Sanayide yapısal sorunlar artıyor…

Öne Çıkanlar Toplum
Sanayide yapısal sorunlar artıyor…

1980’lerden günümüze kadar uygulana gelen politikalar sonucunda sanayide yapısal sorunlar giderek derinleşiyor. Dış ticaret açıkları artarken, üretimin ve ihracatın ithalata bağımlılığı yükseliyor. İhracat ise temel olarak düşük ve orta teknolojilere dayalı. Toplam ihracat içerisinde yüksek teknoloji ürünlerinin payı ise son derece düşük.

Yıllardır önce CBT ve sonra HBT teknolojideki ve sanayideki durumumuzu yazıp çizdik. Son yıllarda sanayinin yüksek teknoloji temelinde dönüştürülmesine ilişkin önerilerin/görüşlerin dillendirilmesi olumlu bir gelişme. Bu noktaya gelinmesinde CBT ve HBT’nin çok önemli bir işlev gördüğünü gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz. Yüksek teknolojiye dayalı bir ekonominin bilinçlere çıkması çok önemli… Ancak henüz somut gelişmelerin çok uzağındayız…

İmalat sanayi net ithalatçı…


İmalat sanayi ihracatında ilk iki sırada yer alan motorlu kara taşıtları ve römorklar sektörü ile ana metal sanayi net ithalatçı konumunda. 2015 yılında imalat sanayi ihracat sıralamasında ilk sırda yer alan motorlu kara taşıtları ve römork sektörü yaklaşık 18,5 milyar dolar ihracat yapmış… İthalat ise 20 milyar dolar… Sonuç:1,5 milyar dolar dış ticaret açığı.

Bu bulgu, sektörün 1 birim ihracat yapmak için 1 birimden daha fazla ithalat yaptığını ortaya koyuyor. İmalat sanayi ihracatında ikinci sırda yer alan ana metal sanayi de net ithalatçı. Sektör 2015 yılında yaklaşık 17,7 milyar dolar ihracat, 21,9 milyar ithalat yapmış. Sektör yaklaşık 4,2 milyar dolar dış ticaret açığı vererek cari açığı olumsuz yönde etkilemiş.

Tablo 1: İmalat sanayinde net ithalatçı sektörlerde ihracat, ithalat ve dış ticaret dengesi (Milyon $) (2015)  Kaynak: TÜİK veri tabanından hareketle oluşturuldu.

Türkiye temel olarak geleneksel sektörlerde (tekstil ürünleri, giyim eşyası, gıda ve içecek, mobilya vs.) net ihracatçı bir ekonomi. Bu sonuç Türkiye’nin uluslararası iş bölümü içerisindeki yerini değiştiremediğini tipik çevre ekonomisine özgü bir ihracat yapısına sahip olduğunu söylüyor.

İmalat sanayinin katma değer yapısı: Düşük profilli

Türkiye imalat sanayinin katma değer yapısı düşük profilli bir yapı gösteriyor. İmalat sanayinde ilk altı sektörün katma değer paylarını gösteren Grafik, Türkiye imalat sanayinde yaratılan katma değerin %28,9’unun üç geleneksel sektör (gıda, tekstil ve giyim) tarafından üretildiğini bize söylüyor. Altı sektörün katma değer payı ise %52,3. Gerçekçi olalım, Türkiye’nin bu katma değer yapısı ile yapısal sorunlarını çözmesi ve ithalata bağımlılığını azaltması olası değil.

Grafik: İmalat sanayinde ilk alt sektörün katma değer payı (%) Kaynak: TÜİK veri tabanından hareketle kendi hesaplamamız.

Üretimde ithal girdi payları…

TÜİK’in en son 2002 yılı için yayınladığı Input-Output tablolarından hareketle yaptığımız hesaplamaya göre üretimde ithal girdi oranının en yüksek gerçekleştiği sektörlerin başında; Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri (%50,3); radyo, televizyon ve haberleşme cihazları (%30,6); mobilya ve başka yerde sınıflandırılmamış diğer ürünler (%31,3), tıbbi aletler (%26,9); deri ürünleri ve ayakkabı imalatı (%22,9); ana metal sanayi 8%22,7), plastik ve kauçuk ürünler (%22,1), büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları (%20,9); kimyasal madde ve ürünleri (%18,7) sektörleri geliyor. Kısaca, sanayide birçok sektör bir birim üretim yapabilmek için yüksek oranda ithal girdi kullanıyor… Üretimin ithalata bağımlılığı yüksek.

Sonuç olarak, sanayi yapısına ilişkin bu bulgular, uluslararası meta zincirine eklemlenme ve sipariş alma yarışının ithalata bağımlı bir yapı ile sonuçlandığını ve bu yapının giderek kalıcılaştığını gösteriyor.

Bayram Ali Eşiyok /  [email protected]