Sanayileşme sözlüğü

Doğan Kuban
Sanayileşme sözlüğü

Sevgili Okurlar, seçim konuşmalarına ilişkin haberleri dinlerken yaşam değerlerini, çevremizdeki ülkelerle karşılaştıran bilgiler ve konular bekledik. Ülkenin içinde bulunduğu ve toplumun gelecek perspektifi içinde anlayabileceği gelişmeleri, halkın en yaşamsal gereksinmelerini başka ülkelerle karşılaştırma amaçlı ciddi bir çaba görmedik. Bu çok utandırıcı ve hayal kırıcı bir manzara olmaya devam ediyor.

Ülkenin geleceği hakkında aydınlardan beklenen, öğretim, tarım, eğitim, sanayileşme ve tarımın hızla kötü duruma düşmesinin nedenlerini kaba hatlarla anlatmaları ve bu bildik ülke sorunlarını halkın anlayacağı şekilde sadeleştirerek açıklamalarıdır.

Bütün bu bilgiler halkın aydınlanmasını kolaylaştırır. Bugün halk seçimleri at yarışına benzetiyor. Bu da ülke için utandırıcıdır.


Halkın ilgisizliği sürerse

Sevgili Okurlar,

Daha önce benzer şeyler yazdım. Özür dilemiyorum. Ülkenin sorunları insanları uykusuz bırakacak kadar çok. Eğer halkın çoğunluğunun ilgisizliği, ki buna cehaletin temeli olarak bakabiliriz, devam ederse İsrail’den domatesin kilosunu gün gelir 15 liraya da alırız. Eğitim artık daha pahalı. Üniversiteler arasındaki sıralamada okullarımızın hali ortada.

Üniversite sayısı 200’ü geçmiş, fakat bu artışa rağmen Türkiye’de eğitimi umulduğu gibi olmadı.

Türkiye’nin cumhuriyeti ilan etmesinden 100 yıl sonra dünya aydınlarına varlığını duyuramıyor. Sokaklarda insanların yüzde 90’ı öğretim hakkında hiç bir şey bilmiyor. Ülkenin en önemli sorunu sanayileşmedir. Hızlı sanayileşme 3 temele dayanır. Bu bir politik karar olayı olabilir fakat bu bilimsel, teknik, çok uzmanlı örgütlenme bilgi ve disiplin gerektirir. Bu Türkiye için önemli bir sorundur. Örneğin Türkiye’de güneş ve rüzgâr enerjisi hâlâ yeteri kadar kullanılmıyor. Oysa petrol yerine bunların kullanımı yerleşmiş olsaydı sanayileşmenin önemli bir faktörü olurdu.

Müşteri olarak kalırız

İngiltere sanayileşmeyi 75 yılda bitirmişti. Biz 2050’de bitirebilirsek bizim için büyük bir aşama olur. Bunu yapamazsak dünya üretimin müşterisi olarak kalacağız demektir. Sonuçta kapitalist dünyanın köleleştirdiği bir ülke olmak tehlikesi vardır. Bunları halka anlatmak örgüt kurmak demek değildir. Bir modern programın gerçekleşmesi için bilinçli bir çaba göstermek, insan olmak demektir. Bizim durumumuzda İkinci Dünya Savaşı örneği artık eskimiştir.

Adam öldürmek değil, cehaletten uzaklaşmak istiyoruz. Kazaları, cinayetleri ve küçük çatışmaları düşünürsek ne olduğu belirsiz bir ortamda ya da otomobilli ve gökdelenli bir ormanda yaşıyoruz. Sürekli dilimizden düşmemesi gereken SANAYİLEŞMEK’dir. Örneğin partili, bir seçmene zarf içinde para vereceğine ‘Sanayileşme için çalışmak vatan borcudur ve çocuklarının geleceğidir.’ diye bir yazı koysa ve politikacılar birbirleriyle suçlama hoparlörü gibi konuşmasalar, halkı çağdaş olmaya daha çok yaklaştırırlar.

Gerçi her politikacı anlattığım gibi değil. Çağdaş uygar diyebileceğimiz yetişkin insanlar da var. Cehalet tümel bir kafa kargaşası. Oysa dindar olanın cahil olması gerekmiyor.

Parayla sömürgeleşmek

Sanayileşme de savaş gibi, mal sattığı ülkeyi, yani müşterisini sömürge gibi görüyor. Sömürge savaşla işgal edilmiş değil, para ile sömürgeleştirilmiştir. Trump’ın son tehditleri gibi bir terbiyesizlik Cumhuriyet döneminde ilk kez görülüyor.

Sanayileşme 82 milyonluk ülkede tek bir etkinlik değildir. Örgütlenmesi için enerjinin önemini yukarıda yine vurguladım. Bu enerjinin dışarıdan gelmesi ekonomik olmayabilir. Onun için güneş ve rüzgâr enerjisini kullanmak bu açıdan çok önemli. Bu durum Anadolu’nun topraklarını da üretime açar. Sanayileşen Anadolu, içine düştüğü bataktan çıkar. Bu ütopya olmaktan uzak olan, gerçekleşebilecek proje, Türkiye’yi çağdaş bir ülke yapar.

Benim gücüme giden, seçim konuşmalarında bütün bu olanaklardan bir kere bile söz edilmedi. Bizim halkımız bu olgulardan bu kadar uzaksa bu davranışa verilecek yanıt ‘Ört ki ölem!’ olur.

Sevgili Okurlar,

Buradan sürekli umutsuzluk çıkarmak yanlış olur.

Çanakkale-İstanbul’un işgali Yunanlıların, İtalyanların, Fransızların, İngilizlerin, Rusların Anadolu’yu işgal teşebbüsleri, Osmanlı İmparatorluğunun sonu, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet. (1915-1923), sekiz yıl sürmüştür.

1950’de dış borcu olmayan Türkiye’nin 2018’de 500 milyar dolardan fazla borcu olmuş. Sanayileşmeden yaşamak da ticari köleliğin yolunu açıyor.

Sevgili Okurlar,

Türkiye’nin gelişmesini izleyin! Dünyanın bu bağlamda kendi ekonomisini tartmak için hangi sayısal sistemleri kullandıklarını öğrenin. Bizimkini de izleyin. Bunları dışlamayın. Halkın bu bilgilere ulaşmasını sağlamak zorundayız.

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 156. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban