Modern bir savaşın içindeyiz, buna karşın bir ulusal hamlemiz kalmadı

Doğan Kuban
Modern bir savaşın içindeyiz, buna karşın bir ulusal hamlemiz kalmadı

Temel olay, ülkemizin 15-20 yıl içinde modern teknolojinin en önemli birimlerinin üretimine geçmesi gerektiğidir. Bu görüşü, sadece teknoloji ve ekonomi dergilerinde değil, günlük gazetelerde ya da televizyon haberlerinde de bulabilirsiniz.

Bugünkü dolar ya da Avro, yabancı paraların değeri karşısında Türkiye tutunamıyor; ülkemiz modern teknolojik üretime geçemediği için, yüksek değerde üretim yapamıyoruz. Devletin teknoloji yatırım politikaları, teknolojinin gelişmesi için yapılan harcama bütçeleri, bize gelecek için çok umut vermiyor.

Uzmanlar, bu konuya gönül verenler ve gerçeği gören yurtseverler, kamuoyuna ve sorumlulara yakın zaman içinde ayrıntılı bir program sunmalıdır. Bu uzmanların seçimi sadece üniversite ile sınırlı olmamalı, bu konuda sanayide deneyimi olanları da kapsamalıdır.


Bir kurul önerisi

Bu bir modern savaştır. Burada, Türkiye’nin teknolojik kalkınmasını desteklemek için genel öğretim programının geliştirilmesine yönelik bir öneri sunulmaktadır. Bunu ikinci kez yazıyorum. Kalkınmayı devlet kontrol edecektir, fakat buna uzmanların kararı yol gösterici olmalıdır. Kalkınma politik değil teknik yaklaşım ve görüşle yürütülmelidir.

İTÜ’de kürsü başkanı dekan, senato üyesi, enstitü kurucusu, hükümet danışmanlığı yapmış bir emekli öğretim üyesi olarak öneride bulunuyorum. Doğrudan her üniversiteden birer üye, Hükümetten birkaç üye alarak kurullar oluşturmak değil, ülkedeki sanayinin bütünü, sektörlerin birbirleriyle ilişkileri düşünülerek kurucu olabilecek yetkinlikte uzman ve yürütücülerin ortak çalışmasını sağlayacak şekilde oluşturulacak bir kuruldan söz ediyorum.

Bir bekâ sorunu

Bu en baştan itibaren, tavır olarak savaş diye adlandırdığım hamlenin ciddiyetini taşıyacaktır. Bu kuruldaki ciddi yürütücü insanların hedefi, Türkiye teknolojisini, devletler arası ekonomide kazanan ülke düzeyine yükselmesini sağlamak, ekonomik köle olmaktan kurtarmak (yani eski deyişle, ticari köle olmaktan kurtarmak) olacaktır.

Devlet için bu savaşı kazanmak bir bekâ sorunudur, zira modern kölelik teknoloji bağımlılığının temelidir. Bu savaşı Türkiye mutlaka kazanmak zorundadır. Osmanlı bu savaşı kaybederek batmıştı. Bugün dünyada her vatandaş, Çin’den Rusya’ya, ABD’ye kadar teknolojik atılım bekliyor. Bunu yineliyorum.

Önerdiğim amaç şu:

Türkiye, gelecek 10-15 yılda yaşamsal önem taşıyan teknoloji geliştirme politikasını tanımlamaz ve üretime geçmezse, sonraki yıllarda bir daha bunu hayal dahi edemeyiz. Çünkü hızla gelişen dünyada zengin ve zaten gelişmiş ülkeler performanslarıyla dünyada egemenliği tamamen ele geçirmiş olacaklar. Bu egemenlik savaşsız da olabilir. Kendi aralarında savaşabilirler de.

Bu olasılıkları bir yana bıraksak bile, teknolojinin ya da sanayileşmenin, nüfusu olasılıkla 120 milyona çıkması hesaplanan büyük bir ülkede, devletin öncelikli programı olması gerektiği bellidir.

Türkiye’de özel sanayinin gelişme seviyesinin, devletin yönlendirmesi ile bir yerlere gelebileceğini, savunma sanayii sayesinde görüyoruz. Yani devletin ek maliyetleri karşılaması gerekiyor. Araştırma geliştirmeye (ARGE) daha büyük payların ayrılması bu nedenle de zorunludur. TÜBİTAK, MAM, başka kamu araştırma merkezleri, özel sektörün güzide kuruluşlarının, Arçelik, Sabancı, Zorlu gruplarının, otomotiv, elektronik, demir çelik, cam, tekstil, malzeme sektörlerinin araştırma kabiliyetlerinin seferber olmaları gerekiyor.

Sanayi topallıyor

Türkiye sanayileşmemiş bir ülke değil. Fakat uzun zamandır topallıyor. Özellikle elektronikte bu geri kalmışlık çok önemli, Güney Kore gibi bir devletle karşılaştırınca ne kadar yavaş ilerlediğimiz görünüyor.

Yazdıklarımı sayıya vurursak, Türkiye’nin yatırımlarında sanayileşme ve elektroniğe yatırım yeterli görünmüyor. Onun için piyasada tüm Asya'nın elektronik malları satılıyor.

Gerçi Amerika bile ekonomik krizde ama bunu da fırsat olarak görmek gerekli. Bunu anlamak için yine Batı’ya bakalım: Doktorasını bitirmiş bir genç yılda 100.000 dolar alıyor. Vergisini çıkarırsanız ayda 60.000 Türk Lirası eder. Bizde en büyük devlet memurlarının aldıkları emekli maaşı 6-7000 Liradır. Bu ücreti istediğiniz şekilde yorumlayın. Biri 30 yaşında, diğeri 65 yaşında! Kriz Amerika’da da var. Amerika’nın nüfusu bizimkinin dört katı. Amerika’da büyük dengesizlikler var. En az maaşla en çok maaş arasındaki fark 350 kata çıkıyor.

Değerli mal ve ürünlere yönelmeliyiz

Sevgili Okurlar,

Bu sorunları toplumda çok küçük bir uzman grubu dışında kimse bilmiyor. Her vatandaş önümüzdeki bu savaşın niteliğini bilmek zorunda, bunu bıkmadan anlatmalıyız. Bugün dünyada geç sanayileşenlerin gelişme hızı çok arttı; bağımsız kalmak için daha değerli mallar ve ürünler üretebilecek bir sanayi geliştirmeye ihtiyacımız var. Bu politik bir tavır değil, olsa olsa yurtsever bir tavırdır.

Öğretim, bina satın alıp, öğretmen kiralamaktan kurtarılmalıdır. Öğretim, çağdaş uygarlığa ortak olmak zorundadır; yukarıda söz ettiğim “savaş”ın belki de en önemli silahı öğretimdir. Devletler bunun önemini kavradıkları ölçüde bir ülkeyi bir halkı ilerletebiliyorlar.

Devlet ideolojik saiklerle davranmaya başladığında savaşların en ölümcüllerini başlatabiliyor. Hele bu ideolojik yaklaşım eğitim ve öğretime yön vermeye başlarsa işte o zaman yandı gülüm keten helva!

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 204. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban