Pandeminin geleceği

Özlem Kayım Yıldız
Pandeminin geleceği

Çin’de nedeni bilinmeyen zatürre vakalarının bildirilmesinin üzerinden 458, Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi ilanının üzerinden 387 gün geçti. 2 Nisan 2021 itibarıyla Dünya üzerinde 130.133.810 kişi SARS-CoV-2 ile enfekte oldu, 2.838.716 kişi ise COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetti.

Bu süre içerisinde ülkeler ve toplumlar pandemiden değişken düzeylerde etkilendiler; bazı ülkelerde toplum içerisindeki yayılım -şimdilik- sınırlandırılmış görünürken, Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri gibi bazı ülkelerde seyir, yüz binlerce can kaybı ile katastrofik bir hal aldı. Veri şeffaflığının olmadığı ülkelerdeki seyri tam olarak bilmemekle birlikte, dünya popülasyonlarının büyük bir kısmının pandemiden belirgin bir biçimde etkilendiğini söylemek yanlış olmaz. Peki, eski normal yaşamlarımıza ne zaman dönebileceğiz?

Yeni Zelanda Otago Üniversitesi Koruyucu ve Sosyal Tıp Bölümü’nden Profesör David Skegg ve arkadaşlarının 16 Şubat 2021’de Lancet’te yayımladıkları makale (https://doi.org/10.1016/S0140-6736(21)00424-4) COVID-19 için gelecek senaryolarını ele alıyor. Skegg’e göre pandeminin yeni bir evresine giriyoruz. Hükümet politikaları, insan davranışları, aşılamanın yaygınlığı ve etkinliği, tedavilerin başarısı, yeni mutasyonların ortaya çıkıp çıkmaması gibi pandeminin seyrini belirleyebilecek birçok etken var bu evrede. Reenfeksiyona (hastalığı geçirmiş kişinin tekrar hastalanmasına) neden olabilen Brezilya varyantı gibi varyantlar, hastalığı geçirerek kazanılacak bir sürü bağışıklığının mümkün olmadığını bir kez daha gösteriyor.


Etkili ve güvenli olduğu bildirilmiş COVID-19 aşılarının öngörülenden daha kısa sürede, pandeminin ilk yılı içerisinde geliştirilmiş ve 158 ülkede uygulanmaya başlanmış olması umut verici ancak bu başarı, yakın gelecekte pandemiyi sonlandırmaya yetecek mi? Skegg ve arkadaşlarına göre, hem hastalık tablosunu hem de enfeksiyonu önleyecek aşılarla dünya popülasyonunun yeterince büyük bir kısmı aşılanıncaya dek pandemi sonlanmayacaktır. Popülasyonun sınırlı bir yüzdesini kapsayan aşılama sonrası önlemlerin erken kaldırılması yayılımın artmasına neden olacaktır. Üstelik aşılarla sağlanan immünolojik korunmanın süresi henüz bilinmediğinden tekrar aşılanma gerekliliği ortaya çıkabilir, mevcut aşıların koruma sağlamadığı yeni mutasyonlar ortaya çıkarsa bu mutasyonlardan da koruyacak farklı aşıları uygulamak gerekebilir.

Aşılama ile belirli bir ülkenin sınırları içerisinde salgının kontrol altına alınması mümkün görünse de hiçbir ülkenin kalıcı olarak dünyadan izole olamayacak olması, sınırların açılması ile yaşamın eski olağan seyrinde devam edebilmesi için aşı milliyetçiliğinin terk edilip aşılara küresel erişimin sağlanması bir gereklilik. Dünya üzerinde virüsün yayılmaya devam etmesi, bulaşıcılık ve öldürücülüğün artmasına ve aşı etkinliğinin azalmasına yol açacak mutasyonların gelişmesine zemin hazırlayabilir. Sınırların açılması ile ülke içerisinde yayılımı ortadan kaldırmış (eliminasyon sağlamış) ülkelere yeni mutant virüslerin girmesi olası. Öte yandan SARS-CoV- 2’nin hayvanları da enfekte edebilmesi, küresel ölçekte virüsün ortadan kaldırılmasının (eradikasyon sağlanmasının) oldukça zor olduğunu düşündürüyor.

İki senaryo

Skegg ve arkadaşlarına göre bundan sonraki olası senaryolar neler?

İyimser senaryo, dünya popülasyonlarının sürü bağışıklığı oluşturmaya yetecek bir kısmının, bundan sonra gelişecek mutasyonlardan da koruyabilecek aşılarla aşılanması ve bulaşma zincirinin kırılmasıdır. Küresel ölçekte aşı üretiminin ve aşılara ulaşımın sınırlılığı göz önüne alındığında bu senaryonun -gerçekleşse dahi- zaman alacağı söylenebilir.

Kötümser senaryo ise virüsün yeni ortaya çıkacak tüm varyantlarına karşı etkili olabilecek aşıların geliştirilememesi, sadece gelişmiş ülkelerde yaşayanların varyantlardan koruyan güncellenmiş aşılarla aşılanabilmesi ve küresel kontrolün olanaksız olmasıdır.

Bu senaryoda gelişmiş ülkelerde dahi tekrarlayıcı salgınlar gelişecek ve normale dönüş süreci sekteye uğrayacaktır. Ulusal düzeyde sağlanmış salgın kontrolü uzun dönemde sürdürülebilir olmayacaktır çünkü hiçbir ülke kalıcı olarak diğer ülkelerden izole olamayacaktır. Aşı milliyetçiliği, küresel ölçekte kötümser senaryonun ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır.

Pandeminin geleceğine ilişkin öngörüler, yakın bir gelecekte virüsün dünya üzerinden silinmeyeceğini düşündürüyor. Bugün bütün yıkıcılığı ile sürmekte olan pandemi ile mücadele ederken aynı zamanda gelecek planları da yapmalıyız.

Özlem Kayım Yıldız

Bu yazı HBT'nin 263. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız