Tümel geri kalmışlık aşaması

Doğan Kuban
Tümel geri kalmışlık aşaması

İletişim aşamasına gelen çağımız, şimdiye kadar insanların hiç denememiş oldukları bir haberleşme hızı ile, dünyanın fakirlerini köleleştiriyor. Toplumlar, zorunlu olarak, geçmişin hazırladığı dünya sisteminin evrensel mekanizmaları içinde yaşarlar. Bu yeteri kadar bilinçli olmayan bir bağımlılık, hatta esarettir. Okul, askerlik, evlilik ve içine doğduğunuz çevre, sizi bağlayan zincirlerdir. Bu yaşamın yasasıdır. Uymayan yok edilir, ya da yok olur. Bütün canlılar için aynıdır.

Fakat değişme de yaşam yasasıdır. Buna da evrim deniyor. Bunun doğal boyutu milyarla yıl süren bir değişmedir. Ağaca tırmanan bir hayvan türünden gelen insan gibi. İnsanlık aşamasında çok hızlanan değişim, insanın düşünme denen araca sahip olmasındandır. Bu ikili yapıyı, ortaokul çocukları öğrenir. Toplumsal değişim evrimsel doğal değişimden farklı olarak insan yaşamını yönlendirir. Bunun fizyolojik olmayan boyutuna gelenek denir. Geleneğin değişme hızı doğal ve fizyolojik değişmenin yanında hesap edilemeyecek kadar büyüktür. Tek bir insan, yaşama bir Amazon yerlisi gibi başlayıp Rio de Janeiro kentlisi gibi devam edebilir. Amerika’nın iki yüz yıl önce esir olan Kara’ları şimdilerde cumhurbaşkanı oluyor.

Toplum örgütlenmesinin zorladığı yaşam biçimlerine direnç düşünce ile başlar. Temelde yaşadığınız ortamın dışından gelen etkiler, ithal edilen bilgi ve araçlar değişmenin nedenleridir. Elli yıl öncesi köylüsünün şimdi nasıl yaşadığını bir düşünün! Çağdaş toplumları yaşatan mekanizma değişmedir. Geri kalmış toplum, buna ayak uyduramamış toplumdur. Çağdaş silahları kullanmayan ordu yok. Uçaksız, motorlu araçsız, elektriksiz, televizyonsuz, internetsiz devlet olmaz.


Toplum ve evren birlikte değişiyor

Toplumsal değişme, evrensel değişmenin ayrılmaz bir parçasıdır. Uluslararası kapitalizmin kontrol etmediği hiç bir ekonomik yaşam olamaz. Bu evrensel sistem dışına itilen ya da ondan çekilen, yani düşünce yapısını değiştirmeden yaşamaya çalışan toplumların ülkeleri değişmeye daha erken başlamış ülkelerin oyuncağı ve kölesi olur. İslam ülkeleri ile Japonya ve Çin arasındaki fark gibi.

Van’ın nerede olduğunu bilmeyen vatandaşların çoğunluğu oluşturduğu bir toplumda, halk ağzına konan sakızı çiğner. Uluslararası politik ve ekonomik mekanizmalar, gelişmemiş toplumların bağımsızlığını yok ederler. Venezuela’nın durumunu Yılmaz Özdil geçenlerde yazdı. Fakat bunu sokaktaki adam anlamaz. Bazı olaylar sadece cahil ve geri kalmış ülkelerde olur. Almanya’da, İngiltere’de olmaz. Türkiye’yi köle listesine sokan, dünyadan habersiz olan ve tutulan halkın varlığıdır. Bu evrensel ekonomik sistemin sömürü mekanizmasının işidir. Bunda ulusal boyutlar yoktur. Ulusal boyut kapitalist ekonomide sadece pazarda alınıp satılan bir maldır.

Çağdaş cahillik, öğretimin varlığı ile değil, toplumun çağdaş dünyadan haberi olmaması ile ilgili bir özelliktir. Geri kalmış ülke, dünya ile özgür iletişim kuramayan ülkedir. Gelişmiş ve sözde uygar ülkelerin amacı dünyayı müşteri, yani bağımlı olarak ellerinde tutmak olduğu için, başta uluslararası politikayı yönlendiren sanayi ülkeleri olmak üzere, sömürebilecekleri ülkeleri, insan özgürlüğü bağlamında desteklemezler. Bu da demokrasiyi karagöz oyununa çevirir.

Sistem dünyada tekliyor

Ne var ki eski ortakların yürütmeğe çalıştıkları sistem, bütün dünyada tekliyor. Zengin ülkeler uygar yaşam standartlarını bir ölçüde korudukları için dünyanın öbür tarafına aldırış etmeden düzensizliğin kendilerine bulaşmamasına çalışırlar. Ama yerine göre, sömürü için savaşı bile körüklerler. Venezuela’da oynanan demokratik başkan oyununa Amerikan halkı ağzını açmaz. Fakat Amerika’da da en az ve en çok gelirler arasındaki oranın üç yüz kata çıktığını kendileri yazıyorlar.

Kültürel ve ekonomik olarak gelişmemiş teknolojik üretimi nüfusu ile orantılı olmayan, tüketim tuzağına düşürülmüş toplumlar, kolay para kazanmayı politik yollarla elde etmenin en yoğun olduğu ülkelerdir.

Kentsel yaşamı uygar Batı kenti aşamasına daha ulaşamamış, düşünsel, bilgisel, estetik deneyimi gelişmemiş toplumların geri kalmışlığın işareti çok kalabalık kentlerdir. Türkiye gibi nüfusu 20 milyon olan ülke 60 yılda 4 kat kalabalık olur, toprağını bırakan köylü kentlere akarsa bu tablo gerçekleşir. Asya’da ve İslam ülkelerinde geri kalmışlık, düzensizlik ve fakirlik göstergesi olan İstanbul gibi dev kent, Avrupa ve ABD’de kalmadı.

Sömürgecilik mekanizması çalışıyor

Bu kargaşa aşaması Batı sömürgecilik tarihinin hâlâ çalışmakta olan mekanizmasının sonucudur. Eğer bir kent, İstanbul gibi, 80.milyonluk bir kent ülkenin yarı ekonomik gücünü emiyorsa, bu ülkeyi sağan, bir hırsızlık mekanizmasıdır. Almanya, Fransa, İsveç bunu yapamaz, çünkü, toplumun uygarlık düzeyi, o dengesizliğe direnir. Almanya’da, İsveç’te belediye meclisi kararı olmadan istediğiniz yere gökdelen, kaldırımlara otopark yapamazsınız. Ağaçları istediğiniz gibi sökemezsiniz. Aklınıza gelen yere yeni inşaat izinleri çıkaramazsınız.

Otomobil Amerika, Kanada, Japonya, Almanya da uygar yaşam düzenini yok edemez. Çin bunu gerçekleştiremiyor. Fakat Çin’de, Japonya’da Kore’de tarih boyunca çok kalabalık yaşamış olmanın o toplumlara kazandırdığı bir uygar yaşam disiplini nedeniyle görece bir kontrol var. Şangay İstanbul gibi bir kaos değil. Tokyo ise çok uygar bir kent.

Değişik krizler neyin işareti

Dünya kapitalist ekonominin son çağını değişik krizler geçirerek yaşıyor. Bizdeki düzensizliğin arkasında, kente göçenin yüzlerce yıllık cehaleti var. Yaşamsal sıkıntısı olanların da şikâyet ettikleri ve saklamağa çalıştıkları, insan varlığına saygısız bir kargaşadır. Boyutları kaosa uzanır. Parasal manipülasyonlara açıktır. Fakir toplum paraya duyarlı olmak zorundadır. Biraz fazla kazanmak için kuralsızlığı kolayca seçer. Cahil olanda ise bunun sınırı yoktur. Aç gözlülük, uygarsızlık, güç sahibi olmak hevesi, sonunda açık hırsızlığa kadar genişleyen bir skalada, toplumsal yaşamın bütün insani boyutlarının altını oyar.

Bunların gösteri alanları da, başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerdir. Toplum kuralsızlığın farkına varıp denetleyecek kadar bilgili değildir.

Toprak ve yapı spekülasyonu, plansızlık, kontrolsüzlük ve rüşvet, uygar yaşam düzeyine ulaşamamış yaşamsal hamlığın göstergesidir. Bu gösterilerin İstanbul siluetine yansıması gökdelen inşaatı ve otomobil istilasıdır.

Uygar ortam konusunda fikri olmayan halk, çevresini bir ahıra çevirebilir. Göçerlere eski Boğaziçi’nin güzelliğini anlatmak, koyuna otomobilin ne olduğunu anlatmak kadar zordur.

Batılı toplumlar o estetik yaşam aşamasına 500 yılda ulaştılar.

Uygarlık düzeyi ne olursa olsun, bilim ve teknolojide ileri ülkeler bizim gibilere mal satarak yaşıyorlar. Saygısız ve açgözlü ilkel kapitalizm, üretim yapamayan tüketim toplumunu yaratan ekonomik sistemin adıdır. Bugünkü ekonomik düzen, bilim, teknoloji ve sanatı ile dünyayı sömürmeğe devam eden Batı demek.

İnsan acımasız bir hayvandır. Batı uygarlığı bunu dünya çapında değiştirmeye yetmedi. Zaten istediği de söylenemez. Ya üretim uygarlığına katılacağız ya da teknolojisi ilerde olana köle olmaktan kurtulamayacağız.

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 206. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban