Öğretim iflas ederse…

Doğan Kuban
Öğretim iflas ederse…

Sevgili okurlar,

YÖK, 1 milyon 800 bin kişinin girdiği üniversite sınavlarının sonuçlarını yayınlamış. Ailelerin dört kişiden oluştuğunu düşünürseniz 40 bin sıfır çeken öğrenciye karşı 160 bin kişi üzüntü içinde. Fakat sınava giren 1 milyon 800 bin öğrencinin sınavlarda gösterdikleri performans utanç ve acı verici.

Türkiye’deki bütün sağduyulu vatanseverlerin ülkenin geleceğinin bu öğrencilere teslim edildiği zaman toplum yaşamının içerde ve dışarıda yapmaya çalışacağı etkinliklerin düzeyinin aynı oranlarda kötü olacağını düşünürseniz, bu sayıların bilinçli değerlendirilmesi bir intihar mektubuna benzeyecek. YÖK’e ilk kez böyle bir gerçeği yayınladığı için teşekkür etmek gerek.


Çünkü öğretimi bu denli iflas etmiş bir ülkenin geleceğinin başarılı olacağını hayal bile edemezsiniz. Şimdi gazetelerde, Halk Partisi’ndeki oy sorunu, hükümette 7 liraya çıkmış dolarla ekonomi ve öğretim sorunları var. Fakat halk için bir problem yok. Neden? Cahil toplum tanısı bu kaygısızlığı belirtiyor. Bu sınav gösterisini topluma sunan öğrenciler ve onların öğretmenleri ve onların bilgi kaynağı olduğunu düşündükleri okulları kendileri için karanlık bir gelecek gösteriyor.

Ekonomik sömürge oluruz

Eğer bütün Türk toplumunun bu sonuçlar karşısında büyük bir üzüntü ile ‘çözüm için ne yapalım’ diye düşündüğünü parti, hükümet, okul idareleri ve öğretmenleri ve sıradan vatandaş olarak görmezsek, 80 milyonluk devlet batmaz, fakat ekonomik bir sömürge olur. Birkaç gün önce gazeteler, eğitim sistemi yeniden düzenlenecek diye haberler yayınladı. Bugünkü sistemi yürütmeye çalışanlar mı bir yenisini kuracak? Bu toplumun sorunu, hiç bir işin, çağdaş dünyada, ihtisas ve deney sahibi olanlar tarafından yapılabileceğini hâlâ öğrenmemiş olmaları. Bu toplum kendisine benzeyen, merakı hiç uyanmamış ve bilgisi tümüyle gelişmemiş karakterini çok sevdiği ve yok edilmiş, ya da kendi kendine yok olmuş Osmanlı’yı izlemek için mi yapıyor? Biraz Osmanlı tarihi bilen, İstanbul’un fethinden sonra hiç bir bilgi alanında, buna kendi tarihi kimlik bilinçsizliği de dahil, dev adımlarla giden Avrupa karşısında, vitrin seyreden köylü gibi davranan politikacı ve idarecilerden acı çekiyor.

Beklediğimiz, dünyada ulaşılan eğitim ve öğretim düzeyine ulaşmak. Fakat bu durum, üniversite ve okul sayısıyla ölçülmüyor. Öğrencinin performansı ile ölçülüyor. Bunu da YÖK duyurdu.

Yok oluşun eşiğinde insanlık

21. yüzyılda dünya toplumlarının aç kurtlar gibi kavga etmemeleri için uluslararası bir takım ilkeler olmalı. Gerçi zengin ülkeler fakir milyardan şikâyet etmiyor.

Fakat her yazımda duyurmak istediğim bir bilimsel öngörü var. Bunu aklıma geldikçe, dehşete düşerek yazıyorum: Bütün insan neslini 100 yıl içinde yok edecek bir iklim değişikliği. Yaşayan her şeyi kurutacak bir sıcaklık dalgası… Kısa bir süre önce ölen İngiliz dahi astronomi uzmanı Hawking, ölmeden önce bu mesajı yaymıştı. Eğer insanlığı böyle bir geleceğin beklediği söylendiği bir dönemde, hâlâ başkalarını biraz daha soymak isteyen insanlar nasıl bir insan grubunun temsilcisidir?

Fakat bizim gibi, fakir, borçlu ve kötü eğitimli bir ülkenin karşımızdaki olumsuz doğal koşullara ilk kurban olacak gelişmemiş toplumlar arasında olmasını isteyen bir insan olabilir mi? Paraya tapanlar dışında bunu kim isteyebilir? 1943’de ‘Yüksek Mühendis Mektebi’ sınavına giderken babam tavsiyelerini küçük bir deftere yazmıştı.

Para değil ahlak gerek

O sırada büyük bir hızla çağdaş uygarlığa yetişmek için çırpınan devlet ve dünya savaşı içinde, babamın benden istedikleri, bir alış veriş ortamına dönüşen dünyada, para amaçlı hiç bir program yapmamam, dünyayı bir alış veriş ortamı olarak görmekten uzak durmam olmuştu.

Yaşamının üç yılını Paris’te Ecole Superieur de Guerre‘ de kurmay olmak için okuyan, Berlin ateşemiliterliği yapmış, üç dil bilen, genelkurmayda haberalmanın yürütücüsü olan ve genç yaşta ölen, İstiklal Savaşı Madalyalı, yurdun her köşesinde görev yapmış, Sarıkamış’ta esir olup üç yıl Sibirya’da kalmış, Rus ihtilali sırasında kaçarak yurda dönmüş Albay Bahattin Kuban’ın bir evi olmamıştı. Babam komünist de değildi. Fakat bana Türkiye’nin yıldırım hızıyla geliştiği bir dönemde para için değil ahlak için bir şeyler yapmamı istiyordu.

Dünyada Amerikan emperyalizminin kök söktürdüğü ülkeler var. Dünyaya kapitalizm egemen. Cahil ve fakir bir ülkede amacı insan olmayan bir toplumun geleceği yok. Çünkü dünya ekonomik sistemi, sömürü üzerine kurulu.

Bizim halkın ekonomik olanakları her yerde yazılıyor. Dünyada sömürülenler, sade fakirler ve bir milyar kadar aç. Onun için insan sevgisi olan insanın, olanağının sınırı içinde, çocukların, gençlerin okumasına yardım etmesi en basit insanlık görevi oluyor. Uygar ve zengin olarak bilinen ülkenin ilk görevi, barındırmak ve aç karınları doyurmaktır.

Eğitimin bilimsel düzeyi

Bunu yapan Avrupa ülkeleri var. Fakat bu bir ülkenin geleceğini düşünmek değildir. Burada konu insandır. Bu uygarlık aşamasında ülke olarak karınların doyurulması devletin arkasını dönemeyeceği bir görevdir. Geleceği düşünmek, artan nüfusun karnının doyması, tümel nüfusun çağdaş koşullarda yaşaması devlet planlamasının baş ilkeleridir. Bir devletin ana sorunu, bunu sağlayacak üretimi yapmaktır. Bu üretimin uluslararası kalitede olması gerekir. Bu kaliteyi sağlamak dünya ile başa baş olmanın, yani insanları doyurmanın ana koşuludur. Bu ana koşulun yerine getirilmesi öğretimin kalitesi ile orantılıdır. Bu öğretim, gelişmiş teknolojinin sorunlarını çözecek çağdaş bilimdir.

Başka bir deyişle bilimsel öğretim seviyesi teknolojiye destek verecek kalitede olmak zorundadır. Bunun yakın örneği Kuzey Kore’nin atom bombası tehdidi idi. Elindeki bombayı tehdit silahı olarak kullanarak Kuzey Kore, dış siyasetindeki bir çok sorunu çözdü. Bombayı yapmak ise yüksek teknik öğretimin gelişmiş olduğunun işaretidir. Türkiye bunu ne coğrafi konumu açısından, ne de öğretim yetersizliği nedeniyle yapamaz. Kaldı ki uluslararası politik kurallar bunu hoş görmez.

Bu vesile ile toplumun bir şey daha öğrenmesi gerek: Kendine uygar diyen ülkeler ABD, Çin, Kuzey Kore gibi araba soyan kovboy hesabı tehdit savurmamalıdır. Bu arada hatırlatmakta yarar var: Amerika’da gelir farkı bundan 40-50 yıl önce 1/350’yi bulmuştu.

Öğretim iflası

Sevgili okurlar,

YÖK’ün yayınladığı üniversite sınav sonuçlarında konulara göre başarı oranı:

 

Sevgili okurlar, bu bir öğretim iflasıdır. Yıllardır bütün okullarda öğretimin çöküşünü izledik. Bu iki milyona yakın öğrenci içinde daha başarılı olanlar bir kaç tane. Suç ancak öğretimdedir.

Doğan Kuban

Bu yazı HBT'nin 125. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban