akan Pavlov’un köpeği gibi, yabancı biri hakkında yargıya varırken onun ahlâkı ile ilgili bilgilerden yola çıktığımızı gösterdi.

Güven ve şartlanma

FeldmanHall ve ekibi, 91 kişiden bilgisayarda güven üzerine kurulu bir oyun oynamasını istedi. Katılımcıların her birine 10 dolar verildi ve fotoğraflarına bakarak 3 kişiyi kendilerine ortak seçmeleri istendi. Oyunda, her ortakla yapılan yatırım otomatik olarak dörde katlanıyordu (mesela, her ortağın koyduğu 2,5 dolar, 10 dolar getiriyordu) ve ortak ya kârı bölüşüyor ya da kendine saklıyordu.

Ortaklardan biri her zaman çok güvenilir (kârı bölüşme oranı %93), biri kısmen güvenilir (%60) ve biri de kesinlikle güvenilmez (%7) olarak kaydedildi. Birkaç turdan sonra, katılımcılar kimin güvenilir, kimin güvenilmez olduğunu öğrenmişti.

Hangi yüzün güvenilir, hangi yüzün güvenilmez olduğuna dair şartlandıktan sonra katılımcılar, yeni bir grup yatırımcı adayı ile ikinci bir oyun oynadılar. Yeni yatırımcı adaylarının, yüz şekilleri ile oynanmış eski ortaklardan oluştuğunu bilmiyorlardı. Yeniden bir ortak seçmeleri istendiğinde, sürekli olarak önceki oyunda en çok güven duydukları kişiye en çok benzeyen yüzleri tercih ettiler ve en güvenilmez bulduklarını ise reddettiler.

Benzer beyin bölgeleri faal

Ayrıca, katılımcılara yapılan sinir taramalarında, ilk oyunda ortaklarına güvenip güvenmeyeceklerini öğrenirken ve ikinci oyunda bir yabancıya güvenip güvenmeyeceklerine karar verirken beyinlerinde aynı bölgelerin çalıştığı görüldü.

Ortağın güvenilmez olduğunu öğrendiklerinde ve bir yabancıya güvenmemeye karar verdiklerinde ölçülen beyin aktiviteleri çarpıcı biçimde aynıydı.

“Hiç tanımadığımız biri ile ilgili yargıya varırken, daha önce tanıştığımız kişilere olan benzerliğinden yararlanırız ve çoğunlukla da bu benzerliğin farkında bile olmayız” diye konuşan New York Üniversitesi’nden psikoloji bölümü öğretim üyesi Elizatbeth Phelps, “Bu da beynimizin, geçmiş deneyimlerimizde edindiğimiz bilgilerin, gelecek seçimlerimizi etkileyen bir öğrenme mekanizmasını harekete geçirdiğini gösteriyor” diyor.

Mercan Bursalı

Kaynak 12 

*Bu yazı HBT'nin 99. sayısında yayınlanmıştır.