Uzun COVID (1)

Mustafa Çetiner
Uzun COVID (1)

Pandemide aşılı günlere girdik, dünyada ilk doz aşılama yapılan kişi sayısı 100 milyonu çoktan geçti. Yaklaşık 12 milyondan fazla kişiye ikinci doz aşı yapıldı. Bu süreçte halen bazı aşı karşıtı ve kararsızları aşılanmak yerine enfeksiyonu doğal yollardan geçirmeyi tercih ettiklerini söylüyor.

Sanırım yapılacak en yanlış seçim bu olsa gerek.

Kesin olarak söylenebilir ki; en kötü COVID-19 aşısı, en iyi COVID-19 enfeksiyonundan bile çok daha az risklidir.


Pandeminin başında Çin’den gelen ilk veriler ve DSÖ açıklamaları hastalığı hafi f geçirenlerin 2 hafta içinde; ağır geçirenlerin de 3-6 hafta içinde iyileşmesi gerektiğini düşündürüyordu. Ancak başta DSÖ olmak üzere tüm dünya yanıldı.

COVID-19’a bağlı şikayetlerin birçok hastada beklendiğinden çok daha uzun devam ettiği, hatta kronik bir hal aldığı, uzun dönem rahatsızlıklara yol açabildiği görüldü. Daha önce de yazdım, “Long COVID” ya da “Uzun COVID” terimi ilk defa Twitter’da bir hasta tarafından kullanıldı ve tıp dünyası dahil her kesimden kabul gördü.

Kimi sağlık otoriteleri ve kurumları hastalığın başlangıcından itibaren 4 haftadan fazla süren şikayetleri “Long COVID” olarak tanımladılar. Kimileri ise Long COVID demek için 12 haftanın tamamlanması gerektiğini ileri sürdüler. Yapılan klinik çalışmalar, uzun COVID bulgularının, hastaların %10-20’sinde 1 ay, her 44 hastadan 1’inde ise 3 aydan fazla sürdüğünü gösteriyor. Dahası bu oranların gerçek hayatta daha da yüksek olabileceğine inanılıyor.

COVID-19’un uzun etkileri kişiler arasında farklılıklar gösteriyor. ABD’de hastalık kontrol merkezi (CDC) raporuna göre en yaygın görülen semptomlar arasında; yorgunluk, kalp ritim bozukluğu, çarpıntı, bilişsel problemler, odaklanma ve hafıza problemi, baş, kas ağrısı ve eklem ağrısı, nefes darlığı, göğüs ağrısı, öksürük, tat ve koku kaybı, uykusuzluk, aralıklı ateş gibi bulgular yer alıyor.

JAMA dergisinde yayımlanan bir çalışmada, İtalya’da hastaneye yatırılan 143 hastanın 60 gün sonra yapılan değerlendirmesinde; hastaların sadece %13’ünün hiçbir yakınması olmadığı gösterildi. Hastaların %87’sinde en az bir yakınma vardı. Bu yakınmalar arasında yorgunluk (%53), nefes darlığı (%43), eklem ağrısı (%27), göğüs ağrısı ve öksürük ilk sıralarda yer alıyordu.

ABD’de hastalık kontrol merkezi (CDC) raporuna göre COVID-19 testi pozitif olduktan sonraki 2-3 hafta sonunda her 3 hastadan biri eski sağlığına dönemiyordu. Bu süre içinde daha önce hiçbir hastalığı bulunmayan 18-34 yaş arası kişilerin her 5’inden biri eski sağlığına kavuşamıyordu.

Geçtiğimiz ay dünyaca ünlü Lancet dergisinde bir çalışma yayınlandı. Bu çalışma kapsamında Çin’in Wuhan kentindeki bir hastanede 6 ay önce COVID- 19 tedavisi gören 1,733 kişiyle görüşülmüştü. Ocak-Mayıs ayları arasında tedavi gören kişilerin %76’sının hastalığın etkisinden 6 ay sonra bile tamamen kurtulamadığı bildirildi. Araştırmaya göre, yorgunluk veya kas güçsüzlüğü %63 ile en çok bildirilen bulguydu. Diğer bulgular arasında %26 oranında uyku bozuklukları, %23 sıklıkta ise kaygı bozuklukları veya depresyon vardı.

Uzun dönem COVID-19 etkileri, pandemi sona erdiğinde bile izleyen dönemde bir sorun olmaya devam edebilir gibi görünüyor.

İngiltere Ulusal Sağlık Araştırmaları Enstitüsü (NIHR) uzun COVID’ i 4 ana başlıkta topluyor. Buna göre bu başlıklar şunlar. 1- Akciğer ve kalpte kalıcı organ hasarı, 2-Yoğun bakım sonrası sendromu, 3- Viral yorgunluk sendromu, 4- uzun süreli devam eden COVID-19 bulguları.

“Yoğun bakım sonrası sendromu”, aslında pandemiden önce de bildiğimiz bir durum. Hastaların %40’ında uzun süreli yatış ve hareketsizliğe bağlı olarak özellikle solunum kaslarında güç kaybı, sinir ve kas hasarı ile ortaya çıkıyor. Bu kişilerde bellek, lisan, dikkat yetilerinde bozulma ile karakterize bilişsel bozukluklar gelişiyor, depresyon, kaygı bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu da oldukça yaygın izleniyor. Bu sorunlar haftalar-aylar içerisinde düzelme gösterirken, bir kısmında ise yıllarca sürebiliyor.

“Long COVID” konusuna devam edeceğim.

Mustafa Çetiner / [email protected]


Bu yazı HBT'nin 255. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.