Bilinç matematiksel bir desenin ürünü mü?

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Bilinç matematiksel bir desenin ürünü mü?

17. yy filozoflarından Gottfried Leibniz’in düşünsel süreçlerinden birini ziyaret ederek başlayalım. Bir makine olduğunu ve bu makinenin yapısının düşünme, hissetme ve algılama ürettiğini varsayalım. Bu makinenin aynı oranları koruyarak genişlediğini ve böylece sizin ona bir atölyeye girer gibi girebileceğinizi düşünelim. Kısacası bu makinenin içine ziyarette bulunabiliyorsunuz. Peki, orada ne gözlemlerdiniz? Leibniz, algıya, bilince dair hiçbir şey göremeyeceğimizi, birbirini itip çeken parçalar bütünü ile karşılaşacağımızı söylemiştir.

Gizem kavramını insanların onun üzerine henüz nasıl düşüneceklerini bilmedikleri bir olgu olarak tanımlarsak, insan bilinci ayakta kalmayı başarabilmiş en son gizemlerden biridir. Elbette bilimin birçok dalında (kozmoloji, parçacık fiziği, genetik, evrim vb.) kesin cevaplara ulaşabilmiş değilsek de bu konular hakkında nasıl düşünmemiz gerektiğini az çok biliyoruz. Hâlâ bir gizem mevcut; sadece daha az gizemli. Bilinç, günümüzde dahi en sofistike düşünürlerin, bilim insanlarının kafasını karıştıran bir olgu olmaya devam etmekte. Bertrand Russell felsefe ile bilimi karşılaştırdığı bir söyleşisinde felsefenin hayatta kalmasının en önemli dayanaklarından birinin bilincin bilimsel süreçler ile açıklanamamasından kaynaklandığını söylemiştir. Peki, bilinçteki gizem nedir? Fiziksel bir dünyada yaşayan fiziksel bedenler nasıl böyle bir olguyu üretebilirler? İşte gizem budur.

Bu gizemi aydınlatmaya çalışan, çağımızın öncü filozoflarından Daniel C. Dennett “Bilinç Açıklanıyor (Consciousness Explained)” adlı kitabında bilimsel metodu, yapay zeka, nörobilim vb. alanlarda yapılan deney sonuçlarını, kısacası çoğu felsefecinin dikkate almaktan çekindiği bilimsel süreçleri de araştırmasının önemli bir parçası yaparak bir bilinç teorisi oluşturmaya çalışmaktadır (ilgilenenler için bkz.[1]).


Hayatının büyük bir bölümünü bilinç, zihin ve yaratıcılık konularını bilimsel metodu temel araç bilerek anlamaya çalışan, beyin cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç ise bilinci şöyle tanımlar: “Bilinç, yaşantılar ile elde edilen bilgiye karşılık verilen\seçilen ve yaşamı değiştiren zihinsel yanıt sürecidir.”

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde fizik profesörü olan Max Tegmark’ın matematematiksel evren teorisi bilinç araştırmalarına çok özgün bir bakış açısı getirmekte. Matematiksel evren teorisi matematiği evreni anlamak için kullanılan bir araç olarak değil, evrenin yapısında bulunan temel olgu olarak görür. Kısacası evren matematikseldir. Maddenin en küçük yapı taşları, atom altı parçacıklar belirli içsel matematiksel özelliklere sahiptirler (spin, kütle gibi). Bizler bu parçacıkların (elektronlar, kuarklar gibi) devinimlerini anlamak, fiziksel olarak açıklamak için belli notasyonlar icat ederiz, fakat gerçekliğin en temelindeki matematiği keşfederiz. Aynı bilinç gibi aşk, sevgi gibi duyguların matematiksel olarak açıklanması bu parçacıkların bir arada oluşturdukları farklı düzenlerle ilgilidir. Yani bir insanın yaşam-ölüm süreçlerini, insanın kendisini oluşturan bu parçacıklar deseninin uzay zamandaki değişimini gösteren diyagramlarla ifade etmek mümkündür (bkz. Şekil 1.). Eğer gerçeklik matematiksel evrenin varsaydığı üzere insan algısından bağımsız olarak var olan matematiksel bir yapı ise bu kendi hayal gücümüzle de sınırlı olmadığımız ve bilimde keşfedilecek şeylerin de sınırlı bir yapısı olmadığının bir göstergesi olabilir.

Tegmark bilinci maddenin bir hali olarak açıklamaya çalışıyor [2]. Maddenin en temel katı, sıvı ve gaz hali gibi bilinç de bunlara benzer durumların sınıflandırılması ile açıklanabilmekte. Bilinç bir belirmiş fenomen olarak açıklanabilir. Mesela ıslaklık kavramını ele alalım; su, buz ve su buharı tamamen aynı moleküllerden oluşmaktadır, peki su, buz ve su buharında bu farklı davranışları ortaya çıkaran şey nedir? Moleküllerin kendisini oluşturan parçacıkların farklı dizilimleridir. En önemlisi ise bu davranışlar tek tek suyu, buzu, su buharını oluşturan parçacıkların özelliklerinden de bağımsızdır. Burada önemli olan bu parçacıkların bir araya geliş biçimleri, uzay-zamanda oluşturdukları eşsiz desenlerdir. Bu nedenle bilinç bir nevi yeniden organize edilmiş bir yemek masası gibidir. Bilinçli bir insan da parçacıkları belirli şekilde organize olmuş matematiksel bir deseni ifade eder.

Belirmiş fenomen kavramı doğaya çok da yabancı bir kavram değildir. Doğada kendisini oluşturan parçacıklardan bağımsız olarak özelliklerini anlayabildiğimiz ve tanımlayabildiğimiz şeyler mevcuttur. Örnek olarak dalgalar verilebilir. Herhangi bir dalganın dalgaboyu, frekansı, yayılma hızı gibi özellikleri dalgayı oluşturan parçacıkların bireysel devinimlerinden bağımsız olarak hesaplanır. Yani fiziksel hissettirmeyen ama fiziksel olan bir yapıdan bahsediyoruz. Bilinç de böyle açıklanabilir, sahilde uzanmış, bu yazıyı okurken birden anlamsız bir şekilde okumayı bırakıp uzun uzun denize baktığınızı, dalıp gittiğinizi düşünün, bu bilişsel süreçler başta hiç de fiziksel hissettirmez ancak beynimizde bilginin işlenirken ne hissettiği konusunu gündeme getirir. Belki de Tegmark’ın da belirttiği üzere bu süreçleri matematiksel olarak yorumlamak bilinç hakkındaki amansız tartışmaları aydınlatabilir.

Sonuç olarak fizik yasalarına tabi olan, gizemli fakat açıklanabilir bir bilinç kavramı çok heyecan vericidir. Felsefeciler genellikle fizikçileri veya nörobilimcileri oturdukları yerden konuşmak ile suçlarlar. Fakat Dennet’in de söylediği üzere felsefecilerin deneysel keşifle çürütülebilecek ya da onaylanabilecek herhangi bir şey hakkında, kavramsal alanlara dikkatle yaklaşmaları gerektiğidir. Görünen o ki felsefecilerin kutsal kalesi bilinç bilimin ışığı ile aydınlanmaktadır.

Burak Cem Coşkun
İstanbul Teknik Üniversitesi, Fizik Müh. Bölümü

Prof. Dr. Mehmet Özer
İstanbul Kültür Üniversitesi, Fizik Bölümü

Kaynakça
1. Daniel C. Dennet, 2011, Bilinç Açıklanıyor, ALFA Basım Yayım Dağıtım
2. Max Tegmark, Consciousness as a state of matter, Chaos, Solitons & Fractals, Volume 76, July 2015, Pages 238-270, ISSN 0960-0779
3. Max Tegmark at TEDxCambridge

Bu yazı HBT'nin 76. sayısında yayınlanmıştır.