Renkler insanları nasıl etkiler?

Öne Çıkanlar Toplum
Renkler insanları nasıl etkiler?

Renklerin insanlar üzerindeki ruhsal etkileriyle ilgili olarak yıllar boyunca epey yazılıp çizilmiş ve bu konu günümüzde huzurlu ve dingin bir ortama kavuşmak için evinizi nasıl döşemeniz gerektiğinden, karşı cinsin ilgisini nasıl çekebileceğinize ve sporda nasıl başarılı olabileceğinize uzanan hemen hemen her alana taşınmıştır.

Renklerle ilgili ilk uygulamalı araştırmalar, 1930’larda kurulan ABD Renk Araştırma Enstitüsü’nden Louis Cheskin tarafından gerçekleştirildi. Cheskin, tüketicilerin ürünlerle ilgili olarak bilinç dışı ve kendiliğinden gelişen değerlendirmelerde bulunduklarını ve satın alma sürecinde ürünün kendisinden çok, ürünün yarattığı etkilerin rol oynadığını öne sürüyordu. Önemli duyusal özelliklerden biri de renkti.

Bilinçaltı nasıl ele geçirilir?


Vance Packard’ın 1957 yılında yayımlanan Çaktırmadan İkna adlı yapıtında değinilen bir araştırmada, ev kadınlarından mavi, sarı, ya da üzerine sarı serpiştirilmiş mavi kutularda sunulan üç farklı deterjanı denemeleri istendi. Sonuçta deneklerin vardıkları genel yargı sarı kutudaki deterjanın çok sert olduğu ve çamaşırları yıprattığı, mavi kutudaki deterjanın yeterince etkili olmadığı ve çamaşırları kirli bıraktığı, sarı mavili kutudaki deterjanın da “tam istendiği gibi” olduğu yönündeydi. Oysa her üçünün de içeriği aynı idi. Görünüşe bakılırsa, pazarlamacı tarafından yönlendirilen bilinç dışı çağrışımlar tüketicilerin seçimleri üzerinde etkili olabiliyordu.

Packard ünlü bir içecek markasında kutularının renginin değiştirilip kutudaki sarı rengin %15 oranında arttırılmasının da, içerikte hiçbir değişiklik olmamasına karşın, tüketicilerin içeceği “aşırı limonlu” bulmalarına yol açtığını ve sarı rengin tüketicilerde farkında olmadan limonu çağrıştırdığını belirtiyordu. Bu araştırma akılcı bir kitle örneği olarak tüketicileri sorguluyor ve insan beyninin nasıl çalıştığı konusunun daha derinlemesine incelenmesine olanak tanıyordu. Ancak burada kazanca odaklı bilim söz konusuydu.

Kırmızı giy, fark edil!

Renklerin algı üzerindeki etkileriyle ilgili son yıllarda sayısız araştırma yapıldı. 2008 yılında Rochester Üniversitesi’nden Andrew Elliot ile Daniela Niesta tarafından yapılan bir araştırmada, kendilerine yalnızca birkaç saniyeliğine gösterilen kadın resimleri beyaz yerine kırmızı bir fonla sunulduğunda, erkek deneklerin kadınları “daha cazip” ve “cinsel açıdan daha çekici” olarak değerlendirdiklerine tanık olundu. Ne var ki, fon renginin kadın deneklerin başka kadınların çekiciliğiyle ilgili algılarında bir farklılık yaratmadığı görüldü. Kimilerine göre bu sonuç, kadınların (ve de erkeklerin) kendilerini karşı cinse beğendirmek için bilinçaltından ustalıklı bir biçimde yararlanmaları gerektiği anlamına geliyordu.

Kırmızı renk aynı zamanda hayvanlar dünyasının erkek üyeleri arasında başatlığın da evrimsel bir simgesidir ve bu simge görünürde insanlar için de geçerlidir. Durham Üniversitesi’nden Russell Hill ve Robert Barton tarafından yapılan bir araştırma, spor karşılaşmalarında kırmızı forma giyenlerin üstün gelme olasılığının kırmızı giymeyenlere kıyasla daha yüksek olduğunu ortaya koyuyordu.

Doğal olarak, kırmızı rengin biyolojik ve simgesel çağrışımları yalnızca egemen olma ve cinsellikle sınırlı değil. Kırmızı, aynı zamanda tehlike ve uyarı ile de ilintili bir renk. Rochester Üniversitesi’nden Andrew Elliott ve arkadaşları tarafından yapılan bir başka çalışmada da kırmızı rengin çocukların sınavlardaki başarısını nasıl etkilediği araştırıldı. Araştırmacılar kendilerinden beş dakika boyunca anagram (yeni bir sözcük/tümce elde etmek için bir sözcük veya tümcenin harflerini başka sırada dizme) bulmacaları çözmeleri istenen çocuklardan katılım numaraları kırmızı renkte olanların ortalama 4.5’ten az bulmaca çözdüklerine, katılım numaraları yeşil ya da siyah olanlarda bu oranın 5.5’in üzerinde olduğuna tanık oldular.

Özetle, tüm bu bulgular başarı bağlamında kırmızıdan yararlanırken çok özenli davranılması gerektiğine ve renklerin bilinçaltına sızarak davranışları etkileyen bir tehlikeli bir silah olduğuna dikkat çekiliyor.

Rita Urgan

Kaynak