Kafeinle ilgili 9 şaşırtıcı bilgi

Öne Çıkanlar Sağlık
Kafeinle ilgili 9 şaşırtıcı bilgi

Sabah alarmınızın sinir bozucu sesiyle gözlerinizi açtınız. Muhtemelen işinize geç bırakacak bir 5 dakikalık uykuya daha ihtiyacınız olduğunu düşünerek tembelce yatağınızda kıvrılıyorsunuz. Derken kısa süreli dinlencenizin patronunuzu kızdırmaktan başka hiçbir işe yaramayacağını düşünüp kalkmaya karar verdiniz. Ama o da ne? Başınız hafif şiddette ağrıyor ve göz kapaklarınızın düşmesine engel olamıyorsunuz. Gerçi bu durum sizi fazla şaşırtmıyor. Çünkü biliyorsunuz ki az sonra yudumlayacağınız sıcak kahve aroması sizi yeni güne hazır hale getirecek. Peki, bedeniniz gün boyu tek bir kahveyle yetinecek mi? Yoksa kafein birçok insan gibi sizi de esir mi aldı?

Her gün kahve, çay, gazlı içecek ve enerji içeceği tüketen insanlar dâhil dünyadaki çoğu insan, kafeinin ruh halini değiştiren en popüler uyuşturucu olduğunu düşünmezler.

Günümüzde hepimiz günlük koşuşturmanın içinde 1,3,7 trimetilksantin olarak bilinen kafeinin değişken dozlarına bağlanmış durumdayız.


Orta düzeyli alımlarda gerçekten de bellek ve zihin üzerine olumlu etkilere sahip olan kafeinin belleği kuvvetlendirdiği, bedensel çalışmaları güçlendirdiği ve odaklanmayı artırdığı yönünde çalışmalar mevcuttur.

Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) sağlıklı bireyler için günlük 400 mg kafeini güvenli bulurken gebelerdeki rakam günlük 200 mg’dır (1 fincan kahvede 100-200mg, bir bardak çayda 70 mg, çoğu gazlı içecekte ise 50 mg kafein bulunur.)

Mayo Klinik ise ergenlerde günlük 100 mg kafein alımını uygun görürken çocuklarının kafeinden uzak tutulmasını öneriyor.

Bazı kişiler ise kafeinin etkilerine yüksek duyarlılık gösterirler. Bu kişilerde yüksek kafein alımı sonrası (günlük 4 fincan) baş ağrısı, mide sıkıntısı, uyku sorunları, gerginlik hissi ve kalp çarpıntıları görülebilir.

Kafein vücudu saatler sonra terk eder

Kafein, alımdan yaklaşık 45 dakika sonra kana karışmasına karşın atılması çok daha uzun sürer.

Kafeinin yarı-ömrü (yarısının kandan atılması için gereken süre) yaklaşık 4 saattir. Tabii bu kafeinin 8 saat sonra tamamen temizleneceği manasına gelmiyor, sabah kahvemiz kanımızdan yaklaşık 12 saat sonra tamamen atılıyor.

Kafeinin kanda kalma süresi kişinin alışkanlıklarına göre de değişiyor. Örneğin sigara içenlerin kanında yarı-ömür 3 saate kadar kısalıyor. Yani kandan daha hızlı atılıyor. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda ise hap kullanmayan kadınlara göre 4 saat daha fazla kalıyor.

Gebelik de son ayda kafeinin yarı-ömrünü 10.5 saate uzatıyor.

Kafeinin 12 saatte temizlenmesi de ertesi gün neden ihtiyaç duyduğumuzu açıklıyor.

Düzenli kahve tüketen insanlarda sabah hissedilen halsizlik, kafa karışıklığı ve baş ağrısı ise önceki günün kahvesinin etkisinin azalarak bitmesi ve yeni kahveye duyulan yoksunluk yüzündendir.

Aşırı kafein öldürür mü?  

Düşük bir ihtimalle de olsa, evet öldürür.

5 gram kafein alan yetişkin bir insan (30-50 fincan kahveye eşdeğer!) ölür.

Uç bir durum gibi görünse de kilo kaybına yardımcı olarak kullanılan toz kafeinin ve kafein haplarının ölüme yol açtığı raporlanmıştır. 2014 yılında iki genç adam aldıkları kafein tozlarıyla hayata veda etmişlerdir.

Uzmanlar 1 çay kaşığı saf kafein tozunun 28 fincan kahveye eşdeğer kafein içerdiğini belirtiyor ve genç insanları enerji kaynağı, uzun soluklu çalışma, odaklanma, atletik performansı artırma ve kilo verme amaçlı internetten satılan ilaçlara karşı uyarıyorlar. Saf kafein içeren bu karışımları çay kaşığı gibi yöntemlerle ölçmenin ölümcül sonuçlar doğurabileceğini söylüyorlar.

Kafein zehirlenmesinin belirtileri ise hızlı kalp atımı, terleme, nöbetler, kusma, kas titremeleridir ve bazen solunum yetmezliği görülebilir.

Kafein yoksunluğu gerçek bir psikolojik durumdur

Psikolojinin el kitabı DSM-5’in (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) son baskısında kafein yoksunluğu zihin sağlığıyla ilgili bir durum olarak listelendi. Açıklama ise her gün aldıkları günlük kafein dozunu almayan kişilerin yaşadığı etki şeklinde yapıldı.

Kafein yoksunluk belirtileri, kafein alımını kestikten 12-24 saat sonra oraya çıkan zonklayıcı baş ağrısı, bitkinlik, sinirlilik, çökkün ruh hali ve odaklanma güçlükleri şeklinde sıralanabilir. Bu durumla tanı alan kişiler genelde yoksunluk yüzünden sosyal hayatta, iş hayatında sorunlar yaşarlar ve işlevleri bozulur.

İşin tuhaf tarafı bu belirtilere sahip insanlar genelde kafein yoksunluğu yaşadıklarını değil de sabah kahvelerini almadıkları için uykulu ve yorgun olduklarını düşünürler. Yoksunluk yaşadıkları akıllarının ucundan bile geçmez.

Eğer siz de bu belirtilere sahipseniz ve günlük işlevinizin bozulduğundan şüphe ediyorsanız, uzmanlar en güzel yöntemin haftalar boyunca kafein dozunun yavaş yavaş azaltılıp yoksunluğa yakalanmamak olduğunu belirtiyorlar.

Ne dersiniz? Çevrenizde bu duruma sahip kaç kişi görüyorsunuz?

Kafein aslında “bağımlılık” yapmaz

“Nasıl yani?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Muhtemelen az önce okuyucuların yarısı kendini kahve bağımlısı ilan ettikten sonra bunu sormak şaşırtıcı olacak ama “En son ne zaman kafein için banka soydunuz?”

Her gün kafein alan kişiler bağımlılık benzeri bir tablo sergileyebilirler ancak bu durum bağımlılık olarak anılamaz.

Uzmanlar kafeinin uyuşturucu maddeler gibi ciddi yan etkiler yaratmayacağı ve sosyal olarak kabul edilebilir olduğu için bağımlılık yapıcı olmadığını belirtiyorlar.

Kafein beyindeki kimyasallara benzer ve uyarı oluşturur

Kafeinin yapısı beyindeki adenozin molekülüne benzer. (Adenozin, sinir hücreleri arasında uyarı taşıyan bir maddedir.) Bu benzerlik de kafeinin adenozin reseptörlerine bağlanarak etki oluşturmasına yol açar. (Reseptör, kimyasalların bağlanarak hücreleri uyardığı bağlanma bölgeleridir.)

Adenozin molekülü bağlandığı hücrede gevşemeye ve merkezi sinir sistemini baskılamaya yol açar. Böylece gevşeyen beynimiz bizi rahat hissettirir.

Kafein ise adenozinle aynı reseptöre bağlanarak adenozinin etkisini göstermesini engeller. Adenozin etki gösteremeyince beynimiz gevşeyemez ve daha uyarılmış, enerjik hissederiz.

Kafein sıra dışı yerlerde bulunabilir

Günümüzde tüketiciler kafeinin adını hiç ummadıkları ürünlerde görebiliyorlar. Bunların arasında kafeinli su, şekerlemeler, nefes tazeleyici şekerler, fıstık ezmesi ve sakız bulunmakta.

Hatta sabah duşta kullanılmak üzere kafein emdirilmiş sabunlar da üretilmekte. Bu sabunların içerisindeki kafeini vücudun emeceği düşünülerek pazarlanıyor.

Kafein ayrıca saç kaybını azalmak için şampuanlara da katılıyor ancak saç kaybını azalttığına dair yeterli kanıt elimizde yok.

Güzellik endüstrisi de etkisini tam bilmese de kafein rüzgârına kapıldı. Göze ve tüm vücuda sürülen hemen her şeyin kafeinlisi çıktı. Baş ağrısı ve adet sancısını gidermekte de kafeinli ürünler kullanılıyor. Uzmanlar kafeinin ağrı kesicilerin özelliklerini hızlandırdığı görüşündeler.

Sınavlara hazırlanan öğrenciler de gece uyanık kalmak için uyarıcı hap olarak adlandırdıkları kafeinli tabletlerden yutuyorlar. Bu tabletlerde 200 mg kadar kafein bulunmakta.

Ek olarak, kafein bazı kilo verdirici ilaçlarda ve besin takviyelerinde guarana, yeşil çay özütü ve yeşil kahve çekirdeği özütü şeklinde etiketlenebiliyor.

Kahve çekirdekleri aslında kırmızı meyvelerden gelir

Kahve, kahve meyvesi adı verilen çalılıklardaki kırmızı meyvelerden üretilir. İşlem sırasında ilk olarak şarap yapımında kullanılan kırmızı etli kısım mayalanırken kahve de yavaşça ayrışmış olur.

Tarihte ilk kez M.S. 1000 yılında Arap yarımadasında kahvenin oluşturulduğu varsayılsa da farklı hikâyeler de mevcuttur.

Amerikan Ulusal Kahve Derneği’ne göre M.S. 800 yılında Kaldi ismindeki Etiyopyalı bir çoban keçilerin kahve meyvesi bölgesinde otladıktan sonra dans ettiğini, gülüp oynadığını fark etmiştir. Bunu gören Kaldi merakına engel olamayıp kırmızı meyvelerden yiyince keçilerle aynı ruh halini paylaşır.

Daha sonra mutlu çobanımız Kaldi’nin bu davranışını gören bir rahip, kırmızı meyvelerden toplayıp manastıra gider ve arkadaşlarıyla beraber meyveleri yer. Sonuç olarak bütün gece uyanık kalırlar ve gecelerini ibadet ederek, Tanrı’ya hizmet ederek geçirirler. Sonraları ise başka bir rahibin aklına meyveleri kurutmak ve kaynatarak içmek gelir. Hikâyenin bundan sonrasını hepiniz biliyorsunuz.

Ne dersiniz? Sizce de günümüzdeki yaygın kahve tüketimi bizi uyanık tutmak ve büyük şirketlerdeki efendilerimize daha iyi hizmet edebilmemiz amacı güder mi?

Kafein stresin etkisini katlayabilir 

Stres denilince akla ilk gelen hep ruh hali gerginliği olmuştur. Ancak stres sadece ruh halimizle sınırlı olmayıp yüksek tansiyon, kan şekeri yüksekliği gibi bedenin kaldırmakta güçlük çektiği her durum için geçerli bir kavramdır.

Yapılan araştırmalarda her gün düzenli kafein tüketimi olan kişilerde stres hormonlarının yükseldiği, tansiyon, kalp hızının arttığı bulunmuştur.

Kafein stres mekanizmasına doğrudan etki etmese de stresin algılanma biçimini ve verilen tepkiyi değiştirir.

Bu artmış tepki diyabet hastalarında ve hipertansiyon hastalarında kafeinin farklı etki göstermesine yol açar.

Prediyabet olarak tanımlanan diyabet hastalığı öncesi dönem ve hasta olmayıp tansiyon yüksekliği bulunan dönemde kafein içeren ürünlerin bırakılması önerilir ki hastalık oluşmasın.

Uzmanlar kafein tüketimi bırakıldıktan birkaç gün sonra kan basıncının normale döndüğünü ancak kan şekerinin normale dönmesi için birkaç ay beklenmesi gerektiğini söylüyorlar.

Bitkilerdeki kafein doğal herbisit ve pestisittir

Son olarak kafeinin aslında sağlam bir herbisit (bitki zehri) ve pestisit (haşere zehri) olduğunu söyleyebiliriz. Esas görevi yakındaki otları ve haşereleri yok etmek olan kafein, kafein üreten bitkilerin yapraklarında, meyvelerinde ve tohumlarında bulunarak bitki öldürücü ve böcek öldürücü etki gösterir. Yüksek dozlarda böcekler için bile öldürücü olabilir.

Ancak keskin sirke küpüne zarar derler ya, kahve tarlalarının en büyük sıkıntısı üretilen fazla kafeinin toprağa salınması ve kahvelerin yetişmesini zorlaştırmasıdır.

Kaynak: http://www.livescience.com/52383-interesting-facts-about-caffeine.html?utm_source=lsh-newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=20160920-lsh