Bilişsel yanlılıklar: Dost mu düşman mı?

Özlem Kayım Yıldız
Bilişsel yanlılıklar: Dost mu düşman mı?

Bilişsel yanlılık, insan aklının objektif gerçeklikten ve rasyonel olandan sistematik bir biçimde ayrılması olarak tanımlanabilir. Birçok bilişsel alanda var olduğu gösterilen bu yanlılıklar ilk bakışta kusurlu bir evrimleşmenin ürünü olan sınırlılıklar olarak görülebilir. Bununla birlikte, evrimsel perspektiften bakıldığında bir bilişsel özelliğin rasyonel olup olmaması değil problemleri çözüp çözmemesi türün devamlılığı için işe yarar. Rasyonel olmayan bir bilişsel özellik, problemlerin çözümüne katkı sağladığı sürece adaptasyonun bir parçası olarak kabul edilebilir.

Bilişsel yanlılıklar insan aklını rasyonel olandan uzaklaştırsalar da türün devamlılığına katkı sağlarlar. İnsan aklının, seçimlerinin olumsuz sonuçlarını mümkün olduğunca azaltacak biçimde yüz binlerce yıl içerisinde geliştirdiği bilişsel kısa yollar olarak görülebilirler. Bilişsel yanlılıkların ortaya çıkış mekanizmasını anlamak için beyinlerimizin bilgiyi iki esas süreçle işlediğini bilmeliyiz: otomatik (sezgisel) ve kontrollü (analitik). Bu iki süreç, farklı nöroanatomik döngülerle yürütülür. Otomatik (sezgisel) süreç, usavurmadan bağımsızdır, tekrarlayan deneyimlerle kazanılmıştır, hızlıdır ve büyük oranda bilinçsiz ve refleks bir biçimde ortaya çıkar. Bilişsel yanlılıkların kaynağının otomatik (sezgisel) süreç olduğu düşünülmektedir. Kontrollü (analitik) süreç ise bilinçli, yavaş ve akılcıdır.

Bilişsel yanlılıklar, özellikle hızlı karar vermek durumunda olduğumuz, yeterli bilgiye sahip olmadığımız ve mükemmel bir seçeneğin olmadığı seçim süreçlerinde devreye girerler. Günlük yaşamda usavurmanın zamansal maliyeti göze alınamadığında sezgisel davranmanın yararlı olacağı açıktır. Örneğin karanlık bir sokakta yürürken sizi takip ediyor gibi görünen bir karaltı gördüğünüzde bilişsel yanlılığınız nedeniyle bunun bir haydut olabileceğini düşünürsünüz ve mümkün olduğunca çabuk sokağı terk edersiniz.


Aslında bu, rüzgârda dalgalanan bir bayrak olabilir. Bilişsel kısa yol, olası tehlikeyi sezmiş, hızlı davranmanızı ve güvende kalmanızı sağlamıştır. Bununla birlikte hepimiz, sahip olduğumuz sınırlı bilgi ve mükemmel olmayan öngörü yeteneklerimizle sonuçlarını bilmediğimiz kararlar vermek durumunda kalırız ve birtakım karar verme süreçlerinde sezgisel davranarak akılcı ve olası olandan sapmamız olumsuz sonuçlara yol açar. Kararlarımızı destekleyen kanıtlar sınırlı olsa da seçimlerimizden emin olmamız, bazı bilişsel yanlılıkların dirençli ve süreğen olmasına neden olur.

İnsan hep akılcı davranmaz

İnsanın her zaman akılcı davranan bir canlı olduğu şeklindeki klasik görüş, insan davranışlarının sistematik bir biçimde mantık ve olasılık yasalarını ihlal ettiğini gösteren birçok deneyle çürütülmüş, bilişsel yanlılıkların keşfi, insan zihninin içsel, yanılmaz akılcılığının sorgulanmasına ve ‘normatif’ standardın belirlenmesinde kafa karışıklığına yol açmıştır. Bugün bilişsel yanlılıkları dikkate almadan siyaset, sosyal bilimler, ekonomi ve sağlık alanlarında toplum davranışlarını anlama çabaları yetersiz kalacaktır.

Örneğin sahip olunan bilişsel yanlılıkların politik seçim süreçlerini etkilediğini biliyoruz. Seçmenlerin bir kısmı, liderleri yetkinlikleri açısından değerlendirmemekte, kendilerini temsil ettiğini, inançlarını paylaştığını düşündükleri liderleri desteklemektedirler; aksi yöndeki kanıtların sunulmasına karşın ‘onaylama yanlılığı’ (confirmation bias) nedeniyle görüşlerini değiştirmemektedirler. Tekrarlanan yalanların zamanla gerçeğe dönüşmesi ise başka bir bilişsel yanlılık, akla en sık ve kolay gelenin daha önemli olduğunu düşündüren ‘ulaşılabilirlik yanlılığı’ (availability bias) sayesindedir.

Çağımızın en büyük tehditlerinden biri olan iklim değişikliği konusunda da bilişsel yanlılıklar yaygındır. Örneğin ‘telafi edici yeşil inanç’ veya ‘negatif ayak izi illüzyonuna’ göre çevreye zararlı bazı davranışlar, çevre dostu başka bazı davranışlarla telafi edilebilir. İnsanlar arasındaki sosyal ilişkilerde geçerli olan dengeleme davranışı ile benzerlikler gösteren bu inancın çevre kirliliği ve iklim değişikliği konularında yararlı olmayacağı açık olsa da birçok insan bu inancı taşımaktadır.

Bilişsel yanlılıklar, belirli durumlarda hayatta kalmamızı ve türümüzün devamlılığını sağlar, hızlı karar vermek gerektiğinde insan zihninin akılcı olmaktan uzak ancak belki akılcı olmaktan daha iyi bir biçimde evrimleşmiş olduğunu düşündürür. Fakat akılcı karar verme süreçleri analitik düşünmeyi ve akılcılık prensiplerine uymayı gerektirir. Bu durumlarda bilişsel yanlılıklar seçimlerimizin sonucunu olumsuz etkiler. Bilişsel yanlılıklarımızı tamamen ortadan kaldırmak imkânsız ve muhtemelen oldukça zararlıdır, ancak bazı kararları verme süreçlerindeki olası olumsuz etkilerini akılda tutmak gerekir.

Özlem Kayım Yıldız

Bu yazı HBT'nin 257. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız