Yaşam

Doğan Kuban
Yaşam

Sevgili okurlar, bundan yüzyıl önce, Türkiye’yi çağdaş dünya ile politik ve entelektüel kurgu açısından eşit olacak bir Cumhuriyet kurduk. İslam dünyasında benzeri bugün bile yok. Avrupa Birliği’ne girmek üzereydik.

Bu konuma ulaşsaydık, bugün bir Avrupa devleti olacaktık. Bu bize eğitim ve teknoloji alanlarında kuşkusuz bugünkünden çok daha ilerde teknolojik ilerlemeye ve eğitim düzeyine ulaşmamızı sağlayacaktı. Cumhuriyet, çağdaş kavramının tanımladığı ilkeleri uygulamaya başladığı zaman, çökmüş Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini modern bir devlet almıştı.

Osmanlı devlet-i Aliyesi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kimlikleri farklıdır.


Tarlasında çalışan köylünün tek yardımcısı Aşık Veysel’in dediği gibi kara topraktır. Köylü doğaya zorunlu olarak sadık sevgilisi ve yâri olarak bakar. Bu doğa sevgisinin açık yorumudur. Sanayi toplumu öncesi üretiminin altyapısı topraktır.

Teknolojiyi başaramadık

Fakat günümüzde dünya yaşamına katılmak için toprak yetmiyor, teknolojik alanlarda hızla gelişmek gerekiyor. Bu gerçekleşmedi. Ülkede kentleşme, çabuk zenginleşme peşinde olan küçük sermaye sahipleri yatırımlarını pahalı inşaatlara ve gökdelenlere yatırdılar.

Türkiye’nin çağdaş gelişme hedefi tarımsal gelişim ve teknoloji olması gerekirdi. Bütün dünyada hızla artan nüfus, yiyecek üretiminin kentleşme nedeniyle kısır kalmasından bu yana dünya sermayesinin yeni kazanç yolları keşfetmesi, teknolojinin çok değişik araçlarla tüketimi teşvik etmesi, hepsinden daha tehlikelisi iklimsel değişikliler, dünya yaşamının ritminin değişmesi, denizlerin ve havanın kirlenmesi, yaşamın bütün tanınan özelliklerinin yavaş yavaş değişmesi.

Bu değişmeler nedeniyle dünyada 100 yıl içinde canlı yaşamın sona ereceğini savunan bilim adamları var. Bu bağlamda yazan yazarların dışında çoktan tedbir almaya başlayan devletler de var.

Bu değişim bizim ülkemizde, en çok da İstanbul’da mevcut. 70 sene öncesine kadar 1 milyon olan İstanbul nüfusu şimdi 20 milyona yaklaşıyor.

Bu terkedilen üretim alanlarını tekrar işler hale getirmek zorundayız.

Son kahraman insanlar

Sevgili okurlar,

Okulda 1930’larda öğrenciler, hocalar, memurlar, özellikle de askerler, Kurtuluş Savaşı’nı sürdüren son kahraman insanlardı. O zaman otomobili, apartmanı olan dostumuz yoktu. Benim için o zamandan resmi bayramlar ve sünnet düğünü anıları var. Lise öğrencileri 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramının gösterileri için sıcaktan yanardık. Eğirdir’e askerler sinema getirdiler. Eğer doğru hatırlıyorsam 1933’de ilk kez trenle gittik.

O günlerde biraz ergen olanlar Kurtuluş Savaşı sonrasını, İkinci Dünya Savaşı’nın gecelerini perdeleri kapalı, asker sınırlarda, paralarımız kumbaralarda yaşadık. Fakat devletin kredi borcu yoktu. Büyük savaş ve ayaklanmalar kredi verecek devlet de bırakmamıştı. Bu günlerde, büyük sıkıntılara karşın, çağdaşlaşıyorduk. Bugün 96 yıl sonra çağdaş olamayan fakir bir ülke görüntüsü var. Fakat hâlâ büyük bir ülke potansiyeli var.

Olanaklar zengin

Sevgili Okurlar,

Türkiye zengin olanakları olan, fakat “gelişmemiş” sınıfında sayılan bir ülke: Doların fiyatı yükselince piyasa dengesini yitirdi. İşsizlik %10 dan fazla. Üretim, hem teknoloji, hem de tarım alanında yetersiz, patent sayısı gelişmiş ülkelere göre çok az. Doğal çevre bilinçsizce yok ediliyor.

Peki, bütün bu sektörlerdeki çöküşün nedenini sokaklardaki kalabalık soruşturuyor mu?

Nedenini anlıyor mu? Neden güneş ve rüzgârdan enerji için yararlanmıyoruz? Dereler neden kuruyor? Devlet, madenleri neden yeteri kadar kullanmıyor?

Neden yıllardır inşaata yatırılan insan gücü tarıma yatırılmadı?

Teknoloji, en çok enerji isteyen alan. Bu bizde var. Uzman ve deneyimli personel yok.

Bu yakınmaların yanında önemli olan teknik eğitimdir. Bu konuları çok kez anlattığım için yinelemiyorum.

Bütün dünyanın dengesi bozuluyor. İyi eğitim almış insanlarımızın bazıları yabancı ülkelere taşınıyor. Bu gidişle bize gereken teknisyenleri nereden bulacağız?

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 183. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban