COVID-19’a birden fazla yakalanmanın riskleri nedir?

Koronavirus Öne Çıkanlar
COVID-19’a birden fazla yakalanmanın riskleri nedir?

Bir kez COVID-19 geçirdiniz ve aşılısınız; artık bir kez daha hastalığa yakalanmaktan korkmuyorsunuz! Yanılıyorsunuz. Geniş kapsamlı bir çalışmaya göre bir insanın COVID’e her yakalanışında karşı karşıya kaldığı riskler artıyor. Bu risk hem hastalık sırasında, hem de hastalıktan sonraki aylar boyunca kendini gösteriyor.

İkinci enfeksiyon daha tehlikeli olabilir

Missouri’deki St. Louis Helath Care System’den Ziyad Al-Aly, “Her enfeksiyon zarı birden fazla kereler yeniden atmaya benziyor. İkinci enfeksiyon sizin için daha tehlikeli olabilir” diyor.


Bu bulgular önemli, çünkü dünyada yeni bir salgın dalgası başlatan BA.4 ve BA.5 alt varyantları, ilk omikron dalgalarına yol açan BA.1 ve BA.2’ye göre önceki bağışıklıktan daha kolay kaçabiliyor. Böylece dünyadaki milyonlarca insan önümüzdeki haftalarda yeniden enfekte olabilir.

Bu çalışma preprint, çevrimiçi olarak yayımlandığı zaman büyük ilgi çekti. Zira hastalığı daha önce geçirmiş olanların yeniden enfekte olması ölüm riskinin artmasına yol açabiliyor.

Ne var ki bu sonuçlar ilk başta yanlış yorumlandı; yeniden geçirilen hastalığın, ilkinden daha ağır seyrettiği yanılgısına yol açtı. Al- Aly’ye göre bu doğru değil.

“Yeniden enfekte olanların karşı karşıya kaldığı risk ilk enfeksiyondan daha küçük olabilir” diye konuşan Al-Aly, “Çünkü çalışmada en az iki kez enfekte olan kişileri bir kez enfekte olan kişilerle karşılaştırdık. Başka bir deyişle aynı kişinin ilk ve ikinci enfeksiyonları nasıl geçirdiklerini incelemedik. Belki de ikinci kez hastalığa yakalanlar hastalığı ağır geçirmeye daha yatkın olabilirler” diye konuşuyor.

Bazılarına göre bu çalışma ikinci veya üçüncü kez hastalığı geçirmenin, hastalığı bir kez geçirmekten daha daha kötü seyrettiği olgusunu ortaya çıkartmış olabilir. Bir dereceye kadar bunun da doğru olabileceği düşünülüyor.

İkinci ve üçüncü kez geçirilen hastalığın seyri

Çalışmada, ikinci veya üçüncü kez enfekte olanların kalp hastalığı, böbrek yetmezliği gibi rahatsızlıkları ilk 30 günde geçirme olasılıklarının bir kez geçirenlerden daha yüksek olduğu görüldü. Bu da riskin kümülatif olarak arttığı anlamına geliyor. Aşı olmayanlar veya bir doz aşı olanlarda bu olasılık daha yüksek.

Bu çalışma 6 milyon insanın sağlık kayıtlarının incelenmesiyle gerçekleştirildi. Bunların içinde 260.000 kişi hastalığı bir kez geçirmiş, 40.000’i de iki veya daha fazla kereler geçirmişti. Bu 6 milyon insanın ortalama yaşı 60 olmakla birlikte aralarında 20 yaşında olanlar da vardı. Dolayısıyla Al-Aly, sonuçların yalnızca yaşlılar için geçerli olmadığına dikkat çekiyor.

Çalışmaya yöneltilen eleştiriler

Eleştirilerden biri yeniden enfekte olmanın tanımıyla ilgili. Çalışmada yeniden enfekte olmak ilk pozitif testten 30 veya daha fazla gün sonra elde edilen pozitif test olarak tanımlanıyor. Oysa bu, yeniden enfekte olmaktan ziyade, ilk enfeksiyonun inatçı bir seyir izlemesi olarak da yorumlanabilir. Al-Aly, bu eleştirinin yanlış olmadığını kabul ediyor. Bu hatayı ortadan kaldırmak için ekip, verileri yeniden analiz ederek ilk testten 90 gün sonra pozitif çıkan vakaları re-enfeksiyon olarak değerlendirdi. Ve sonuçlarda bir değişiklik olmadı.

Bu bulgular diğer virüslerdeki re-enfeksiyonlarla karşılaştırıldığınsa çok da şaşırtıcı gelmedi. Örneğin gribe birden fazla kereler yakalananlarda hastalığın seyri daha ağır geçebiliyor. Özellikle yaşlılarda birden fazla kereler geçirilen grip, çoklu organ yetmezliğine kadar uzanabiliyor. Grip re-enfeksiyonları çok ağır bir küresel hastalık yükü oluşturabiliyor. Birkaç yıl sonra COVID-19 re-enfeksiyonları daha büyük bir yük oluşturabilir.

Peki, ne yapmalı?

İnsanların maske takmak istemediği ve mesafe konusunda gevşek devrandığı koşullarda Al-Aly’ye göre Pfizer’in Paxlovid’i gibi önleyici tedavilere ve nazal aşılar gibi daha etkili aşıların geliştirilmesine öncelik verilmesi gerekir.

“Bu aşıların çok büyük bir hızla piyasaya sürülmesi gerekir” diye konuşan Kaliforniya’daki Scripps Araştırma Enstitüsü’nden Eric Topol, “Aşı geliştirme hızının yavaşlamasının ardındaki bahanelerin başında hastalığın bittiği yanılgısı, aşılara öncelik verilmemesi ve kaynak dağılımındaki isteksizlik geliyor” diyor.

Reyhan Oksay

Kaynak