Son yıllarda geri çekilen makalelerin sayısında artış var

Özlem Kayım Yıldız
Son yıllarda geri çekilen makalelerin sayısında artış var

2023 yılında çoğu Pakistan, Suudi Arabistan, Rusya ve Çin’den olmak üzere 10.000’den fazla makale geri çekildi (doi.org/10.1038/d41586-023-03974-8). Bununla birlikte, geri çekilen makaleler sadece çok sayıda yayın yapılan bu ülkelerle sınırlı bir sorun değil; Avrupa kurumlarında çalışan yazarların kaleme aldıkları ve yayınlandıktan sonra geri çekilen makale sayısı da günden güne artıyor.

2000 ve 2021 yılları arasında biyomedikal yayınların geri çekilme oranı dört kat arttı (https://doi.org/10.1007/s11192-024-04992-7). Avrupa’da en yüksek oranlar İngiltere, Almanya, İtalya ve İspanya’dan. 2020’de 100.000’de 10,7 olan geri çekilen makale oranı 2021’de 100.000’de 44,8’e yükselmiş durumda.

Makalelerin üçte ikisinin geri çekilme nedeni araştırma suistimalleri. Araştırma suistimali denince akla ilk önce uydurma, tahrifat ve intihal gelse de imaj manipülasyonu, yazarlık dolandırıcılığı, güvenilmez veri, etik olmayan davranış ve var olan çıkar ilişkisini beyan etmeme gibi iyi araştırmacılık pratiğiyle bağdaşmayan eylemler de suistimal tanımı içerisine dahil edilmekte. Bunların yanı sıra, çalışmalarındaki kasıtsız hatalara yönelik eleştiriler nedeniyle makalelerinin geri çekilmesine rıza gösteren yazarlar da mevcut. Geri çekilmiş makaleler, bir medya organizasyonu olan Retraction Watch’da listeleniyor (https://retractionwatch.com).


Bilimsel makalelerin geri çekilme oranlarındaki artışın birçok potansiyel nedeni var. Hakem değerlendirmesi süreci gittikçe artan biçimde eleştiriliyor. Ayrıca Türkçeye “kâğıt fabrikası” olarak çevrilebilecek “paper mill”, yani belirli bir ücret karşılığı sahte veya düşük kaliteli makaleler yayınlayan oluşumlar da artan geri çekilme oranlarından sorumlu.

Dikkatler kuşkulu metinlerde

Geri çekilen makale sayısındaki artışın diğer bir olası nedeni de diğer araştırmacılar ve yayıncıların araştırma suistimallerini saptamakta gittikçe daha dikkatli olması olabilir. Kuşkulu metinler ve verileri tarayıp olası suistimalleri belirleyebilen dijital araçlar ve yazılımların (intihal saptama yazılımları) yanı sıra Elisabeth Bik ve Sholto David gibi imaj manipülasyonu üzerine çalışan uzmanların uğraşları da bilimsel yayıncılıktaki etik olmayan unsurların saptanmasında etkili.

Bik, bilimsel makalelerde araştırma bütünlüğüne yönelik yaygın tehditleri açığa çıkaran olağanüstü çalışmaları nedeniyle 2021’de John Maddox Ödülü’ne layık görüldü. Makalelerin yayınlandıktan sonra değerlendirmeye tabi tutulmasını sağlayan PubPeer gibi oluşumlar, yayınlanmış araştırmaların daha derin biçimde irdelenmesine olanak sağlıyor (https://pubpeer.com).

İlk kez 1928 yılında sosyoloji araştırmaları için kullanılan (Sociology and Social Research, 1928), akademik kariyer için yayın yapma baskısını ifade eden ve etik olarak uygun olmayan bilim- sel araştırma üretimine katkıda bulunduğu belirlenmiş “yayınla ya da yok ol” (publish or perish) sözü, Goodham yasasını hatırlatıyor: Bir ölçüt, hedef haline geldiğinde iyi bir ölçüt olmaktan çıkar.

Bilimsel araştırma ve makalelerin en yüksek kalite standartlarını karşılaması, yayınlanma öncesi ve sonrasında hakemler ve diğer profesyonellerce etkin biçimde eleştirilmesi ile mümkün. “Kâğıt fabrikası” oluşumlara karşın neyse ki Bik ve David gibi bağımsız eleştirmenler ve olası intihalleri saptamaya yönelik dijital araçlar mevcut.

Özlem Kayım Yıldız

*Bu yazı, HBT Dergi 427. sayıda yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız