Tarihimiz üzerine bir gözlem…

Doğan Kuban
Tarihimiz üzerine bir gözlem…

Osmanlı tarihçilerinin şimdiye kadar üzerinde durmadıkları bir konu var: Göçerler Anadolu’ya geldikten sonra Bizans kentlerini yavaş yavaş ele geçirdiler. Selçuklu egemenliğinde de bir süre yaşadılar. Göçer yaşamından yerleşik düzene geçtiler. Bu süreç Türk tarihinde Asya bozkırından, Çin sınırına ve Ege Denizi’ne varışlar ve sürekli yağmalardan oluşur.

Herhalde göçerler fetih sözcüğünü yağma yerine olasılıkla henüz kullanmıyorlardı. Gerçi Anadolu’da büyük camiler medreseler, türbeler yaptırmışlardı. Bu yapıları yapanlar yerli ustalar ya da İranlılardı.

Biz Beylikler dönemini biliyor ve seviyoruz. Fakat böyle bir tarihi göçer serüveninin elemanlarını, bu büyük göçer gruplarının nerede, nasıl kaldıklarını tarihçiler arasında anlatan ve değinen çok fazla yok. Fakat Osmanlı, göçer bir Türk beyliği olarak ve olasılıkla Ertuğrul Bey tarafından kurulduktan sonra, beyliğinin Türk öğelerini ve aynı kimlik altında devletin toplum yapısının nasıl oluştuğunu bilmiyoruz.


Türkçe birleştiriciydi

Türkler farklı coğrafyalardan atlı göçer olarak geçerken, yaptıkları küçük büyük savaşların, yaşamsal ve etnik değişmelerin, beyliğin nüfusunun büyümesi gibi olguların yanıtı tarih kitaplarında olabilir.

Türk göçerler dünya tarihinde, 700 seneye varacak bir hanedanı imparatorluk olarak genişletmiştir. Osman Bey dışında bütün sülale Hıristiyan anaların çocuğudur. Türk adının değişmeden 700 yıl kullanılması ve Orhan Beyin döneminde Hacı Bektaş-ı Veli’nin müridleri olarak esir alınan gençlerle bir yeniçeri ordusu kurulması, tarihin nadir olgularıdır. Fatih, Topkapı’dan içeri girerken kendisine alkış tutan yeniçerilerin Türkçe konuşmamalarından şikâyet etmişti. Avrupalılar ise zaten Osmanlılara Türk diyordu. Burada toplumu bir oranda birleştiren Türkçeydi.

İlk referanslar Çin’den

Fethedilen ülkelerin elde edilmesinde ilk savaşları yapanlar kimlerdi? Asya’daki Türk göçerlerin üzerine yazılan tarihlere ilk referanslar Çin kökenlidir. Göktürklerin örgütlenmesi Çin sınırlarında oluşmuş, olasılıkla bazı yaşamsal teknikleri de Çinlilerden almışlardır.

Fakat Orta Asya ve İran’da ne kadar kaldıkları, Anadolu’ya nasıl, hangi yoldan geldikleri de bilinmiyor. Belki de hiçbir zaman bu nedenler bulunmayacaktır. Kültür ve Mimarlık açısından o dönemde Anadolu ile İran’ı birleştiren Selçuklu egemenliği, yerli ustaları kullanmışlardır. Örneğin Gumilev Asya Göçer Türk tarihinin yazarıdır. Göçer sanatından ve yazılı yapıtlardan söz etmez.

Beylikler döneminde hiçbir Türk mimarının yetişmesi ve yapı tasarlaması hakkında veriler ve bulgular yoktur. Genelde bu sanatçı ve zanaatkârlar Bizanslı, İranlı ya da Ermeni’dir. Toplum zamanla kozmopolit olduğu zaman Osmanlı ile birlikte Osmanlı mimarisi başlar. Bu giriş döneminin yabancı ustalarını da yine Türk beyleri çalıştırmaya devam ederler.

Cehaletin temeli

Osmanlı sanatında, mimari bile Türklerin elinde değildir. Avrupa ve bütün gelişmiş toplumlarda, toplum kültüründe sanatın önemi yanında Osmanlı’da yasak edilmesi, Türklerin cahilliğinin bir temelidir. Buna felsefe yasağını, bilim ve teknoloji yokluğunu da eklersek Osmanlının eğitimi medrese eğitiminden ibaret kalır.

Bu boşluklar bugünkü cehaletinin temeli olmakta devam etmektedir. Öğretim çok okul inşa ederek olmaz. Günümüz öğretiminde yetersizlik uluslararası karşılaşmalarda görülmektedir. Yeterli bilgi ve donanıma sahip öğretmenler yetiştiremedik.

Sevgili okurlar,

Eğer dikkat ederseniz kısa sürelerde dünyada büyük değişimler oluyor. En sonuncusu komşu Gürcistan’da yaşanıyor. Şimdiki Cumhurbaşkanı İvanishvili ile ondan önceki Sakaşvili’yi tutanlar birbirleri ile çatışıyor. Arap devletlerinin başına neler geldi. Halk bunların arka planını araştırıp öğrenmiyor.

Artık büyük devletler kendi toprakları için savaş çıkarmayacaklar. Çıkacak olan savaşlar gelişmemiş devletleri sömürmek için olacak. Bunun farkına varmak ve devletin, partilerin tümünden önemli olduğunu halka anlatmamız gerekiyor.

Bunu sağlayabilecek en akıllı yöntem, öğretimin partilere değil devlete ve topluma öncülük etmesidir.

Bilim ve teknoloji devlete hizmet amacı ile çalışırlar.

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 171. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban