Özgür irade ve nörobilim

Özlem Kayım Yıldız
Özgür irade ve nörobilim

Bizler sahip olduğumuz birçok seçenek arasından seçim yaptığımızı ve özgür iradeye sahip olduğumuzu düşünürüz. Bu bir yanılsama mıdır yoksa katı nöral determinizm, eylemlerimizden sorumlu olmamıza yetecek bir alan bırakmış mıdır?

Özgür irade kavramının tanımlanması güçtür; başka türlü davranabilme ve seçimlerini kontrol edebilme yetilerine sahip olmayı içerir. Birtakım nöropsikiyatrik ilaçlar ya da madde kullanımı seçimlerimizi etkileyebilse de ahlaki ve yasal olarak insanın özgür iradeye sahip olduğu ve eylemlerinin sonuçlarından sorumlu olduğu kabul edilir. Öte yandan determinizm, insan seçimleri ve eylemleri de dahil her olgunun doğa yasaları (özgür irade için nörobiyoloji yasaları, nöral determinizm) ile belirlendiğini öne sürer. Gerçekte, seçimlerimiz irademiz dışında belirlenmiş ise özgür iradeden bahsedilebilir mi?

Kuşkusuz zihinsel aktiviteler beynin ürünüdür fakat beyin aktivitelerini belirleyen bir özgür irade var mıdır? Başka bir deyişle, seçimlerimizin tümünü bilinçli farkındalık ile mi yaparız? Yüzyıllardır fi lozoflar, teologlar ve bilim insanlarını meşgul eden bu soru, birtakım nörobilim araştırmalarına da konu oldu. Laboratuvar ortamında yapılan araştırmaların sonuçlarının gerçek yaşama uyarlanmasıyla ilgili sorunlar olabileceğini akıldan çıkarmadan, bazı araştırmaların sonuçlarını paylaşmaya değer.


Deney ve yol açtığı tartışma

1983’te nörolog Benjamin Libet ve arkadaşları (*), yöntemi ve sonuçları oldukça tartışılan bir deney yaptılar. Basitçe anlatılırsa yazarlar, el hareketi gibi basit bir motor hareketi gerçekleştirme kararını bilinçli olarak almadan önce beyinde ‘’hazırlık potansiyeli’’ olarak adlandırılan bir aktivitenin kaydedildiğini, bu bulgunun, bilinçli karar verme sürecinin bazı beyin aktivitelerinin nedeni değil sonucu olduğuna, başka bir deyişle istemli hareketlerimizin bilinçsiz olarak başlatıldığına işaret ettiğini öne sürdüler.

Kimileri bu bulguyu özgür iradenin ölümü olarak yorumladılar.

Yıllar içerisinde başka birçok araştırmacı Libet’in deneyini tekrarladı ancak bu araştırmaların çok azında tam olarak aynı yöntem kullanıldı ve benzer sonuçlar elde edildi. Öte yandan basit bir motor harekete karar verme sürecinin, tasarlanmış kompleks davranışlara karar verme sürecinden farklı olabileceği düşüncesi doğdu; ancak ahlaki ikilemler içeren kararları verme sürecinde de hazırlık potansiyellerinin kaydedildiği saptandı.

Fakat hazırlık potansiyellerinin yani bilinçli bir seçim yapmadan önce oluşan beyin aktivitelerinin doğasını ve anlamını tam olarak bilmiyoruz.

Bu aktiviteler seçimlerimizi bizim adımıza mı yaparlar?

Üzerlerinde bilinçli bir tasarrufumuz var mıdır?

Örneğin eyleme dönüşmelerini engelleyebilir miyiz? Araştırmalar, bir hazırlık potansiyeli oluşmasına karşın, motor aktivitenin istemli olarak veto edilmesinin yani başlamadan durdurulmasının mümkün olduğunu gösterdiler. Bu nedenle, Libet paradigmasının özgür iradenin tümüyle bir illüzyon olduğunu kanıtladığını söylemek zordur.

Nörobilimsel materyalizm ya da nöral determinizm, beyinlerimizdeki moleküler olaylar ve elektriksel aktivitelerin seçimlerimizin tümünü dikte ettiğini, zihinsel süreçlerin beyin aktivitelerinden kaynaklanan ancak bu aktiviteleri kontrol etmeyen birer epifenomen olduklarını öne sürer.

Oysa bizler sahip olduğumuz birçok seçenek arasından seçim yaptığımızı ve özgür iradeye sahip olduğumuzu düşünürüz. Bu bir yanılsama mıdır yoksa katı nöral determinizm, eylemlerimizden sorumlu olmamıza yetecek bir alan bırakmış mıdır?

Nörobilim araştırmaları henüz bu soruya net bir yanıt vermekten uzaktır.

Özlem Kayım Yıldız

(*) Libet B, Gleason CA, Wright EW, Pearl DK. Time of conscious intention to act in relation to onset of cerebral activity (readiness-potential): the unconscious initiation of a freely voluntary act. Brain 1983;106:623–642. doi:10.1093/brain/106.3.623 pmid:6640273

Bu yazı HBT'nin 239. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız