Üniversiteler nereye? Etki değerimiz, ve üniversitelerimizin yeri üzerine

Makaleler Öne Çıkanlar
Üniversiteler nereye? Etki değerimiz, ve üniversitelerimizin yeri üzerine

Erdoğan Yılmaz, Eğitimci / [email protected]

Eğitimde olup bitenlere bakınca bir çok eksik ve yanlışı, akıl ve bilime ters karar ve tutumu eleştirmek zor değil. Hemen her gün okulöncesinden üniversiteye uzanan yol üzerindeki her bir basamakta yaşananlar kaygıları derinleştirerek büyütüyor...

Bu zemini hazırlayanlar, bilim ve aklın altını oyan, hurafe ve safsataları egemen kılanla, “cahilsever” eğitim yöneticileri, “okuma oranı arttıkça hafakanlar basıyor” ya da “Nuh’un cep telefonu vardı” gibi cevherler yumurtlayan cehalet... “Yeni Türkiye”nin llkokullarını, mescitli, cihatlı bir anlayışla köhne sıbyan mekteplerine çeviren; bir damlacık çocuklara sarık, türban ve gülünç giysilerle yaptırılan dinci-tarikatçı sözümona eğitimler... Milli eğitimin tarikat, vakıf ve cami imamları ile akla zarar işbirliği... Bunlara çanak tutan “kindarlık-dincilik” zorlaması, üniversite-bilim özgürlüğüne duvar kafalar, harem selamlık üniversite özlemleri ya da “benim dediğim olur” sığlığı...


Adeta zaman tünelinde geçmişin sıbyan mekteplerinden medreseye gidişin yeni bir kabusunu yaşıyoruz. Buradan yüksek teknoloji ve yenilikçi yaratıcılıkla (inovasyonla) dünyaya meydan okuyacak; bilgi-birikim ve düşünsel altyapıları gelişmiş, özgüven sahibi “bireyler” hatta “ara elemanda çıkamayacağı açık...  Cehaletin beklentisi de zaten bunlar değil; onlar, “gönüllü kulluk” düzenine uygun, itaatkar, hoca efendilerin buyruğundan çıkmayan, sorup sorgulamayan, sinik-suskun tebaa-kullar yığını yaratmanın peşinde... Bugün “Bana değer vermiyorlar, beni istemiyorlar” deyip başka dünyalara kaçmaya zorlanan çocuklarımıza olduğu gibi, dün aynı nedenlerle elimizden kaçırdığımız binlerce değerimiz, çocuklarımız umurlarında bile değil...

Ülke böyle bir çıkmaza sürüklenirken, ister hukuk, ister mühendislik, ister sosyal  bilim fakültelerinden, birkaç bireysel red dışında örgütlü bir tepki  neden gelmez? Neden bireysel olarak farkındalık yaratmaya çalışan bir kaç kişi dışında, eleştirel-sorgulayıcı, toplumu aydınlatarak, bilgi-bilinç yaratacak, evrensel  değer ve ilkeleri savunan etkin bir çıkışa rastlamıyoruz?... Yanıtı sanırım “üniversite nedir, ne işe yarar” sorularında saklı.

Orta çağ sonu ortaya çıktılar

Bilindiği gibi üniversite, ortaçağ sonlarında ortaya çıkan bir kurum. Çeşitli kaynaklar başlangıcını 12. yüzyıla kadar götürüyor ve kavram, günümüzdeki anlamıyla 14. Yüzyıldan başlayarak kullanılıyor. Emre Dölen bu süreci kısaca şöyle özetliyor: “Ortaçağda iki özellik ortaya çıkıyor: Birincisi papalığın (kilisenin) en önemli güç olması. Kilise, eğitimde de tek egemen güç.... İkincisi, meslek örgütleri olan loncaların (korporasyonların) toplumda çok önemli bir role sahip güçlü örgütler olması.... Ortaçağ sonlarında kilise ve onun müttefikleri çökerken, ticaretin gelişmesi ve kentlerin  kurulmasıyla burjuvazi ve kapitalizm giderek yükseliyor. Bu ortamda üniversitelerin iki farklı kökenden geldiğini görüyoruz: Birincisi Paris üniversitesi. Bu örnek feodal düzenin temsilciliği niteliğinde olan ilahiyat ağırlıklı eğitim  yaparken, ikincisi Salerno ve Bologna üniversiteleri, tıp  ve dindışı hukuk öğretiyor.” (1)

DÖLEN, bu gelişim sürecinin geçmişteki “din-bilim” ilişkisinden “siyaset-bilim” ya da  “devlet-üniversite” ilişkisine doğru olduğunu belirtiyor ve yapılması gerekenler için özlü bir yol haritası çiziyor: 1.Ortaçağ sonunda kurulmuş üniversiteler, klasik bilim ve felsefeyi aktaran, eski bilgiyi yorumlayan fakat yeni bilgi üretmeyen, yani skolastik öğretim veren kurumlardır, yeni bilgilere direniş gösterirler. 2.Ticaret burjuvazisi ve kapitalizmin doğuşu yeni bir toplum yaratır, coğrafi keşifler bilimsel bilgiye duyulan gereksinimi artırır, klasik bilim bu beklentiye karşılık veremez. 3.Klasik bilim deneye dayanmayan, gözlem ve sınıflandırma sonucu ortaya konulan varsayımları akıl yürüterek kanıtlamaya çalışır. 4.Böyle bir “bilimsel” bilgi ile açık denizlerde yolculuk ve üretim olanaksızdır, yeni toplumun yeni bir bilgiye gereksinimi vardır. 5.Bu nedenlerle ortaya çıkan bilimsel bilgi 15.Yüzyıl ortalarında başlayan ve 17.Yüzyılda doruğa ulaşan bilimsel devrimin ürünüdür. 6.Modern bilim ölçmeye ve elde edilen sonuçları matematiksel olarak ifade etmeye ve güçlü felsefi temellere dayanır. 7.Bu gelişmelerin sonucu olarak 18.Yüzyıl ortalarında başlayan sanayi devriminin itici gücüyle teknolojide hızlı bir gelişim ortaya çıkar, bilim teknoloji ilişkisi sıkılaşır, bilimsel bilgi olmadan teknoloji üretilemez duruma gelir.  8.Üniversiteler de bu durumda yeniden örgütlenmek ve yapılanmak zorunda kalır, giderek  laik  bir nitelik kazanır. 9.Sonuçta üniversitenin yeniden tanımlanma gereksinimi doğar, doğabilimci HUBOLDT (Ö.1859)’un saptamasıyla üniversitenin artık iki işlevi vardır: a. Araştırma, bilgi, bilim, teknoloji üretmek,  b. Laik ve bilimsel bir öğretim... İki işlev birbirini tamamlar. 10.Bu değişim ve gelişim süreci II.Dünya Savaşı’ndan sonra da hızlanarak sürer...

Evrensel ölçütler, etki değerimiz üzerine

Üniversitelerin evrensel ölçütlere göre değerlendirilmesi ise şöyle özetlenebilir: Bu alandaki uluslararası birkaç kurumdan biri, ODTÜ Enformatik Ensititüsü bünyesinde 2009’da kurulmuş ve kısaltması URAP olan “University Ranking by Academic Performans.” Bu alanda US News (ABD), THE (UK), ARWU (Çin), Webometrics (İspanya), CWUR (B.A.E) gibi başka kurumlar da var. Genel olarak incelendiğinde bu kurumların aralarında bazı ayrılıklar olsa da  birçok bakımdan benzer nitelik özelliklerini aradığı görülüyor: “Eğitimin niteliği, öğretim üyesi niteliği, araştırma çıktısı, kişi başı performans, yüksek etkili dergilerde yayınlanan araştırma sayısı, bunlara yapılan atıflar, mezunların işe yerleştirilmesi, patantler, sanayi ile ilişkiler...”

Aynı eksende yapılan değerlendirme sonuçlarına göre, örneğin THE (Times Higher Education World University Ranking)’e göre dünyada ilk 100’de ABD’den 40’a yakın, İngiltere’den 10’dan çok üniversite yeralıyor. Onları, Almanya, Kanada, Avustralya, Fransa, Japonya, Çin, İsviçre, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Güney Kore, Singapur ve Hong Kong izliyor. THE, ülkemizden 401-500 arasında Koç ve Çankaya Üniversitelerinin, 501-600 arasında Hacettepe’nin, 601-800 arasında Özyeğin, Boğaziçi, Bilkent’in, 801-1000 arasında ise ODTÜ, Karabük, İTÜ ve İ.Ü’nin yer aldığını belirtiyor.

THE’nın, “Türk üniversitelerinin yayınlarına yapılan atıfların etki değeri olmadığını” belirtmesi ve THE Editörü, Phil BATY’nin Türkiye’nin sorununu “ciddi uluslararası rekabet açısından eğitim ve araştırma kalitesini artırmak, bunun için de doğru yatırım ile yaratıcı özgürlüğe sahip olmak” saptaması gerçek ve iç acıtıcı!..(2)

URAP raporu ne diyor

Bir de URAP 2020-21 Türkiye Üniversiteleri Raporu’na gözatalım: URAP toplam 110’u devlet 56’sı vakıf üniversitesini “makale, atıf, bilimsel doküman, doktora, öğretim üyesi/öğrenci puanları”na göre değerlendiriyor. Sonuçta, 1.Hacettepe, 2.ODTÜ, 3.İTÜ, 4.İÜ, 5.Koç, 6.Gazi, 7.AÜ, 8.Gebze Teknik, 9.Bilkent, 10.Ege Üniversitesi sıralamasına ulaşıyor. Rapor, üniversitelerimize ilişkin olarak özetle şu saptamaları yapıyor: “1.Üniversitelerimizin yayın ve atıf sayılarını hızla artırması gerekiyor. 2.Ülke içi sıralamada iyi durumda gözüken bazı üniversitelerimiz, dünya sıralamasında çok gerilerde kalıyor. 3.Üniversitelerimizin  bazıları URAP dışındaki dünya sıralamalarında da üst sıralara çıkamadığı gibi geriye düşmeyi sürdürüyor.” URAP’la THE’nın kesiştiği yerin “eğitimde kalite” sorunu olması ve irtifa yitirmek hiç de iç açıcı değil!...

URAP’ın raporunda aslında başka söze yer bırakmayan bir çok sayısal veri var. Örneğin, 2010-11’de dünya sıralamasına göre ilk 500’de 3, 2012-13’te 5 üniversitemiz varken bu sayı 2014-15’te düşmeye başlıyor, 2019-20’de ilk 500’e hiçbir üniversitemiz giremiyor!... Acaba neden?...

Makale sayılarına gelince: URAP sıralamasında 500-1000 aralığında yer alan 9 üniversitemizin 2019’da çıkardığı makale sayısı 840, dünyada ilk 100’de yer alan üniversitelerin ortalama makale sayısı 6750, 100-200 arasındakilerin ise 3771’dir. Verilere göre, 900-1000 arasındaki bir üniversitemizin dünyada  ilk 100’e girebilmesi için makale sayısını 17.8 kat artırması gerekiyor!... Bu makalelere yapılan atıf sayıları da benzer sonuçlar veriyor. Buna göre 700-800’lük dilimde bulunan bir üniversitemiz, ilk 100’e girebilmek için atıf sayısını 10-12 kat artırmak durumunda!...

Raporda URAP’ın çözüm önerileri arasında bir de, “yurtdışından kaliteli akademisyen transferi” var. Hazin bir çöküşün itirafı gibi... Bu öneri üniversite sayımız hızla artarken “nitelikli öğretim görevlisi ve öğretim üyesi sayısının aynı ölçüde artmadığını ve bu açığın kapanmaması durumunda dünya üniversiteleri ile yarışmayı hayal bile edemeyeceğimizi göstermektedir... Üniversitelerin “iyileri bile düşüşte”yken, bir bölümü iri ve zayıf bir liseyi andıran yeni üniversitelerin açılması bizi onur duyacağımız bir yere götürmüyor. Sorun akademik özgürlük, nitelikli öğretim üyesi alımı ve yetiştirme stratejileri ile eğitimin kalitesi ve üretkenliğinde düğümleniyor.

Sorunun, sistem bütünlüğü içinde; kamucu-toplumcu anlayışla, nesnel, bilimsel ve evrensel ölçütlerle ele alınmadan, demokratik katılım sağlanmadan; tek akıl tek kitaba “biat” ederek, kayırmacılıkla, buyruklarla çözümlenmesi olanaksız. Sorunların çözümü gerçekten isteniyorsa, örneğin DÖLEN’in tanım ve saptamaları bir başlangıç noktası yapılabilir, böylece özel uzmanlık alanları dışındaki tüm fakülteler “din-bilim” ilişkisinden arındırılır, HUBOLDT’un, ne yazık ki çoktan razı olduğumuz 160 yıl önceki deyişiyle, üniversiteler asıl işlevi olan “laik ve bilimsel bir öğretim; araştırma, bilgi, bilim, teknoloji üretme”ye odaklanır. Ama önce, kayırmacılıktan, bilgi aktarma, hatta “aşırma” kolaycılığından, sırça köşk ve saraylardan çıkmayı göze almak, “herşey için gerçek yol gösterici bilim”in “manevi miras” olduğu kabul edilmek gereklidir. Unutmayalım, bu bir tercih değil, yaşamsal bir zorunluluktur ve gerçek “beka-varolma” sorunu tam da budur.

(1) Dr.E.DÖLEN, “Türkiye Üniversite Tarihi-1” (S.3-7) (Bilgi Üniversitesi, 2009)
(2) Pervinkaplan.com/detay/the-2020-dünya-sıralaması-türküniversiteleri-ne-durumda/8592
      https://www.timeshighereducation.com/world-university-ranking-2021
      http://tr.urapcenter.org