Telefon

Doğan Kuban
Telefon

Sevgili okurlar, zengin içerikli ansiklopediler dünya tarihinde bugüne kadar önemli bir bilgi kaynağı olmuşlardır. Fakat günümüzde önemini yitirmeye başladılar. Benim gençliğimde evimizde telefon yoktu. Sonra aldığımız telefonlar da sadece haberleşme için kullanılıyordu. Bugün bir teknoloji harikası olan cep telefonu ortaya çıktı.

İçinde her bilginin özeti var, fotoğraf ve video var. Yaşamın gerektirdiği her şey hakkında bilgi veriyor. Dünya haberleri, ekonomik gelişmeler ve günün önemli yazarları telefondan okunabiliyor. Telefon genç kullanıcıların ellerinin bir uzantısı oldu.

Fakat cep telefonunun ortaya çıkardığı bir sorun da var. Üniversite öğrencileri dahil, öğrencilerin bilgileri telefonla sınırlandı. El telefonu, yedi ciltlik bir kitabı karşınıza getiriyor. Öğrenciler telefonu tek başvuru kaynağı olarak görüyor.


Telefon herkesin eline geçtiğinden beri onu bir bilgi kaynağı olarak kullanıyorlar. Bütün masa oyunlarını da ekleyince genç öğrencilerin ödevlerinin tek kaynağı telefon oldu. Üniversite öğrencileri ne gazete ne de kitap okuyorlar.

Kitapların çiçek bahçesi

Gerçi bizim ulus hiçbir zaman kitap okuyan bir toplum olmadı. Japonların ortalaması bize göre 10-15 kat yukarıda. Almanlar 12 yaşından önce okullarda el telefonunu yasaklamak istiyorlardı.

Süleymaniye ya da Galata Kulesi’nin yapıldıkları tarihleri bilirseniz, anıtları tanımış olur musunuz?

Schopenhauer’i ekranda okursanız düşünmeye vaktiniz olur mu? Schopenhauer’i tartışan bir kitabın 200.üncü sayfasını okurken 30. sayfaya dönmek isterseniz el telefonu daha çabuk mu? Bilgiyi leblebi gibi yemek ondan yararlanmayı daha mı kolaylaştırıyor?

1926’da doğan ve Cumhuriyet’in eski kuşağından biri olarak, kitapları telefondan okumak aklımın ucundan geçmedi. Kitaplığımı bir çiçek bahçesi gibi görüyorum. Yazarın konuyu nasıl değişik kavramlara böldüğüne bakıyorum, bir kaç satırı, bir başka referansı bir kez daha okumak istiyorum.

Kitapları kardeşlerim gibi görüyorum. Büyük bir sanat yapıtını el büyüklüğünde algılayabilir misiniz? Yazar olarak kitaplarım ailemdir. Domates fiyatını ya da vapur saatlerini gösteren, içinde değerli bilim, sanat, adamları, filozofların düşüncelerin arasına katarsanız bence bu bir komedi olur.

Kant okurken oto ilanı

Tolstoy’u okurken önemli bir mesaj gelir. Telefon kuşkusuz yaşamı kolaylaştıran çok önemli modern bir araç. Fakat bir plaj ya da otel reklamı, her çeşit ticari program içerirse giderek çöp tenekesine döner. Şimdiden öyle olmaya başladı. Kant ya da Newton, yanında otomobil ilanı, onun da yanında patates fiyatı. Eğer ticaret erbabı telefonu da işgal ederse bütün dünyanın ekonomik esiri olabiliriz.

Aslında bu duruma düşmek üzereyiz. Kitap okuyarak kendini yetiştirenler ülkeye modern bilgiyi getirebilirler.

Ülkemizde gördüğüm kadar, üniversite öğrenciler de ödevlerini telefonu kullanarak yapıyor. Geçenlerde bir grup öğrenciye sordum. Ne gazete ne de kitap okuyorlardı.

Avrupa halkı, doğu Asya, özellikle Japonya, Çin, Güney Kore Türkiye’den kat kat yüksek oranda okuyorlar, Onun için Çin, bir buçuk milyar nüfusa rağmen Amerika’dan fazla üretiyor. Adam başına düşen dolar bizden fazla!

Biz kendimizi Mısır’la, İran’la, karşılaştırabiliriz. Adam başına yıllık gelir 8000 dolar seviyelerine düştü. Krizin bir başka nedeni de bu.

Tarlalar kuru toprak oldu

Sevgili Okurlar,

İlk okulun iki sınıfını Eğirdir’de okudum. Orada Dağcılık Okulu kumandanı olan babama bir ev verilmişti. Oyun arkadaşlarım köylü çocuklardı, onlarla birlikte oynadığım için Anadolu köyünü ve köylüsünü iyi gözlemlemiştim. Köyde okul yoktu. Ailelerin bir iki tarlası ve bağları vardı. Gölden balık da tutarlardı. Çok köy gördüğüm Anadolu’da Eğirdir, yaz mevsimi ile birlikte emsalsiz güzel bir peyzaj içindeydi. Fakat köylüler fakirdi. Bugün okulları vardır. Günümüzde köylü gene fakir. Ayda 1000-1500 lira için köylerinden kentlere göçtüler. Bu büyük toplumsal olayın sonuçlarını size kısaca sayayım:

Tarlalar kuru toprak oldu. Tarımsal üretim azaldı, eskiden her şeyi ile kendine yeten ülke, şimdi neredeyse her şeyi ithal ediyor. Lüzumsuz ve pahalı inşaat ve aşırı tüketim, ülkenin dış borcunu şimdi ödeyemeyeceğimiz bir noktaya getirdi.

Saymakla bitmeyen kentleşme hataları yapıldı. Şimdi bunları işsiz ve çocuklarını okutamayan köylülere nasıl anlatalım?

2025’den sonra, nüfus arttıkça çeşitli krizler artacak.

Nüfusun artması ve parasal kriz bitmeyen baş ağrılarıdır ve hemen de geçecek, olgular değildir. Bugün geç kalmak demek yavaş yavaş intihar etmek demektir.

Tarladan başlayıp paralel teknoloji üretmek ülkenin hemen başlaması gereken bir savaştır. Bu daha önce bilmediğimiz bir savaş.

Kendimize geleceğimizi soruyor muyuz?

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 175. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban