Yakın geleceği hiç düşündünüz mü?

Doğan Kuban
Yakın geleceği hiç düşündünüz mü?

Sevgili Okurlar, Her alanda var olan bilgi ve davranış boşluğu gelecek için korkutucudur. Çağdaş dünya hakkında hiçbir şey bilmeyen köylüler, büyük kentlere akarak, kentlerin genel kültür potansiyelini zayıflatmış, bunun sonucu olarak devletin yapısını, eğitim ve öğretimin düzeyini, toplumun kültür yapısını yaralamışlardır.

Sanayileşme, teknik öğretim, demokratik özgürlük alanındaki kırık dökük varlığımız hakkında bütün dünyada olumsuz yorumlar, hatta ABD’nin Trump’ın ağzından tehditler içermekte. Bu politik tavır, Kurtuluş Savaşı’ndaki tehditleri andıran bir çekirdek düşüncenin varlığını gösteriyor. Bizim Kuzey Kore gibi tehdit edici atom bombamız yok. Fakat Rusya ve ABD gibi, halimizi yırtıcı hayvan gözleriyle seyreden dostlarımız var.

Dünyanın geleceği artık bugünkü gibi olmayacak


Geçen yıl ölen İngiliz astronomu Hawking ölmeden önce, insan neslinin 100 yıl içinde yok olacağını söylemişti. Bütün uzman bilim adamları, yerkürenin ısınması ve buna bağlı olarak Kuzey Kutbu’nun erimesi, su baskınları, sıcaklık ve kuraklık gibi felaketlerin yaratacağı tehlikeler karşısında insanların çaresizlik ya da akılsızlık nedeniyle yok olabileceğini vurguluyor.

Bu durumu anlayamayan toplumlar arasında, henüz cahillik basamağında olan fakir toplumlar var. Gerçi Türkler ‘Elle gelen düğün bayram’ deyip rahatlayabilirler. Bizim gibi toplumların yaşamla ilişkileri genel olarak karın doyurmak ve barınacak bir çatı bulmaktır. Osmanlı Devlet sistemi onları bu yaşama mahkum etmişti. Buna bilim, felsefe, eğitim ve sanat yokluğunu da eklersek ülkenin %90’ının köylü olması doğaldı.

Bu yokluklar Osmanlı devletini batırmıştı. Köylüler büyük kentleri işgal ettiler ve ediyorlar. Tarlalarını bırakıp geldiler, çuval taşıyarak para kazanmaya başladılar. Fakat fakirlik değişmedi. Ülke artık domates ve soğan bile üretemez oldu. Günümüzde de cahilliği pek aşamadık. Okul binası yapmak, gökdelen gibi para getiriyor.

Fakat maalesef üniversitelerin çoğu gerçek bilgiyle uğraşan bir kurum olamıyor. İyi mezun yetişmiyor. Gelecek 10 yılda ülkenin varması gereken dünya standartlarına yaklaşan üretim konusunda pek bir gelişme yok. Kuşkusuz bu sınırları geçen insanlarımız, birkaç üniversitemiz mevcut. Fakat bu eskilerin deyişi ile “Devede kulaktır.”

Teknolojik üretim ve eğitim

Türkiye’nin aydınlarının ülkenin geleceğini düşünürken ilk tanımlayacakları olgu, gelişmiş ülkelerin de vurguladıkları teknolojik üretim ve eğitim sorunlarıdır. Bunlar birbirine bağlıdır. İklim değişikliği ve kuraklık da düşünülürse 80-90 milyon Türk, başka bir neden olmadan, şimdiye kadar ona takılan ‘Gelişmemiş Ülke’ kategorisinden çıkamaz. Bu sadece politik bir sıfat değil aynı zamanda, Hıristiyanların çok memnun olduğu bir sınıflandırmadır. Önemli olan onların bizi nasıl sınıflandırdıkları değil, gelişmiş kapitalist ülkelerin bize bir sömürülecek belki de sömürge olacak bir ülke hayali ile bakmalarıdır.

Bir bakıma Kurtuluş Savaşı öncesi Anglosaksonların, İtalyanların Fransızların, Rusların ve Anadolu’yu istilaya kalkışan Yunanlıların yapmaya çalıştıkları bugün de bir ölçüde devam etmektedir. Bizi Suriye’ye karşı savaşa sokup, istemedikleri zaman baskı yapan ABD ve Rusya hangi düşünceye oturan bir politika izliyorlar?

Mega kentler olayı: Açlık göçü

Tanınmış mimar Rem Koolhas arkadaşları ile birlikte Harvard Üniversitesi için yazdıkları ‘Mutation’ (Değişimler), kitabının başında çok büyük harflerle şunları yazar: “Yirminci yüzyılın başında kentlerde oturan nüfus bütün ülkenin %10’unu oluşturuyordu. Yüz yıl içinde ise dünya nüfusunun %50’si kentlerde yaşıyordu. 2025’de kentli nüfus beş milyarı bulabilir. (Bunun üçte ikisi fakir ülkelerde.)”

Bugün dünyada 22 megalopolis var. 2019’da İstanbul’un nüfusu 17 milyonla 20 milyon arasındadır. Koolhas 2025’de megalopolis sayısının 33 olabileceğini ve bunun 27 tanesinin doğu toplumlarında olacağını yazar.

Kentlerin büyümesi sadece doğal değil, aynı zamanda sosyal bir olaydır. İnsanlar aç kaldıkları zaman, hayvanlar gibi göçerler. Megalopolis küçük yerleşmelerin paralarını yer. Verimli topraklar boş kalır. Bu çaresizlik sadece kişiyi değil, ülkeyi de fakirleştirir. Ulusal gelirin düşmesi de buna paralel bir olgudur.

Türkiye’nin ana sorunları, teknik alanlarda 2025’e kadar mühendis yetiştirme, sanayinin hiç olmazsa %20 kadar artmasıdır. Bunun için ulusal bir seferberlik yapmak zorundayız.

Sevgili Okurlar,

Dünya başka bir teknolojik çağa girdi. Her çaba bu nitelikte olacak. Dünya bizim gibi ülkelere nasıl bakacak, nasıl egemen olmaya çalışacak? Tahmin etmeye çalışın. Bu bir seçim olmayacak. Tarih bunu görmedi.

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 165. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban