Orta Çağ mülkiyet öğretisi ve insanoğlu mülkiyeti: Kölelik II

Öne Çıkanlar Toplum
Orta Çağ mülkiyet öğretisi ve insanoğlu mülkiyeti: Kölelik II

Kölelik, Hristiyanlığın kabul ettiği ve değiştirmek için hiçbir çaba göstermediği, adeta eşya hukukunun, ekonomik düzenin ve devlet düzeninin bir parçası olarak kalmış ve devletin ahlaki güvencesiyle daha da güçlenmiştir. Hazreti İsa ve havarilerinin bile etraflarındaki kölelerden ve kölelik kurumundan haberdar oldukları halde köleliği kaldırmayı düşünmemişlerdir.

Aziz Thomas'ın, Kilise ile Antik filozoflar arasındaki uzlaşmacı ve iletişimci rolü kölelik konusunda çok açıktır. Bu konudaki beyanları eserlerinde bölük pörçük mevcut olmalarına rağmen, Thomas'ın kölelik kurumunun yasallığını kabul etmeye hazır bir tutumu olduğunu söyleyebiliriz; sadece Augustinus'un öne sürdüğü prensipler çerçeve-sinde değil, aynı zamanda Aristo ve Romalı hukukçuların görüşleri doğrultusunda da.

'Summa' adlı yapıtında, Thomas Aquinas (Aquinas, 1982, iii, 9) insanların masumiyetlerini henüz kaybetmedikleri devirlerde de herkes eşit miydi sorusuna cevaben masumiyet çağında bile cinsiyet, bilgi, adalet gibi hususlarda eşitsizliğin var olduğu şeklindeki Augustinus'un argümanını tümüyle benimsemiştir. İnsanların henüz masumiyetlerini yitirmedikleri çağda mevcut olmayan tek eşitsizlik 'günah'ın yol açtıklarıydı ve bu da esirlikti der Aziz Thomas (a.g.e.).


Kölelik: günahın sonucu görüşü

'De Regimina Principum'da Aquinasy köleliğe Augustinus'un gözleriyle bakmağa başlar (Aquinas, 1982, ıı.ii.57,3):

'...Ancak, insanın insan üzerindeki egemenliği doğa yasası gereği midir yoksa Tanrı tarafından izin verilmiş veya sağlanmış mıdır konusu tabii ki çözülebilir. Egemenlikten kastımız eğer esaret benzeri bir baş eğme ise, bu günah yüzünden meydana gelmiştir. Ama burada amaç üzerinde egemenlik kurulan kişiyi yönlendirme ve tavsiye de bulunmaysa bu doğaldır'. (a.g.e.)

Aziz Thomas, bir yandan Augustinus'un köleliğin günahın bir sonucu olduğu tartışmasını desteklerken, aynı zamanda Aristo'nun konuya ilişkin düşüncelerini de kabul eder. Thomas, sorunu tartıştığı 'Summa' ( Aquinas, 1982, iii, 9) adlı yapıtında, Aristo'ya göre insanlar arasında köleliğin doğal olduğunu  yineler:

'Isidore'un belirttiği gibi kölelik devletlerin kendi hukukuna aittir ve bundan dolayı da devletlerin hakkı doğal bir haktır' der. Aziz Thomas'ın 'Summa' da tartışmaya açtığı konuyu ise yine kendisi noktalar; mülkiyet hakları konusunda yaptığı gibi kölelik konusunda da, tamamen doğal olanla, ikinci derecede doğal olan arasında ayırım yapar. Şöyle ki, belirli bir kişinin  bir başka kişi olması yerine köle olması olgusu mutlak olarak göz önünde bulundurulduğunda, doğal nedene bağlı olmadan ancak ikincil bir fayda bazında, bu kişinin akıllı bir diğer kişi tarafından yöneltilmesi  ve yardım edilmesi söz konusudur. Bundan dolayı, milletlerin yasalarına bağlı kölelik ikinci yolla doğal ancak birinci yolla değildir (a.g.e.).

“Doğal yasa” ?!

'De Regimina Principum'da Aziz Thomas (a.g.e.,ii, 10), daha ileri giderek tüm Aristo kuramını benimsiyormuş gibi bir izlenim bırakır:

'Doğa diğer şeylerde olduğu gibi insanla arasında da bir derecelendirmeye karar vermektedir. Bunu  tüm unsurlarda alt ve üst olarak, her karışımda bir unsurun diğerine baskın çıktığı şeklinde görürüz. Bunu ayrıca vücutla zihin ilişkisinde de görürüz...Böylece kişiler arasında bazılarının doğaya göre köle olması gerekmez mi? Bazıları doğal nedenlerle akıl yönünden engellidir; bunlar akıllarını kullanamadıklarından dolayı kölelik benzeri işlerde çalışmak durumundadırlar, ve bunun da adı doğal yasadır.'

Janet'in üzerinde durduğu gibi, Aziz Tomas, köleliği kabul edilebilecek sınıra kadar kabul eder (Janet, 1887, 89-91):

'Aziz Thomas Aristo ile doğal bir kölelik olduğu fikrindedir; Augustinus gibi köleliğin hem günahın sonucu olduğunu kabul eder hem de Romalı hukukçuların köleliğin savaş, gelenek ve akitlerin sonucu olduğu görüşünü.'

'Summa'nın adaletle ilgili bir pasajında Aquinas (Aquinas, 1982, ıı,ii.61.3), 'sahibini terk etmek konusunda kölenin teşvik edilmesi kişiyi incitmek demektir...ve köle sahibinin kişisel eşyası olduğundan hırsızlıkla eşdeğerdir' demektedir.

Görüldüğü gibi erken Hristiyanlıktan Orta Çağ boyunca kölelik konusunu işleyen çeşitli filozoflardan, Hazreti İsa'nın Havarilerinden ve Kilise ulularından kısa alıntılar yaparak bu iki kurumun arasındaki ilişkiyi çok kısa da olsa betimlemeğe çalıştık.

Hristiyanlık köleliği kabul etti

Özet olarak bir kez daha yineleyebiliriz ki, genel olarak kuramda ve pratikte Hristiyanlık dini kölelik kurumuna karşı çıkmamış ve Orta Çağ boyunca da kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece bu kurumun sürmesine ses çıkarmamıştır.

Kölelik, Hristiyanlığın kabul ettiği ve değiştirmek için hiçbir çaba göstermediği, adeta eşya hukukunun, ekonomik düzenin ve devlet düzeninin bir parçası olarak kalmış ve devletin ahlaki güvencesiyle daha da güçlenmiştir. Hazreti İsa ve havarilerinin bile etraflarındaki kölelerden ve kölelik kurumundan haberdar oldukları halde köleliği kaldırmayı düşünmemişlerdir.

 Yrd. Doç. Dr. M. Kemal Utku, Atılım Üniversitesi, İşletme Fakültesi E. Öğr. Üyesi