Kapitalizm cehaletle örtüşünce

Doğan Kuban
Kapitalizm cehaletle örtüşünce

Türkiye’de son dönemlerdeki gelenekçi söylemle, yaşam ve insanların davranışları arasında hiçbir ilişki kalmadı. Bunun nedeni tüketmek için sokağa çağrılan insanların, oyun oynamaya çağrılan küçük çocuklardan hiç farkı kalmamış olmasıdır. Bunun Müslüman olmak ya da olmamakla ilişkisi yok! Sokağın bu çağrısı allı pullu panayırlar gibi süslenmiş alışveriş ortamı, büyük alışveriş merkezleridir.

İslam’ın biçimsel ilkelerine uymaya çalışanlar var. Aralarında okumuş, namuslu, satın alınamayanlar var. Sömürüden yana da değiller, fakat başarıya prim veriyorlar. Bu çağdaş Amerikan felsefesidir. Başarı da para ile ölçülüyor.

Pragmatizm, kapitalizm ve İslam kültüründe ortak bir özelliktir. Eski kuşakların çokça söyledikleri Hayr-el umur evsatuha, yani hayırlı işlerin uçlardan uzak olması ilkesidir. Abartılmış istekleri de uygun görmeyen bir dünya görüşüdür. Fakirlik ile zenginlik ve lüks arasında bir orta durum, güvenli bir yaşam olarak pragmatik bir davranıştır.


Bunu çağdaş bir mantıkla yorumlarsak, güvenli, pragmatik davranışın göstergesi kazancın emeğe, tüketimin üretime göre, cezanın suça göre olmaları anlamına gelir. Acımak, affetmek insanlığın büyüklüğünün göstergesidir. Yetinmek de bu iyi ahlak ilkelerinin içinde yer alır. Dünyanın bütün bilge öğretilerinde yetinmek, yüceltici ve takdir edilen bir tavırdır.

Motivasyon para olunca

Fakat çağdaş dünyada başarının en önemli motivasyon, başarı göstergesinin de para olması, fakir ülkelerin cahil halklarını tüketime yönlendirdiği zaman, İslam geleneğine değil, Batı kapitalizminin özgü egemen ilkelere uygun, ve tarihi olarak Hristiyanlara özenen bir tutum ortaya çıkıyor.

Abu Dabi’li Şeyh, ya da Suud’lu prensle İngiliz patron arasında fark, akıllı kapitalist ile mirasyedi arasındaki farktır. Para kazanmak bağlamında, Hristiyan, Müslüman ve Yahudi arasında doktriner bir ayrışma yok. Hepimizin gözünün önünde, her gün yinelenen ve belgelenen oyunun saklanacak tarafı da yok. Petrolü olmayan Doha’da yaşamın, kadınların başlarını örtmeleri dışında, Avrupa’nın herhangi bir kentinden farkı olmadığını, orada yıllardır çalışan Türkler anlatıyorlar. Türkiye’nin pek çok kenti de öyle. O zaman pragmatizm, herkesin kendine göre yorumladığı bir kargaşa oluyor.

Bu bağlamda Müslüman’da acımak, hoş görmek, yardım etmek Allah’ın davranışlarından esinlenmektir. Hemcinsini sevmek, başarılı olmaya engel değil. Caka yapmak, zorbalık yapmak için başarı da Müslüman ahlakına aykırıdır. Annemin çok dindar ailesinde böyleydi.

Başarıyı başkalarının önüne geçmek, güç sahibi olmak için kullanmak bir yozlaşmadır.

Pragmatizmin başarı kriterini zenginlikle eş kılarsanız bu pragmatizm değil, kapitalizm olur. Çağdaş ekonomide bilimde, tıpta, tarımda, iletişim teknolojisinde vardır. Bilimsel bir tarım, genetik müdahale ile daha büyük domates, daha büyük çilek demek. Ama bir zamanlar bildiğiniz çilek ve domates artık yoktur. Bu Amerika’da da, Türkiye’de de aynı. Toplumun dini ile ilgisi yok. Daha fazla para getirmek içi teknoloji araç yapılıyor.

Uygar toplum-insan için

Yeni otomobiller saatte 250 km yapıyor, pahalı satılıyorlar. Yollarda hız sınırı 120 km. 250 km hız başka gezegende mi yapılacak? insan yaşamı uygar toplum için değerli. Otomobiller neden 250 km hız yapacak güçte yapılıyor?

Kapitalist toplumların bu çelişkilerle yaşamaları doğal bir fenomen. Planlama yapan otorite, doğayı korumayı, daha fazla kazanmak amacıyla birleştirirse, bu çelişki koruma amacına aykırı olur. Bunun adı yozlaşmadır.

Daha düzgün ve insancıl, işçi yevmiyesi daha iyi ise sistem başarılıdır. Patron ve işçi ters yönlü kazanır, aralarındaki ilişki bozulunca sonuç, pragmatizmin başarısı değil kapitalizmin başarısıdır.

‘Kapitalizmin sonu geldi’ diyenler Avrupalı ve Amerikalı uzmanlar. Bunu söyleyen Amerikalı profesör bunu yozlaştıran tavırları ile mücadele etmek için toplumlar arasında iş birliği öneriyor. Bizim toplum gibi, sınırsız sömürüyü halkın haberi olmadan yapan, ekonomik olarak gelişmemiş ülkelerde bu olanak yoktur. Ağzı açık, gökdelenleri ve alışveriş merkezlerini seyreden, köylülükten kurtulamamış halkın bu evrensel mücadeleye katılma bilinci yoktur. Çevrelerinde gördükleri ve seyrettikleri dünya onların hayal bile edemeyecekleri kadar farklı ve zengindir. Gerçi fakir halkın zengin yaşam ve araçlarına sahip olması kolay değil. Fakat topraktan ve kerpiç ya da taş evden bir kuşak önce çıkanın evrensel kapitalist mekanizmanın yarattığı sosyal bilinçlenme için mücadelesi hayal bile edilemez.

Başarılamayan bilinçlenme

İslam toplumlarının geri kalma nedenleri de bu cehalettir. Avrupa tarihinde sık sık rastlanan devrimci bilinçlenmenin İslami örneği yoktur. Acıklı olan bu bilince günümüzde de varılmamış olmasıdır. Ülkeyi işgalden kurtarmak için yapılan mücadele ve ülkenin zorlukla birikmiş sınırlı entelektüel mirası, 2. Dünya Savaşı darbesini ve yeni emperyalizmin sürüp giden ve özellikle İslam ülkelerinde yoğunlaşan manipülasyonlarıyla baş edememiştir.

Bu durumdan yararlanmak isteyen acımasızlar engel tanımazlar. İslam toplumlarını bir yandan çağda yaşamak isterken, öte yandan geçmişe sarılmak ikileminden kurtaracak bilgisel ve ahlaksal birikim yoktur.

Kaldı ki bu birikim Avrupa’da bile yok. Amerika’da da olmadığı kovboylar, gangsterler, mafya falan derken, Bush ve Trump’la da kanıtlandı.

Sevgili okuyucular,

İnsan hayvanların en acımasızıdır. Çünkü aklını iyi için olduğu kadar, kötü için de aynı ağırlıkla kullanıyor. Bu acımasızlık, bilgisel kısırlık ve birikimsizlik, kapitalist ideoloji ile örtüştüğü zaman, şimdiye kadar dünyanın bu ölçüde görmediği, insan öğüten bir değirmene dönüşüyor. Biz de bu değirmende öğütülüyoruz.

Yine ‘Ne yapacağız sorusu var’. Kapitalist sömürü iletişim araçlarından beyin yıkamak için mükemmel şekilde kullanılıyor. Bu tuzağa düşmemek için bu ortak mücadelenin artık komünizmle olmadığını anlatmak gerek. Komünist Çin ve kapitalist Amerika dünyayı ortak olarak sömürüyor, bizdekiler de bizi sömürüyor. Doğrusunu isterseniz, bütün dünya birbirinin kanını emiyor. Kapitalizm de bunun adı.

Sömürücülerin kötüsü gelişmemiş ülkelerin halkları. Düşünmeyen, halinden memnun, kaygısız vatandaş. Sistem idare edenlerin elinde değil. İdare edenler kapitalist iseler, uluslararası kapitalizmin ortağı oluyorlar, sen de şapka çıkarıyorsun.

Kapitalizm yaşamını sürdürmek için, göz boyamak, abartmak, aldatmak zorundadır. Eğer öyle olmasaydı, bir Berkeley ekonomi tarihi profesörünün yazdığı gibi, ABD’de en az gelirle en çok gelir arasında 350 kat fark olmazdı.

İnsanları suçlamak kolaydır, ama her zaman doğru değildir. İnsanın hayvandan daha çok kötülük yaptığını Feridüddin Attar bile yazıyordu. Sürekli kötülük ve yanlışlıkların arkasında toplumun ortalama cehaletinin doğurduğu bilinçsizlik olduğunu kabul etmek zorundayız. Bunun okuma yazma ile de ilgisi yok. Profesör, milletvekili ya da köylü olabilir. Tarihin bizim topluma çaldığı bir boya olmalı!

Doğan Kuban

Bu yazı HBT'nin 79. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban