Sağ-Sol

Doğan Kuban
Sağ-Sol

Sevgili Okurlar, Osmanlı kültürünün gelişmemesinin nedenini, Fatih’ten sonra tahta geçen Beyazıt olduğunu düşünürüm. Fatih’in nerede ise tersi olan Beyazıt tarafından Avrupa kültür kapılarının, mollalara uyarak kapatılmasına neden olması devletinin bugünkü tutuculuğun temelidir. Her zaman, Cem Sultan’ın öldürülmesinin Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasının ilk kritik nedeni olduğunu düşünürüm. Yeni bitirdiğim kitabın konusu (Rönesansı Dışlamanın Bedeli) bu oldu.

Resim, diğer sanatlar, felsefe Osmanlılara yasaklandığı için görsel sanatlar dalında sadece minyatür var. Fakat okuduğum dünya bilim tarihlerinde de hiç Osmanlı adı yoktur. Bağdat Rönesans’ı Türklerin Anadolu’ya gelmesinden çok önce sona ermişti. Dünya bilim tarihi ve dünya sanat tarihinde Osmanlı yoktu. Bizim tarihçiler ‘bizde de şu ya da falanca iyi matematikçi ya da doktordu’ diye yazarlar. Bu yanlış olmayabilir. Ne var ki dünya bilim ve sanat tarihinde bir Osmanlı yok.

Hem Bağdat’ı hem Rönesans’ı dışladı


Kısacası Osmanlı kültüründe büyük sanatlar yasak, felsefe yasak, hiçbir bilimde uluslararası katkısı olmayan 700 yıl yaşamış bir toplumdur. Bağdat’ta kurulan Dar-ül Hikma çevresinde ve 900’den fazla Yunan ve Roma klasiğinin Arapçaya çevrildiği bu dönemde Dar-ül Hikma’nın çevresinde ünlenen Harezmi, Farabi, İbn-i Sina, İspanyada İbn Rüşd ve İbn Tufeyl gibi filozoflar yetişmiştir. Bunları Osmanlı döneminde izleyen olmamıştır.

Osmanlı hem İslam’ın Bağdat geçmişini hem de Rönesans’ı dışlamıştır. Fatih gibi bir Sultandan sonra Beyazıt’ın gelmesi ve Fatih’in, oğlu tarafından öldürüldüğü rivayeti kültürel bir komplo olarak irdelenmelidir. Bu boşluk, medresenin Avrupa ve dünyanın çağdaş konularıyla ilgilenmediğini ve Sultanın da aynı doğrultuda düşündüğünü göstermektedir.

Yenilikçi padişahlar öldürüldü

Sultanların arasında Fatih’ten sonra III. Ahmet döneminde 28 Çelebi Mehmet Efendinin Paris’e gitmesi ve döndükten sonra Rokoko bezemenin İstanbul’da yayılması sanat alanında bir batılılaşma hamlesidir. İkinci Osman, Üçüncü Selim gibi radikal ve yenileşme yanlısı sultanlar öldürülmüştür.

Tanzimat’tan sonra Abdülmecit ve Abdülaziz Avrupa ile ilgilenmek zorunda idiler. Fakat bu durum İstanbul’da ne resim ve heykel yapılmasına, ne de bilimde bir adım atılmasına yardım etmiştir. Osmanlı ortamında Medresenin karşı koyması nedeniyle, İstanbul Dar-ül- fünunu da gelişememiştir. Medrese tarihini ve yayınlarını incelerseniz bunu görebilirsiniz.

Ruslar ve Türkler ve dünya

Sevgili Okurlar,

Osmanlı okur yazarı sosyalizm ile hiç ilgilenmedi. Rusların amacı İstanbul’u Rusya’nın ve Ortodoks kilisesinin merkezi yapmaktı. Aya Stefanos’a kadar gelip bir de heykel diktiler. Rus ordusu daha sonra Kuzeydoğu Anadolu’yu işgal etti. Bu yüzden halk komünisti Rus’la eşleştirmiştir.

Türkiye’de her düşünceyi izleyen aydınlarımız da var. Hatta askeri iktidar bir sosyalist partisi kurulmasına da izin vermişti. Hiçbir zaman siviller bu cesareti gösterememiştir. İslam dünyasında yerel liderlerin dünya çapında bir karar vermesi zordu.

Rusya güçlü konumundan ayrıldıktan sonra dünya hegemonyası Avrupa ve Amerikan kapitalistlerinin eline düştü. Fakat Çin olağanüstü bir endüstrileşme ile bu birleşmeyi tehdit eder bir konuma geldi. İnsan egemenlik için delirebilir Rusya da Çin’den korkuyor. Fakat bütün bu karışık ilişkiler, geleceği tehlikeye sokabilir mi?

İnsan egemenlik için delirebilir mi?

Delirebilir. Para için delirebilir mi? Ona da evet. Asya, Avrupa, Amerika anlaşarak dünyayı hegemonya bölgelerine ayırsalar bizim yapabileceğimiz kahramanca ölmek olabilir. Bu söylediğim uzak bir ihtimal olsa bile, birkaç Avrupa devleti dünyanın büyük bir bölümünü ticari köle yapabilir yani sömürgeleştirebilir.

Boston Globe’da Greg Grandix çok etkileyici yazısında (American Extremism has always flowed from the border) Amerikan ekstremizmi her zaman sınırdan gelir’ diyerek Trump’ın her durumdan yararlanacak biri olduğunu söylüyordu.

Sol-sağ kavgası bugün kuramsal bir tartışmadır. On, onbeş yıl içinde (Kapitalist ya da Sosyalist) daha değişik toprak kavgaları çıkabilir. Hayaliniz daha fazla çalışırsa iklimsel değişikliği de ekleyebilir, ve dünya için bir bitiş senaryosu kurgulayabilirsiniz.

Temel sorun sanayileşmek

Sevgili Okurlar,

Hep tekrarladığım gibi Türkiye’nin temel sorunu her şeyi minimumda bırakarak sanayileşmektir. Kuşkusuz bunu uygularken toplumun hiçbir bölümü aç kalmamalıdır. Keynes’in ve İlk Cumhuriyet’in dediği gibi yerli malı kullanmak bugün olası değil. Bugüne çevirisi tüketimi sınırlamak ve uzmanların bu doğrultuda yapacakları özel planlara göre davranmaktır.

Teknoloji gelişmedikçe ve artan nüfus işsiz, karnı zor doyan ve çocuğunu okutamayan çok büyük nüfuslu bir ülke olursak, gerekli standartlara ulaşamayız.

Bu sorumluluğu kuşakları sıkarak taşıyamazsak sonuç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar zor olabilir.

100 milyona çıkacak nüfusu ile Türkiye buna dayansa bile ekonomistler bunun neye mal olacağını hesaplayabilir.

Bu satırları korkutmak için değil, okuyanları düşündürmek için yazdım. Bu bağlamda zor geçinen fakirler değil, başta devlet olmak üzere vatanseverler ülkenin yakın geleceğini düşünmek zorundalar.

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 150. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban