Yapay Zeka: Efendimiz mi, kölemiz mi?

Herkese Bilim Teknoloji’nin yeni konferas dizisinin ilki Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş kampüsünde yoğun bir katılımla gerçekleşti.

İnsanın benlik farkındalığı yüz binlerce yıla yayılan evrimsel süreç içinde oluştu. Bu sürecin bugünkü diliminde ise artık insan, duyguları olan yapay zeka yaratma noktasında. Dijital dünya artık yaşamımızın her alanında. Haliyle yapay zeka giderek günlük yaşamımızda sağlıktan ulaşıma, akıllı evlerden, eğitime her alanda hızla ipleri ele alıyor. Peki ya bizim yarattığımız robot gün gelip kendi benliğinin farkına varırsa? O, kendine Ben demeye başlayınca, bizimle olan ilişkisini nasıl düzenleyeceğiz? Hangi haklara sahip olacak? Kısacası yapay zeka “Efendimiz mi olacak, kölemiz mi?”


Bugüne ve geleceğe bilimin ve teknolojik gelişmelerin ışığında bakmak ve nereye gidiyoruz sorusuna birlikte yanıt aramak üzere başlattığımız yeni konferans dizimiz “Dijital Kültür ve Yapay Zeka Konferansları”nın ilkini geçtiğimiz Cumartesi günü Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş kampüsünde gerçekleştirdik. Prof. Dr. Cem Say ve Tanol Türkoğlu bizleri 2 saat boyunca yapay zekanın evrimi üzerine  keyifli bir yolculuğa çıkardılar. İşin aslı merak ediyorduk: Yaşları 7 ila 85 arasında değişen izleyici kitlesine, hiç kimsenin sıkılmadan takip edebileceği bir dil ile nasıl yaklaşılacağını. Dijital dünyanın içine doğmuş olanlarla (dijital yerli), sonradan dijital teknolojiye uyum sağlayanlar yani bizler (dijital göçmenler), Say ve Türkoğlu’nun geçmişten örnekler gelecekten öngörülerle bezediği konferansı ilgiyle izledik.

Cem Say, 90’larda dijital bebek olarak ortaya çıkan hedef kitlesi 8-15 yaş arası olmasına karşın kısa sürede her yaştan kentli, ofis insanını etkisi altına alan Tamagoçileri hatırlattı: “Bebeğinizi sanal olarak besliyor, oynatıyor, uyutuyordunuz. Bunları yapmayı ihmal ederseniz ölüyordu. O dönemlerde sanal bebeğine bakmak için günlük işlerini yarıda kesen, tatile gidemeyen ve sanal bebeği öldüğünde yas tutan çok sayıda insan vardı. İnsanın, yüzü olan “şey”lere sempati duyma eğilimi her zaman süregeldi. Bu yüzden kendi varlığının bilincinde olan bir robotu istemesi gayet doğal.” Say'a göre kapitalizmin ruhu gereği ve rekabetten dolayı sürekli daha iyi, daha otonom robot yapma yarışı var ve bu devam edecek.

İnsansız bir dünyaya doğru mu evriliyoruz? sorusuna da yanıtın arandığı konferansta Tanol Türkoğlu da 90’lı yıllardan örnek vererek “O yıllarda, özellikle beyaz yakalılara yönelik ‘yaptığın işi tanımla, neden çalışman gerektiğini, ofiste sana neden ihtiyaç duyulması gerektiğini ispat et. Eğer edemezsen işsiz kalırsın’ baskısı vardı” dedi ve ekledi: “Ne malum belki gün gelir biz de kendimizi robotlara ispat etmek zorunda kalabiliriz!”

Konferans şu sorular üzerinden yürütüldü: Robotlar veya yapay zeka, insan belleğinin çok hızlı kullanıp dünyayı ve hayatı şekillendirmekte ve araştırmalarda kullanacağı ve yararlanacağı bellek uzantısı mı olacak, yoksa karşımızda insan beynine eşit, zihinsel yeteneği daha iyi, zeka ve yetenekte de bizi geçen bir “yeni robotik insan” mı bulacağız? Robot beyninin insan beynine benzeme olanağı var mı? İnsan-robot rekabetinin kısa, orta ve uzun vadede gelişmesi üzerine tartışmalar ve spekülatif düşünceler neler olabilir?

Robotlar insan öldürmeye karar verebilir mi?

Tanol Türkoğlu yapay zekanın daha üst bir seviyeye geldiği bir senaryodan bahsetti. Bu senaryoda robotlar güçleniyor, hatta kendi enerjilerini sonsuza kadar sağlayabilmek için para biriktiriyorlar, zenginleşip santral alabildikleri bir seviyeye geliyorlar ve dünya bu şekilde 50 yıl geçiriyor. Böyle bir dönemde, robotlar, insanın hem dünyadaki diğer canlılara hem de kendi canlı türüne zarar verdiğine karar verip onları köle haline getirmeye, haklarını sınırlamaya ya da ortadan kaldırmaya karar verebilirler mi?

Hatta Türkoğlu, Birleşmiş Milletler’e dünyanın önde gelen robot ve yapay zeka uzmanlarından gönderilmiş olan bir açık mektuptan da bahsetti. 26 ülkeden 116 uzman tarafından kaleme alınan ve geçtiğimiz aylarda BM’ye gönderilen bu mektupta, Birleşmiş Milletler’den, robotların tüm dünyada insan öldürememesi, öldürse bile kararı başka bir robottan değil, bir insandan alacak şekilde programlanması için çalışmalar yürütmeleri isteniyor.

Konferansın kendisi kadar izleyicilerden gelen sorular da ilginçti. 10 yaşlarında bir çocuk söz alarak  “Yapay zekadan neden korkuyorsunuz? Bizi ele geçirecek diyorsunuz ama belki yapay zeka bizi daha iyi yönetebilir” derken, aynı yaşlarda bir diğer çocuk “Daha çok para kazanma hırsıyla bizi yok edecek makineleri niye yapıyoruz?” sorusunu yöneltti.

Bir dinleyici “yapay zekayı kodlayan insanın etiğinin önemli olduğuna” dikkati çekerken bir diğeri  “Robotun yaptığı hatalı bir ameliyatın sorumlusu kim olacak?” diye sordu.

Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Beyin Cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç da önemli bir katkıda bulundu. İnsan Konektom Projesi’nden bahseden Kılıç, “100 milyar nöronun bağlantı halinde olduğu insan beyninin matematiksel formülü günümüzün matematiği ile anlaşılamaz; yeni bir matematiğe ihtiyaç var. Yaşamın temelinin ‘atan kalp’ değil bilgi işleyen sistem olduğu artık biliniyor. Ve bilgi işleyen her sistem eninde sonunda bilinç oluşturur. Biz bugüne kadar insan açısından yapay zekayı konuşuyoruz ama belki de yaşam açısından yapay zekaya bakılmalı. Böyle bakıldığında insanlık da, doğa da daha iyiye gidecektir” dedi.

Kılıç’ın dediği gibi, belki doğru olan, bakış açımızı değiştirmek. Günümüz teknolojik yeniliklerinin tümü hala sanayi toplumunun şemsiyesi altında 4. evre ya da 5. evre diyerek paketleniyor. Aslında bunların hepsi birer müstakil yeni devrim.

Zaten konferans da Say ve Türkoğlu’nun şu son sözleri ile noktalandı: İnsanoğlu tıpkı tarımdan sanayi toplumuna geçtiği gibi yeni bir toplum modeline geçecek. Bu yeni toplum ise içinde sanayi reflekslerini, yani çok üretip çok tüketeyim anlayışını barındırmayacak. Bunun yerine kendimi iyi hissedeceğim şeylere vaktimi ayırayım diyecek. Biz sanayi toplumunun bütün sancısını çektik. Ama genç kuşaklarda bu refleks doğal olarak var. Şimdi gerek Türkiye’de gerek dünyada yeni idrak edilmekte olan şeyler yepyeni bir toplum yaratabilir, hepimiz büyük bir ağın parçası olduğumuzu idrak edebilirsek bambaşka bir evreye geçebiliriz.

Toplumsal karakterli popüler bilim toplantıları olma ana hedefiyle; başta gençler olmak üzere toplumun genelinde bilimin yaygın kitlelere ulaşmasını ve bilimsel konuların herkesin anlayabileceği biçimde sunulması sağlamak düşüncesi ile düzenlenen konferans, Facebook üzerinden de canlı olarak yayınlandı.

HBT’nin bu bilimsel etkinlik dizisi, 12 bölüm halinde sürecek ve ayda bir cumartesi gerçekleştirilecek. Konferans dizisinde, yapay zekadan robotlara, sosyal medyanın gücü ve gerçek ötesinden kripto paralara, eğitimin geleceğinden 4. Sanayi Devrimi ve bunun istihdama etkileri gibi pek çok farklı konu geniş bir çerçevede tartışılacak.

Okurlarımızdan gelen yorum ve katkılar:

-Bana göre yapay zeka, insanlık için en az efsanevi İskenderiye Kütüphanesi kadar değerli bir şaheserdir. İnsan algısının ötesindeki yetenekleriyle kavrayamayacağımız kadar yüksek miktarda bilgiyi işleyebilir. İşlediği iklim, CO2 miktarı, enerji üretimi gibi veriler arasında ilk kez fark ettiğimiz ilişkiler-bağlantılar kurabilir. Ve küresel ısınmayı daha iyi anlamamızı sağlayan yapay zeka algoritmaları sayesinde Dünya'mızı daha yaşanabilir hale getirebiliriz. Emre Yorgancıgil, Sinirbilim doktora öğrencisi

-Sn. Türker Kılıç'ın "İnsan merkezli" evrenden evrilen insan; "yaşam merkezli" doğal zekasını daha iyi kullanabilecek ve yapay için de çok daha iyi rol model olabilecektir. Ne dersiniz? Şükran Demiralp

-Robatlar efendimiz olacak. Özelikle Türkiye için. Son olarak bilişim dersi kaldırıldı;  bizler kodlama dersi gelecek derken tamamen kalktı. Derya Kaya

-Umarım 500.000 satar bu dergi. İyi ki varsınız. Kenan Akkirman

Katılamayanlar için konferans kaydını sizlerle paylaşıyoruz: