Pandemi, politikacılar ve bilime güven

Özlem Kayım Yıldız Y
Pandemi, politikacılar ve bilime güven

Halk sağlığını hiçbir zaman politik uygulamalardan bağımsız düşünmemek gerekmekle birlikte, COVID-19 pandemisi, hükümetlerin aldıkları önlemlerin, sınırlı süre içerisinde virüsün yayılımı ve ilişkili ölümler üzerine etkisini açık bir biçimde göstermesi nedeniyle, politika belirleyicilerin sağlık üzerine etkilerinin çok daha gözle görünür hale gelmesine neden oldu. Mücadele sürecini bilimsel ve şeffaf bir biçimde sürdüren ve halk sağlığını öncelikli gören sınırlı sayıda ülkede hastalığın ülke içerisinde yayılımı kontrol altına alınmış görünüyor. Birçok ülkede ise sistematik inkâr, yönetim yetersizliği ve bilimsel mücadele planının olmaması, önlenebilir ölümlere yol açmaya devam ediyor. Trump, Bolsonaro, Modi ve Johnson gibi bilimsel verileri inkâr etmekle kalmayıp onlara adeta savaş açan popülist liderlerin ülkelerinde ölüm sayılarının yüksekliği tesadüf değil. Ne yazık ki durum, başka bir bilim inkârcısı olan ve vatandaşlarına antiretroviral ilaçları sağlamayı reddederek 350.000’den fazla insanın AIDS nedeniyle ölümüne neden olan Güney Afrika Başkanı Thabo Mbeki’yi hatırlatıyor.

Her ne kadar COVID-19 yeni ortaya çıkan bir hastalık olsa da salgın hastalıklarla mücadele yöntemi çok uzun yıllardır bilinmektedir ve bilimsel verilerle yürütülmelidir. Buna karşın içerisinde yaşadığımız gerçek sonrası çağında, halk sağlığı ve epidemiyoloji biliminin temel hastalık bildirim ve kontrol yöntemleri bile manipüle ediliyor. Birçok ülkede politikacılar, dezenformasyon sürecine doğrudan katkıda bulunuyorlar, önlemleri politik kutuplaşma aracı olarak görüyorlar ve pandeminin ortasında büyük kalabalıklarla mitingler gerçekleştiriyorlar. Bu tavrın esas nedeninin ekonomik kaygılar olduğu öne sürülse de birçok modelleme, baskılanmamış bir salgının ekonomiler üzerine daha ağır bir darbe vurduğuna işaret ediyor. Peki, neden ne? Felsefe profesörü Jason Stanley’e göre neden bazı politikacıların, bilim insanlarını ve bilgiye dayalı gücü liderliklerine tehdit olarak algılamaları.

Bilime politik manipülasyonun en çarpıcı örnekleri arasında, Amerika Birleşik Devletleri’nde Hastalık Kontrol Merkezi’nin test kriterleri önerilerinin, bilim insanlarının şiddetli bir biçimde karşı çıkmalarına rağmen manipülasyonla değiştirilmesi (semptomatik kişilerle sınırlandırılması) ve etkinliklerine dair yeterli veri olmamasına rağmen hidroksiklorokin ve konvelesan plazma tedavilerinin acil kullanımının politik baskılar sonucu Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi tarafından onaylanması yer alıyor. Bu kurumların çok uzun yıllardır sürdürdükleri bilimsel veriye dayalı karar alma süreçlerine uygulanan politik baskı, etkisi pandemi sonrasında da devam edecek olan çok tehlikeli bir duruma, bilime ve bilim insanlarına güvensizliğe yol açacaktır. Virüsün yayılımını engellemek için alınan önlemlere uyumun önemli belirleyicilerinden birinin bilime duyulan güven olması nedeniyle yaratılacak güvensizlik, salgını baskılamayı da zorlaştıracaktır.


Ülkemizdeki durum açıkçası daha karmaşık. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Koronavirüs Bilim Kurulu’nun bağımsız saptamaları ve önerilerini bilmiyoruz. Öte yandan, vaka sayısı bildiriminde ciddi tutarsızlıklar var. Yakın zamana dek, test sonucu pozitif saptanan tüm vakaların açıklandığı söylenirken, Sağlık Bakanı Koca, bildirimlerin semptomatik vakalarla sınırlı olduğunu belirtti. Dünya Sağlık Örgütü’nün vaka tanımının açık olmasına karşın, vakaların sadece bir kısmının açıklanması ve yerel yayılıma ilişkin bilgilerin paylaşılmaması bilimsel çevrelerin, epidemiyolojik modellemeler yapmasını ve salgını baskılamak için alınması gereken tedbirleri belirlenmesini imkansız hale getiriyor. Ayrıca, salgınla mücadelenin salt bireysel sorumluluklara indirgenmesi ya da etkinliğine ilişkin verilerin bulunmadığı kısıtlamalarla sürecin sürdürülmesi bilimsellikten uzak.

Politikacılar, COVID-19 için laboratuvarda sihirli bir biçimde bir günde üretilen ilaçların ve aşıların, mucizevi bir biçimde ortadan kaybolan virüslerin hayalini kuradursunlar, pandemi ülkemizde ve tüm dünyada hızlanarak devam ediyor. Süreçten bilime olan güvene sarsılmadan çıkılması bilim insanlarının bilimsel yöntemleri yılmadan savunmaları ve söylemlerini politik baskılarla şekillendirmemeleri ile mümkün.

Özlem Kayım Yıldız

Bu yazı HBT'nin 242. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız