Caniler ve şeytanın aldattığı toplumlar

Doğan Kuban
Caniler ve şeytanın aldattığı toplumlar

Zorbalık, tehditle başlayan ve toplu cinayete kadar uzayan kadim bir toplum hastalığıdır. Biz çocuk, kadın, yaşlı demeden, insan avcıları yetiştiren toplumların üyesiyiz. Afrika’da birbirlerini öldüren kabilelerinin iç savaşlarında gördük. Dükkanlarında makineli tabanca satan uygar (?) ülkelerde genç öğrenciler okullarına gelip arkadaşlarını öldürdüler. Avrupa’nın en sağlıklı ve uygar ülkelerinde kendi yaşındaki gençleri biçen, kahvelerde oturanları ateşe tutan sapıklar çıktı.

Müslümanlar daha etkili bir yöntem geliştirdiler. Vücutlarına bomba sarıp öldürdükleri ile birlikte ölen din fedaileri yetiştirdiler. Lisede tarih öğretmenimiz Enver Behnan Şapolyo, Hasan Sabbah’ın Haşşaşiyun fedailerinin cinayete gitmeden önce geçirdiği cennet gecelerini anlatırdı. Ama Gaziantep fedaisi böyle bir gece geçirecek yaşta belki de değildi. Amerikan gazetelerine göre bunları zihni gerilik gösterenlerden seçiyorlarmış.

Anlı şanlı katliamcılar


Tarihte toplu öldürmeler savaşlarda olurdu. Destansı kahramanlar arasında çok kan dökücü olanlar vardır. Büyük (!) İskender ele geçirdiği kentlerin halkını toptan öldüren ünlülerin başında gelir. Fethettiği kentlerin halkının tümünü yok ederek ünlenen büyük (!) Cengiz Han saymakla bitmeyen hükümdar canilerin en ünlülerindendir.

Gerçi büyüklükleri sadece çok kan döktükleri için değildir. Fakat toplu cinayetin şan ve şöhret getirdiğini insanlara öğretmişlerdir.

Bugün olay karakter değiştirdi. Öldürenin adını bile bilmiyoruz. Dünyanın her tarafında isimsiz cani yetiştiriyoruz. Kendilerine verilen görevleri yerine getiriyorlar.

İnsafsızca insan öldürenlere neden kahraman gözüyle bakılmış? Bizim şairimiz ‘İnsafsız avcıya hizmet eden köpektir,’ demiştir.

İnsan vahşi hayvandan daha tehlikeli bir canavar olma niteliğine sahip. Öldürmeyi doğal bulanlar ilkel içgüdülerini bastıramamış insanlardır. Uygar olamamış, diye bakabiliriz. Fakat silahları giderek daha öldürücü yapanlara ne diyeceğiz? Bunlar neden uygar?

İnsandaki psikolojik yarılma 

Sevgili okurlar,

İnsanın psikolojik yapısında ikilemler olduğunu bilim kanıtlıyor. Bunu en fazla insanı acımadan öldürenle musiki besteleyen arasında görüyorum. Yaptıkları işin insanlar üzerindeki etkisinin niteliğini düşündüğüm zaman, insanın doğasında ikisinin birlikte nasıl bulunduğunu anlamakta zorluk çekiyorum.

MozartEine Kleine Nachtmusik’ besteliyor. Bir başka insan başı gövdeden ayırıyor. Burada bir uygarlık farkı söz konusu değil. İnsanların davranış ve duyguları arasındaki uçurumdan söz ediyoruz. İnsanoğlu bu iki davranışı da gerçekleştiren bir yaratık! Bunun din, evrim kuramı ya da çağdaş psikoloji bağlamında anlamak benim için olanaksız.

Bu karakter deformasyonunu dünya tarihinin maddi gelişmesinin dengesizliği ile açıklamak bana daha kolay geliyor.

Karşısında gülen, şarkı söyleyen, oyun oynayan çocukları kendisiyle birlikte yok etmek isteyen gencin hislerini ve düşüncesini anlamama olanak yok. Onu cinayet aleti olarak göndereni de anlamam olanaksız.

Temel suç insan öldürmektir 

Bugünün dünyasında anlayabildiğim, daha doğrusu herkesin bildiği bir olgu var. Silah üretip satanlar zengin Batılı devletler, Ruslar, Japonlar ve Çinliler. Fakat silah üretip satanlara terörist denmiyor. Onlar sütten çıkan ak kaşıklar. Üreteni koruyan ve kullananı suçlayan bu anlayışı kim geliştirdi? Silah satan uygar (!) Batı toplumları.

Gerçi, tıpkı savaş gibi, terör de, tek nedene indirgenemeyecek ve sürekli ve yaygın bir boyuta ulaştığı zaman, organize bir suç olan bir sosyal deformasyondur. Temel suç her zaman, insan öldürmektir. Bu ölüm cephelerde değil, silahsız insanların yaşadığı köylerde ve kentlerde oluyor. O yerleşimlerde silahsız ve suçsuz insanların öldürülmesi oranı yüksek oluyor.

Kuşkusuz büyük savaşlar toplumlara çok daha büyük zarar verir. Hiçbir haydut çetesi bir ordunun yapacağı zarar boyutunda topluma zarar veremez. Fakat bilim ve teknoloji gelişmeden önce bir insan ancak bir insanı öldürebilirdi. Köroğlu’nun dediği gibi, “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu!” Sonunda mert sözcüğünün anlamı kalmadı. Pilotsuz drone’lardan (insansız hava aracı) mertlik hikayeleri dinleyemezsiniz. Teröristlere silah satmakla onları drone’larla bombalamak arasında soyut mantık açısından bir fark yoktur.

Kapitalizmin iğrenç tortusu: Terörizm 

Çağdaş dünya bu çelişkilere 20. yüzyılda fazlasıyla bulaştı. Bir yüzyıl süren ve sonunda kazanılan kapitalizm kavgasının arkasında bıraktığı iğrenç tortu terörizmdir. Bir uçak pilotunun on bin metre yüksekten attığı bir atom bombasının 100 000 kişi öldürmesi ve bunu, Gaziantep’teki çocuk gibi, bilinçsiz, masumca, görev olarak yaptığı için, ulusal kahraman olması, insanlığın, öldürme bağlamında, bütün uygarlık ölçütlerini devirdiğini gösteriyordu.

İnancınızın verdiği nefretle, düşman bellediğinizi korkutmak, sindirmek, vazgeçirmek için, suçsuz insanlara karşı şiddet kullanmak, hangi ölçekte ve hangi yöntemle olursa olsun, uygar ölçütlerle suçtur. Bu Güney Afrika’da Boer savaşları sırasında zencilere, Hitler döneminde, total yok etme amacıyla Yahudilere, Amerika tarihinde Kızılderililere, Vietnam savaşında korkunç bombalama yöntemiyle Vietnamlılara, İkinci Dünya Savaşı'nda Londra, Dresden, Berlin bombardımanlarıyla İngiliz ve Almanlara uygulanmıştı. Rusların Kathyn ormanlarında öldürüp gömdükleri 25.000 Polonyalı subay ve asker de anılardan silinmedi.

Nefret insanı canavar yapıyor

IŞİD’in ya da Taliban’ın ya da herhangi bir terör örgütünün yaptığı, niteliksel olarak, boşandığı karısının boğazını kesenin yaptığından farklı değildir. Birisi tek, diğeri örgütlü, sürekli ve yoğundur. Hepsinin mantığı aynıdır. Hepsi insanlığın korkutucu davranışlarının teknolojinin gelişmesine paralel bir canavarlaşma olduğuna işaret ediyor.

Nedeni insanın doğası mıdır? Kapitalizm’in baştan yanlış saptanmış amacı mıdır? Daha kompleks, sofistike, çok parametreli tanımlar da yapabiliriz. Özellikle politikacıların hık deyicisi akademisyenler çok etkili bilimsel açıklamalar da yapabilirler. İnsan insanın kurdu olduğu sürece, bunlar ne ölenlerin sayısını, ne de çocukları ölenlerin acısını azaltır.

Bu din açısından da düşündürücüdür. ‘La ikrahe fi-d din!’ (Din’de nefret yoktur!) bir İslami deyimdir. İslam uygarlığında kulak arkasına atılmış en önemli ahlak ilkesidir. Neden? Çünkü Allah’ın yarattığı insandan nefret edilemez. Allah gerektiği zaman affeder. Rahmet onun karakteridir.

İkisi de Tanrıya inanan Müslüman ve Hristiyan birbirlerini neden öldürüyorlar? Berlin’in başına gelenler neden Afganistan, Irak, Suriye, Filistin’de yineleniyor?

Tanrı caniler mi yarattı? 

Terörü ürkütücü yapan öldürücü silahlardır. Peki, en büyük silah üreticileri kimler? Iraklı ya da Afganlı mı? IŞİD mi? Silahtan zengin olan sanayi ülkeleri ABD, Almanya, Rusya, Avrupa’nın en uygar geçinen ülkeleri, Japonya ve doğal olarak Çin. Kapitalist dünyanın en çok para getiren üretimi de silah. Müslümanların modelleri de, kaynakları da bu ülkeler.

İyi niyetli bir teolojik yorum Tanrının cani yarattığını kabul edemez. Yarattığı dünya doğrular dünyasıdır.

Silahı insanın eline şeytan veriyor olmalı!

Bu şeytan hizmetlileri kimler? Ötesini de siz düşünün.

Doğan Kuban

Doğan Kuban