Salgın, İnsan, Toplum

Doğan Kuban
Salgın, İnsan, Toplum

Bugün vaktinin çoğunu ister evde hapis ister çalışmak zorunda olsun, düşündükleri aynı; önce hastalık ve ölüm, sonra yaşayacak gelir ya da maaş, en sonda da öldükten sonra kalanların ne yapacakları… Fakat bunlardan daha korku verici olan, bu beklenmeyen hastalık ve ölüme çarenin hemen bulunamaması ve günler geçtikçe korkunun artması, dünya çapında salgının yayılması.

İzmir’deki deprem, yayılan salgın, ve üstüne İstanbul’da bir deprem, doğanın insanlığı nasıl kolayca yok edebildiğini kanıtlıyor. Tarihte buna benzer bilgiler var.

Bu aşamada sadece evlerde kapalı kalmayı değil, her alanda yaşama nasıl devam edileceğini şimdiden en ufak ayrıntısına kadar hesaplayarak ilerlemek gerek.


Yaşamsal belalar

Dünyanın başında çok sorun var, çoğu ciddi yaşamsal belalar! Sanki bütün insanları yok etmek için doğanın bir işareti ya da çağrısı olmuş gibi! Bunların politikayla hiç ilişkisi yok, yalnızca akla sesleniyor! “Dünyayı ve kentleri insanla doldurmayın!” İnsanlar kendilerini yaşatan doğayı bırakıp kentlere yığıldılar. Dünyanın en zengin ülkesi Amerika, bu yığılmayı çoğaltmak için gökdelenler icat etti. Kentlerin insanla dolması Amerika’da salgının çok can almasında ne kadar bir etki yapıyor acaba? İnsanlar artık toprakla orantılı olarak yerleşim yerleri kurmak zorunda...

Aslına bakarsanız insanlar en büyük virüs! İnsan sayısı arttıkça zararlı her şey artıyor. Bunun acısını en çok İstanbullular çekiyorlar. Fakat bu ilişkiyi anlayan çok değil! Okumuş, okumamış, hepsi paraya tapıyor! Dünyanın neresine bakarsanız bakın bu insanlar standart ve işte salgında ölüler her yerde üst üste yığılmaya devam ediyor. Batı kapitalizminin kaleleri, zengin, demokratik, özgür, bilinçli ülkelerinin hallerine bakın! Salgın karşısında bir Vietnam, bir Tayland, bir Tayvan olamadılar. Hele ABD’nin durumu içler acısı…

Yarının konuları farklı olacak

Sevgili Okurlar,

Bu yazıda bütün okurlara bir mesaj göndermek istedim. Eğer bilinçlenmiş olarak geleceği karşılamak istiyorsak böyle dünyayı sarmış ve sarsmış bir felaketten çok önemli dersler çıkarmamız lazım.

İktisadi anlamda da devletlerin bütçelerinin sorunlu olduğu ortada. İlginç olan şu, geleceğin bütün sorunları farklı olacak, belki de artık bu anormal durum normal olacak, salgınlar birbirini takip edecek, doğa olayları, fırtına ve kuraklık zaten iklim değişikliğinin getirdiği sonuçlar değil mi?

Onun için ülkelerin örgütlenmesinin sil baştan yapılması şart. Devlet her vatandaşın yaşamını salgın geldiğinde garantiye almak zorunda. Buna karşılık Çin başta olmak üzere, Uzakdoğu'daki devletlerin yaklaşımlarının Batı ülkelerinden farklı olarak salgını durdurduğu, yayılmasını engelledikleri ve ölümleri azalttıkları görülüyor.

Bu nasıl oluyor? Aynı insanlık değil mi bu? Aslında doğru ya da yanlış, bildiğimiz dünya şimdiden değişti. Çin’de muazzam büyüklükteki nüfusları askeri bölük gibi idare edebiliyorlar devletin düzeni sayesinde. Salgının yayılmasını engellemek için hasta olanları olmayanlardan hızla ayırabiliyorlarmış. Ölümleri neredeyse sıfıra indirmişler. Belki biz de böyle bir çare düşünebiliriz?

Galiba bir kaç kez yazdım. Bu olay doğanın insana hücumudur. İzmir çevresindeki depremi düşünürseniz, İstanbul için bir koruma sistemi düşünülebilir. Bunları gerçekleştirmek için özel bir ekip gerekir. Bu dünyanın bildiği bir hastalık değil, hatta bazı zenginlerin başka gezegenlere yerleşmeyi düşündükleri söyleniyor! Demek ki gelecekten bu kadar umutsuz olan var. Yaşadığım sürece böyle bir durum görmedim desem yalan olmaz.

Çözülecek 3 sorun

Sevgili Okurlar,

Böyle bir atmosferde şu 3 meseleyi çözmek gerekir;

Birinci sorun; hastayı ve hastalığı inceleyen ve çare arayan,

İkincisi hastalanmış vatandaşı yaşatmağa çalışan,

Üçüncüsü de hasta olmayanı hastalıktan koruyan; işi gücü dahil- bir sistem gerekli.

Kuşkusuz çok insan bunları düşünüyor. Yanıt arayanlar ne düşünüyor? Topluma bu sorunlar anlatılırsa hem korkuları yumuşar hem yardım arzusu uyanır. Dayanışma duygusu yaratmak şart. Bu amaca ulaşmak için tecrübeli psikologlar görevlendirilmeli. Bunları yapacak olan tabii devlettir, hükümettir.

Bilim seferber edilmeli

Geleceğe umutla bakmak için ilkokuldan üniversiteye, öğretmenlerin ve üniversite öğretim üyelerinin kararlara kesinlikle katılması gerekir. Yani bilim seferber edilmeli. Uzman psikologların katılması ve bugüne kadar rastlanmamış bu sorunlara ilaç olacak programların hazırlanması gerekir.

Bu savaştan sonrası için, ki bu bir savaştır, ülkenin kesinlikle içine düşeceği iktisadi, toplumsal ve kişisel buhranlar için özel programlar gerekli. Türkiye’de politika bu güçlü koruma ve gelişme programına hizmet etmeli. Bütün entelektüel ve fiziksel çaba bu yöne dönmeli.

Toplumsal dayanışmayı, şeffaflık ve ortak gelecek kaygısı ile yarattıktan sonra ki bu ciddi bir toplumsal iktisadi eşitlik arayışı ile gelecektir!

Dünyayı bekleyen felaketlerde ellerini oğuşturan ve orada buradaki açıkları kapatmak için seferber olacak soygun ordularını da unutmamak gerekir!

Doğan Kuban

Bu yazı HBT'nin 244. sayısında yayınlanmıştır.

 

Doğan Kuban