Evrimsel geçmişimiz sosyal mesafeyi korumamıza engel

Koronavirus Öne Çıkanlar
Evrimsel geçmişimiz sosyal mesafeyi korumamıza engel

Pandeminin başlarında Hollanda Başbakanı Mark Rutte bir basın toplantısı düzenleyerek COVID-19’a karşı alınması gereken önlemleri kamuoyuna duyurdu. Konuşmasının sonunda “Bugünden tezi yok el sıkışma alışkanlığımızdan vazgeçeceğiz” dedi ve konuşması biter bitmez yanında duran enfeksiyon hastalıkları uzmanına elini uzattı!

Buna benzer davranışlara sık sık tanık oluyoruz. Sosyal mesafe kuralına uymak kulağa çok kolay gelse de, şu son 10 ayda bunun ne denli zor olduğunu hepimiz gördük. El sıkışmak, kucaklaşmak, burun sürtmek, öpüşmek gibi dokunmaya dayalı selamlaşma ritüelleri pek çok kültürde otomatiğe bağlanmış, içdgüdüsel davranış şekilleridir.

Hayvanlar âleminde yakınlaşma


Hayvanların dünyasında da –özellikle sürü veya koloni halinde yaşayanlarda- benzer fiziksel yakınlaşma ritüelleri yaygındır. Hayvanların selamlaşma şekilleri bizimkinden oldukça farklı, hatta aykırıdır. Birbirlerinin göz çukurlarına parmak sokmak, genital organlarını koklamak gibi tuhaf tanışma usulleri bizlere ters düşse de, insanların tanışma ve selamlaşma sırasında sergiledikleri davranışlara ışık tutar. Selamlaşmanın evrimini inceldiğimiz zaman bunların sosyal ilişkileri nasıl kolaylaştırdığını ve niçin bu kadar çeşitlilik içerdiğini anlayabiliriz.

İnsanoğlu süper-sosyal bir tür. Bu nedenle hepimizin yeni normale uyum sağlamakta niçin bu kadar zorlandığımız aslında şaşırtıcı gelmemeli. Fakat çok gelişmiş uyum yeteneğimiz sayesinde “yeni selamlaşma şekillerini” benimsemeye başladık bile.

Memeliler birbirlerini nasıl tanır?

Memeliler kokulardan yararlanarak birbirleri hakkında fi kir sahibi olur. Bu yüzden selamlaşmaları insana göre fazla samimidir; yeni tanıştıklarının yüzlerini, vücutlarını ve cinsel organlarını koklarlar. Bu şekilde karşısındakinin üreme gücü ile ilgili ipuçları edinerek, potansiyel bir eş ile mi yoksa rakiple mi karşı karşıya olduklarını anlarlar. Ohio’daki Case Western Reserve Üniversitesi’nden Daniel Wesson koku alma duyularını yitirmiş sıçanların bile bir diğerini koklamaya devam ettiğini keşfetti. Ve bu davranışın sosyal hiyerarşinin oluşmasında çok önemli bir aşama olduğu sonucuna vardı.

Kedi ve köpekler de benzer davranışlarda bulunurlar. Kafalarını birbirlerine sürterek koku alışverişi yaparlar. Hatta bu davranışlar türler arasındaki engelleri bile yıkabilecek güce sahiptir. Aynı evde yaşayan kedi ve köpeklerin %75’inin burun buruna koklaşmaları iyi niyet gösterisinden başka bir şey değildir. Kedinin kuyruğunu havaya dikmesi, köpeğin çömelerek gözleriyle yukarı bakması gibi diğer fiziksel sinyaller de dostluk belirtileridir.

Primatlarda selamlaşma

Daha gelişmiş tanışma şekillerine primatlarda rastlarız. Babunların bir türü birbirinin tüyleri arasındaki haşereleri ayıklamak, kafa kafaya gelmek hatta dans etmek gibi davranışlarla birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı yaratırlar. Gottingen’deki Alman Primat Merkezi’nden Federica Dal Pesco, “Bu selamlaşma şekilleri bir nevi ölçme-biçme işlemidir. Karşılarındakinin kendilerine güven duyup duymadığını tartarlar ve işbirliği yapıp yapmayacaklarına karar verirler. Bu da gelecekte hayatta kalma şanslarını artırır” diye konuşuyor.

Peki hayvanlardaki bu etkileşim bizlere ne öğretiyor? İnsanlar karmaşık bir sosyal yapıya sahiptir ve yapının içerisinde güven ve işbirliği yaşamsal bir önem taşır. Kuşkusuz selamlaşma şekillerinin her biri içinde derin anlamlar ve simgeler barındırır. Örneğin Hindistan’da sıkça kullanılan namaste, elleri önde birleştirip karşısındakinin önünde eğilmek hem merhaba, hem de hoşçakal anlamına gelir ama simgesel anlamı “senin içindeki ilahi gücü saygıyla selamlıyorum” demektedir. Yeni Zelanda’daki Maori toplumunda hongi adı verilen selamlaşma şeklinde insanlar burunlarını birbirine bastırır.

Bütün bu selamlaşmaya yönelik davranışlar hayvanlarınkinden çok daha gelişmiş bile olsa, son çalışmalara göre işlevleri hayvanlardakilerden farklı değil, aynı amaca hizmet eder.

Kimyasal ipuçları

Vücutların temas ettiği tüm selamlaşmalar, kimyasal ipuçları elde etme olanağı tanır. İnsanlarda feromon olup olmadığı tartışılmakta olsa bile, bazı araştırmalar insanların sağlıklı olup olmadıklarına ve doğurganlıklarına ilişkin ipuçlarının tükürüklerinde bulunan bileşiklerden sağlanabileceğini gösteriyor. Bir uzaylının, romantik bir öpücüğe ilk kez tanık olduğunda neler hissedebileceğini hayal edin. Bu “tuhaf” öpücüğün mantıklı açıklaması sadece karşı cinsin cinsel gücünü tartmak olabilir.

Ayrıca vücut kokusu da insanların duygusal durumu, hatta cinsel açıdan ne kadar uyarıldığı ile ilgili bilgi verebilir. İsrail’deki Weizmann Bilim Enstitüsü’nden Idan Frumin, karşımızdakini köpekler gibi uzun uzadıya koklamadan, sadece selamlaşma ile vücut kokusu örneğinin alınabileceğini öne sürüyor. İnsanların başkalarıyla el sıkıştıktan sonra ellerini otomatikman burunlarına götürdüğünü tespit eden Frumin, resmi selamlaşmaların bile vücut kokusuna ilişkin ipuçları içerebileceğine inanıyor. Eğer Frumin bu konuda haklıysa, insanların pandemi sırasında farkında olmadan ellerini sık sık yüzlerine götürmeleri de bu dürtüden kaynaklanıyor olabilir.

Babun ve kapuçin maymun ritüellerinde olduğu gibi dokunmaya dayalı selamlaşmalar insanlara karşısındakinin karakterini anlama şansı da verir. Dolayısıyla güvenilir olup olmadığı konusunda ciddi bir bilgi kaynağı oluşturur. Bir araştırmada el sıkışma süresi ve kuvveti gibi etmenlerin yeni tanışılan kişinin dışadönüklük, nevrotizm ve açık fikirlilik gibi kişilik özellikleri hakkında ipuçları içerdiğini gösteriyor.

Güven işaretleri

Bu araştırmalar yalnızca el sıkma tiplerine odaklanmış olsa da, çok sayıda farklı fiziksel jestler benzer şekilde kişilik analizi yapmanıza imkan tanıyabilir. Amerikan Basketbol Birliği’nin yaptığı bir araştırmaya göre takım arkadaşları ile sık sık yumruk tokuşturma, “çak bi beşlik”, kucaklaşma ve üstüste yığılma gibi hareketleri yapan takımların o sezonda daha başarılı oldukları tespit edilmiş.

Ne yazık ki dokunmaya dayalı bu hareketlerin son günlerde keşfettiğimiz olumsuz yönleri var. Bir insana ne kadar güvenirsek güvenelim yakın ilişkiler mikropların bir diğerine geçme riski taşıyor. Aslınca COVID-19 sahneye çıkmadan önce de hastalık tehditlerine bağlı olarak selamlaşma şekillerinde değişiklikler başlamıştı.

Tulane Üniversitesi’nden Damian Murray ve ekibi 186 farklı kültür içindeki selamlaşma alışkanlıklarını taradı ve bunları fiziksel temas açısından 0’dan 5’e kadar derecelendirdi. El sıkışma 2 dereceyken, kucaklaşma 3 ve romantik öpüşme 5 derece ile değerlendirildi. Bu derecelendirme ile yerel mikrop prevalansı (yaygınlık) arasında anlamlı bir ilişki bulundu. Riskin yüksek olduğu bölgelerde insanların uzaktan selamlaşma şekillerini benimsedikleri saptandı.

Reyhan Oksay

Kaynaklar
https://www.newscientist.com/article/mg24833080-900-evolution-explains-why-social-distancing-due-to-covid-19-is-so-hard/
http://montanapost.com/ethics/9136-why-namaste-has-become-the-perfect-pandemic-greeting
https://www.forbes.com/sites/tracybrower/2020/05/10/social-distancing-why-its-so-hard-and-5-ways-to-cope/ 
https://www.psychologytoday.com/us/blog/erasing-stigma/202011/why-is-social-distancing-so-hard

Bu yazı HBT'nin 244. sayısında yayınlanmıştır.