Sanayileşmek için öncelikle beyin gücünü örgütlemeli!

Doğan Kuban
Sanayileşmek için öncelikle beyin gücünü örgütlemeli!

Sevgili Okurlar, kuşkusuz bu yazıda üzerinde durduğum iki konu benim ihtisasım olan sorunlar değil, dünyanın her köşesinde var, hatta 90 yaşına kadar hiç ilgi duymadığım konular. Bir Cumhuriyet çocuğu olarak bu cahilliğimden utandım.

Bir şey halletmek için değil de, bir Türk vatandaşı olarak nasıl düşünmem gerektiğini düşünmeye başladım. Gece gündüz bir yandan borcumuzu nasıl öderiz diye öte yandan eski bir hoca olarak, Türkiye endüstrileşmesini ne zaman dünya seviyesine çıkaracak ve üniversitelerimizin bunu gerçekleştirecek bir öğretim seviyesine nasıl getireceğimizi düşünüyorum . Bu ülkeyi ölümcül bir tehlikeden nasıl kurtaracağımızı hayal etmeye çalışıyorum.

Bana, ‘Sana ne be moruk’ diyecek çok insan olacak. Onlar ne yazık ki bu konular üzerinde bir şey düşünmek gereğini duymuyorlar. Ama bu durum gücüme gitmiyor. Bilmediklerini sorsalar da, biz de toplumda yerimiz oluğunu hissetsek!


Ünlü ekonomist Keynes’i tekrar anımsıyorum. Galiba 1920’lerde çıkan krizde önerdiği Türkiye için de bir çareydi: “Yerli malı kullanmak.” Bu durumda dışarıya mallar için para ödenmeyecekti. Gerçi bugün bu olanaksız. Eskiden bazı bol paralıların, bir kadın çantasına 15 bin dolar vermelerini engellemek, bu alışverişi kısıtlamak, bir vatani sorumluluk sayılırdı. O yıllarda para biriktirmek için çocuklara İş Bankası’ndan kumbara alırlardı. Sümerbank o devir için büyük bir olaydı.

2006-2008 Amerikan ekonomik krizi bizim halkın eskiden “Müflis mirasyedi” dediği durumdur. Anneannem “Sürünsünler!” derdi. Bizim dış borcumuz için halka bir şey söyleyemeyiz. Çünkü müteahhit ya da zengin tüccarın devlet garantili kredi aldığını bilmez. Türkiye’nin ithal ettiği kalemleri de bilmez: Domates hatta saman bile ithal ediyoruz.

“Devlet düşünsün” demeyin

Sevgili Okurlar,

Buna ‘devlet düşünsün’ demeyin! Modern dünya yaşamında ekonomik kriz olduğu zaman toplumun bütün kesimleri acı çeker. Açlığını bile gideremez. Zenginler de iflas edebilirler. Bir kaç yıl içinde kocanız işsiz kalabilir.

Merak edip döviz nedir kriz ne demektir, onu öğrenin. Toplumun ne yaptığını, işsizlere, dükkanını kapatan bakkala sorup öğrenin.

Bir şey daha var. Bu borç hepimiz adına devletin borcudur. Eğer parası varsa sorun yok, ama bu borcun büyük bir bölümü bizden çıkacak. Kendinize sorun: 2000’TL’nin ne kadarını ne için verdim?

Kuşkusuz dünyada fakir çok. Türkiye’nin adam başına geliri belli. Çin sanayileşmesini tamamlamış hatta üretimde ABD’yi geçmiş.

Fakat ABD’yi hiçbir ülke ile karşılaştırmamalı. Bu dev ülkelerle karşılaştırma yapmanın bir anlamı yok. Çünkü ABD’de en az kazananla en çok kazanan arasındaki fark 350 kat. Türkiye’de bu oran 125 ila 150 kat (bu sayıları daha önce yazmıştım).

Sanayileşemezsek köle oluruz

Bizim gelirimiz Amerika’dan 50 kat küçük. Biz sanayileşmeyi nasıl yapacağız? 2000 lira maaşla 2 çocuk büyüten insan ne yapacak? Bu durumu bütün topluma, politikacılar dahil herkese duyurun. Bu bağlamda herkes farkında olmadan sorumlu. Türkiye’de sanayileşme gerçekleşmezse ticari köle olacak. Çünkü biz hadi demeden sular çekilecek, çölleşme başlayacak.

Devletin ve politikacıların sanayi üretimini örgütlemesi gerek. Bunun için kuşkusuz özel bir öğretim alanı gereklidir. Yüksek öğretimin sanayi ile ilgili dallarına uzmanlar yetiştirmek, onların pratik yapmalarını sağlamak. Başka bir deyişle asker gibi (kurmay) mühendis yetiştirmek gerekir.

Devlet ve üniversiteler bunu politika meselesi haline getirmeden gerçekleştirmelidir. Çünkü bu sorun, bağımsız ve çağdaş uygar Türkiye’nin ölümcül sorunudur. Afganlı ya da Mısırlı gibi yaşamak ister misiniz?

Beyin gücü örgütlenmeli

Devlet ve toplum on yılda birinci aşama Türkiye’nin var olan kafa gücünü örgütlemek, ikincisi yeni sanayi mühendisleri yetiştirmektir. İyi hocalar, birinci sınıf atölyeler ve bir sanayi toplumu vizyonu yaratmaktır. Beşiktaş’taki Teknik Okul Cumhuriyetin ilk döneminde açılmıştı.

Bugün Türkiye’nin sorunu ehliyetsizliktir. Seçim gibi politik sorunlar sizden, bizden kavgası ile ülke çapında bir örgütlenme gerçekleştirilemez.

Belki toplumun yukarıda değindiklerimden daha önemli temel sorunu, erkeklerin kadınların statüsünü hala ortaçağ zihniyeti ile düşünerek onları öldürmeleridir.

Bu başka bir yazının konusu olacak. Kadınları öldürme ve kabadayılık, tartıştığımız konulardan daha önemli bir sorun. Bu sürüp giden, cinayet hastalığı bütün insan davranışlarını kontrol eden insanın insana verdiği saygı ve sevgi kıtlığıdır. İnsan sevgisi belki her insanda doğuşunda vardır. Fakat insanın insana saygısızlığı, ister kentte, ister köyde, ister dağ başında olsun terbiye noksanı ya da ahlaksızlıktır.

Türk halkının ahlakı üzerinde bir çalışma okumadım. Bir bölümü görgüsüzlük sonucu olabilir. Köylü kabadır. Kentli böyle düşünür. Fakat burada anlatmak istediğim toplumun ahlaksızlığıdır. Bunu her gün yapıp aldırış etmeyen toplum uygarlıktan en uzak toplumdur.

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 148. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban