Hangi evrendesiniz?

Cem Say
Hangi evrendesiniz?

Diyelim ki gözünüzü kapatıp hilesiz bir bozuk parayı havaya attınız, o da masanın üstüne düştü. Sonucun yazı mı tura mı olduğu hakkında ne biliyorsunuz?

“Hiçbir şey bilmiyorum” demeyin. Verebileceğiniz en iyi cevap bu değil. Kesinkes “yazı” veya “tura” diyemiyorsunuz ama yine de bir şeyler biliyorsunuz.

Şöyle düşünün: Para hileli olsaydı, örneğin bir sahtekâr tarafından her 100 atıştan 80’inde tura gelecek şekilde ayarlanmış olduğu söylenmiş olsaydı, bu atışın sonucu hakkındaki bilginiz hilesiz haliyle ilgili bilginizle aynı mı olacaktı? Söz gelimi, sonuç üzerine bahse girerken iki durumda da aynı şeyi mi söyleyecektiniz?


Olasılık hesabı burada devreye giriyor. Hilesiz para atışının sonucu hakkında masaya bakmadan diyebileceğiniz en iyi şey “%50 ihtimalle yazı, %50 ihtimalle de tura” olacaktır. Bildiğinizin en iyi tarifi budur. Hileli para atılmış olsaydı diyeceğiniz farklı bir dağılım olacaktı.

Paralel evrenler
Yukarıdaki duruma bakmanın farklı ve ilginç bir yolu var. Evrenin bütününü düşünün. Örneğimizdeki para atışından önce evren belli bir durumda. Atıştan sonra ise iki farklı durumdan birine geçecek. Bu iki durumun birbirlerinden tek farkı var; o da paranın yazı mı tura mı geldiği. Bu önemsiz bir fark gibi görünebilir ama değil; söz gelimi kafadan çatlak bir teröristin önemli bir devlet adamına suikast yapıp yapmama kararını bir para atışına göre vereceğini düşünün. Sadece bu para yüzünden tarihin çok farklı aktığı iki farklı evren düşünülebilir.

Bundan sonra her para atışınızda sonuca bakmadan önce bunu düşünün: Az önce tarihin akışı iki dala ayrıldı. Bu iki dala karşılık gelen iki farklı evrenden ikisinde de sizin birer kopyanız var. Siz o kopyalardan birisiniz! Henüz diğer kopyanızdan hiçbir farkınız yok, ama az sonra birbirinizden farklı ilk deneyiminizi yaşayacaksınız: Biriniz yazı, biriniz tura görecek, böylece hangi evrende olduğunuzu anlayacaksınız. Bu yoruma göre ihtimalden bahseden cümleniz aslında hangi evrende olduğunuza dair bilgi durumunuzu gösteriyor.

Kuantum
20. yüzyılın başlarına dek hüküm süren klasik fiziğe göre, bu paralel evren senaryosuna inanmadıysanız haklısınız. Tabii ki siz para attınız diye evren çatallanmıyor. Newton’a göre tek bir tarih çizgisi var, paranın yazı mı tura mı geleceği sizin atış sırasındaki hareketiniz, paranın üzerindeki girinti-çıkıntılar, odadaki havanın moleküllerinin konum ve hızları vs. faktörlerce belirleniyor, diğer seçeneğin gerçekleşmesi söz konusu bile değil. (Sanırım tecrübeli illüzyonistler parayı istedikleri sonuç gelecek şekilde atabiliyorlar!) Her şey böyle, en baştan belirlenmiş, sonsuza dek belirli. Olasılık sadece her detayı tam bilemediğimiz için devreye giren bir kavram.

Ama dedim ya, bu klasik fiziğe göre böyle. Artık onun doğru olmadığını biliyoruz. Kuantum fiziği, gerçekliğin çok daha iyi bir modeli. Ve ona göre doğa gerçekten bazı durumlarda para atarmış gibi yapıyor. Sonucu hakkında bir olasılık dağılımından daha iyi bir tarifin var olmadığı, yani ne çıkacağını “doğanın bile kesinkes bilmediği” atışlar bunlar.

Ve bu “kuantum atışlar”ın sonuçlarına göre evrilen evrenin yukarıdaki senaryodaki gibi çatallandığı, yani sizin gerçekten de tüm bu art arda atış sonuçlarına göre farklılaşan paralel evrenlerde yaşayan ve giderek birbirlerinden daha farklı deneyimler kazanan çok sayıda kopyanızın olduğu, fizikçiler arasında destekçileri çok olan bir yorum. Bana da naçizane en mantıklı gelen bu.

Bu anlayışa göre tarihin bizim yaşadığımızdan farklı evrildiği sayısız evren var. Philip K. Dick’in Yüksek Şatodaki Adam romanında anlattığı gibi İkinci Dünya Savaşı’nı öbür tarafın kazandığı evrenler de var, Gani Müjde’nin Osmanlı Cumhuriyeti filmindeki gibi Atatürk’ün çocuk yaşta öldüğü evrenler de. İnsanların hiç evrilmediği, dünyanın hiç oluşmadığı evrenler de bu içinde olduğumuz evren kadar gerçek. Onları göremiyoruz, ama ona bakarsanız dünyanın içinde dönmekte olan bir demir okyanusunu da hiç kimse görmedi, yine de manyetik alanımızın en iyi açıklaması bu olduğundan, varlığına inanıyoruz.

Tüm evrenlerin en iyisinde olmanızı dilerim.

Cem Say

 


Cem Say

1987'den beri Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde çalışıyor. Çalışmaları Yapay Zeka ve Kuramsal Bilgisayar Bilimi üzerine. Sahte dijital deliller üzerine incelemeleri var. Bilimkurgu, uzay yolculuğu, seçim hileleri ve başka bir çok konuya da meraklı.