Dokunsal cihazlarla duyuların manipülasyonu

Özlem Kayım Yıldız
Dokunsal cihazlarla duyuların manipülasyonu

Beynimiz, dış dünyayı doğrudan ne görür ne de duyar. Aslında beynimizi, tüm duyularımız için bir işlemci olarak tanımlamak daha doğru: dış dünyadaki algılama eşiği içerisindeki tüm uyaranların elektrokimyasal sinyallerle işlendiği, anlamlandırıldığı ve optimal biçimde kullanıldığı bir şifre çözme merkezi.

Peki çevresel uyaranları alan ve beyine ulaştıran algaçları, başka bir duyuyu almak üzere yönlendirmek mümkün mü? Örneğin dokunarak işitmek ya da görmek sağlanabilir mi? Kuş- kusuz burada kastedilen ne retinadaki fotoreseptörlerin uyarılması yoluyla beyindeki görsel kortekste işlenen görme duyusu ne de iç kulaktaki kokleanın uyarımı ile işitsel kortekste iş- lenen bir işitme duyusu. Esasında kastedilen “duysal ikame” yani bir duyuyu başka bir duyu ile değiştirmek, çevresel uyaranların olağandan farklı algaçlarla beyne taşınması, algılan- ması, yorumlanması ve organizmanın işine yarar biçimde kullanılabilmesi.

Dokunma duysal ikame


Duysal ikamenin mümkün olabileceğine ilişkin ilk veriler on yıllar öncesinde yapılan çalışmalara dayanmakta. Bir öğrenme süreci sonrası BrainPort adı verilen küçük bir cihazla dile verilen minör elektriksel sinyallerin görme engelli bireylerde 800’de 20 keskinliğinde bir görme algısı yaratabildiği, bu sinyallerle imajların şekli, hareket yönü ve boyutunun algılanabildiği belirlendi. Beyin görüntüleme çalışmaları, dil ve deri üzerine uygulanan elektriksel sinyallerin görsel korteksi uyardığını gösterdi.

Dokunma duyusunun işitmenin yerini alıp alamayacağına odaklanan sonraki çalışmalar, dokunmanın işitme duyusunu ikame edebileceğini, başka bir deyişle deri üzerine uygulanan elektriksel sinyallerle seslerin algılanabileceği gösterdi. İşitme engelli bireyler, bileklikle uygulanan vibrasyon duyusu ile köpek havlaması, kapı zili gibi sesleri ayırt edebildiler. Beyin görüntüleme yöntemleri uyarımın beyindeki dokunma merkezinin yanı sıra işitme merkezini de harekete geçirdiğini gösterdi.

Deriye uygulanan dokunsal uyaranların sinir hasarı sonucu azalmış duyuları kompanse edebileceğine ve protez kullanıcılarında işlevselliği artırabileceğine ilişkin gerçek yaşam verileri de mevcut. Duysal ikamenin mümkün ve işe yarar olabileceğini gösteren bu bulgulara ek olarak birtakım uyaranlarla duysal ekspansiyon ya da artırma veya gerçekte var olmayan duyuları harekete geçirmek de mümkün olabilir mi?

Başarılı örnekler var

Duysal artırmanın mümkün olabileceğine dair örnekler mevcut. Renk körü olan maymun- lara genetik mühendislik yoluyla insan fotopigmenti içeren fotoreseptörlerin yerleştirilmesinin renk algısını sağlayabileceği gösterildi. Peki duysal artırmayı duysal ikameye benzer biçimde dokunsal uyaranla yapmak mümkün mü?

Bir kızılötesi ışınımölçere bağlanmış bileklikle verilen dokunsal uyaranla kızılötesi kameraların algılanabileceği bildirildi (Eagleman D. 2020. Livewired: The Inside Story of the Ever-Changing Brain. Vintage.). Duysal artırma görme duyusuna sınırlı olmayabilir ve işitme, koku, ısı algısı gibi birçok duysal alanda tür için normal kabul edilen duyusal eşiğin dışındaki uyaranları algılamak mümkün olabilir. Bununla birlikte, bu uyaranların beyinde nasıl işleneceği konusu henüz bilinmiyor çünkü beynimizin insan türünün aşina olmadığı duyuları nasıl ve ne şekilde işleyebileceğine ilişkin bilgiye sahip değiliz.

Duysal ikame ve artırmadan başka duysal ekleme olarak ifade edilebilecek başka bir manipülasyon da mümkün. Örneğin elektromanyetik alan bilgisi bir bileklikle uygulanan do-kunsal bir uyarana dönüştürülebilir (https://neosensory.com/developers/) ya da tıpkı kediler gibi gezegenin manyetik alanını algılamamız mümkün olabilir.

Osnabrück Üniversitesi’nden araştırmacılar feelSpace adını verdikleri bir kemer geliştirdiler. Kemer, gezegenin kuzey kutbuna dönüldüğünde vızıltı şeklinde bir uyaran veriyor. Başlarda vızıltı şeklinde hissedilen bu uyaran zamanla “kuzeyin orada olduğu hissine” dönüşüyor. Kemerin kullanıcıları haftalar içerisinde mekânsal algılarının iyileştiğini, ip uçlarına dikkat vermeden mekanları bulabildiklerini belirttiler. İlginç biçimde, kemer artık kullanılmadığında da mekânsal oryantasyon üzerine olan olumlu etkisi devam etti. Ne yazık ki manyetik alan algısının beyindeki lokalizasyonunu bilmemizi sağlayan nörogörüntüleme verilerine sahip değiliz.

Duysal ikame, artırma ya da eklemeyi içeren manipülasyon yöntemleri görme ve işitme engelliliği gibi durumların yönetiminde olduğu kadar, insan türünün olağan yetilerine sahip bireylerin duysal yetilerinin artırılması amacıyla da kullanılabilir.

Özlem Kayım Yıldız

*Bu yazı, HBT Dergi 423. sayıda yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız