COVID-19’un kayıp nesli için ne yapacağız?

Özlem Yüzak Y
COVID-19’un kayıp nesli için ne yapacağız?

Eğitim dışında her şey açık... Kuran kursları dahil... Düğünler, tatiller, askere uğurlamalar gırla... Ama iş eğitime gelince yasak. Tamam da nereye kadar?

COVID-19 en büyük zararlardan birini eğitim yaşındaki nüfusa verdi. Önce bunun farkında olalım. Dünya genelinde 1 milyarı aşkın çocuk ve genci okuldan uzaklaştırdı ve bunların en az 30 milyonu bir daha asla eğitime geri dönemeyecek. Dünya Bankası’nın tahminlerine göre okulların kapalı olmasının maliyeti 10 trilyon doları bulacak.

Pandemi nedeniyle oluşan halk sağlığı krizi eğitime ve eğitimin getireceği fırsatlara erişim hakkını kaybeden bir COVID-19 nesli yarattı. Peki, onlar ne yapacaklar? Yaşama nasıl tutunacaklar?


Bu 30 milyonun önemli bir kısmı kız çocukları. Okul aslında onlar için zorla küçük yaşta evlendirilmeleri karşısında en iyi kalelerden biri idi. Ayrıca önlerine açılacak fırsat kapısı idi.

Kapanıyor ne yazık ki..

COVID-19 pandemisi ile eski normal bitti. Tamam. Yeni normalin içindeyiz. Ama bakıyoruz. Yeni normalin dinamikleri içinde eğitim, özellikle Türkiye gibi yoğun genç nüfusa sahip gelişmekte olan ülkeler için özel bir anlam ifade etmiyor, edemiyor. Aslında COVID-19 öncesinde dünyada ciddi bir öğrenme krizi sorunu vardı. Tabii Türkiye’de de. Gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yarısından fazlası “öğrenme yoksulluğundan” mustarip. 11 yaşına gelen birçok çocuğun temel okuryazarlık ve aritmetik becerileri ya çok az veya hiç yok. UNESCO verilerine göre, günümüz gençlerinin 800 milyonu herhangi bir vasıf sahibi olmadan eğitimden ayrılıyor. Şimdi bu katlanarak artacak.

Eğitimi önceliklerinin arasına alan ülkeler ile ayrıldığımız önemli noktalardan biri bu “yeni normal”: Avrupa ülkeleri, Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan, Endonezya, Yeni Zelanda, Avustralya... Biz ise aşının bir an önce bulunmasını ve pandeminin sona ermesini bekleyen ülkeler arasındayız.

COVID-19 için yapılan gelecek senaryoları içinde, sürecin uzayacağı, ekonomik krizin derinleşeceği, bunu sosyal krizlerin izleyeceği gibi projeksiyonlar da var.

Peki, okullar ne kadar kapalı kalabilir? Herkesin eğitime eşit erişimi için yapılması gerekenler nedir? Uzaktan öğrenme konusundaki eksiklikler nasıl ve ne zaman tamamlanacak? Bugün Sayın Cumhurbaşkanı müjdesini açıklayacak. Bu müjdenin içinde bu soruların yanıtının da olmasını beklemek çok mu hayalcilik olur?

Geçen hafta TEDMEM’in COVID-19 sürecinde eğitim, uzaktan öğrenme, sorunlar ve çözümler raporundan bahsetmiştim. Raporun bir noktasında yanıt bekleyen başka sorular var. Örneğin, okulların kapalı kaldığı dönemde ne ölçüde öğrenme kaybı ve öğrenme eksiği oluştu?

Öğrencilerin sosyal, duygusal ve davranış gelişimleri okulların kapalı kalmasından nasıl etkilendi?

Eğitimin finansmanına küresel katkı için imza

COVID-19 kayıp nesli oluşmasını önlemek isteyen bir grup düşün insanı, Nobel ödüllü bilim insanı, siyasetçi, devlet başkanı, başbakan, akademisyen G20’yi, IMF’yi, Dünya Bankası’nı, bölgesel kalkınma bankalarını ve tüm ülkeleri krizin ölçeğini tanımaya ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri içinde yer alan “herkes için eşit eğitim fırsatı” hedefini gerçekleştirmek için eyleme geçmeye çağırdı. Aralarında Türkiye’den Hikmet Çetin ve Kemal Derviş’in de imzalarını gördüğüm bildiri özetle şöyle:

Gençleri eğitime geri döndürmek ve eksik derslerinin telafisini sağlamak için kaynaklara artık acilen ihtiyaç var. Dahası, eğitimi daha iyi yeniden inşa etmeliyiz: Çevrimiçi öğrenme, kişiselleştirilmiş öğrenme ve öğretmen eğitimi için daha fazla destek; yoksul aileler için şartlı nakit transferleri ve mesafe kurallarına uyan daha güvenli okullar...

Bildiri, 4 önemli maddeyi içeriyor:

1- Her ülke şartlı ve koşulsuz nakit transferleri yoluyla en dezavantajlı çocukların ihtiyaçlarına öncelik vererek okula katılımı teşvik etme sözü vermelidir.

2- Uluslararası toplum, yoksullar, kızlar, çatışma bölgelerindeki çocuklar ve engelliler dahil olmak üzere en savunmasız olanlara odaklanarak eğitim yardımını artırmalıdır. Eğitim için kaynakları serbest bırakmanın en hızlı yolu borç ertelemesidir. En fakir 76 ülke, önümüzdeki iki yıl içinde 86 milyar dolar borç ödemek zorunda. Bu paranın eğitime ve çocuklar için diğer öncelikli yatırımlara yeniden tahsis edilmesi şartıyla, borcun askıya alınması çağrısında bulunuyoruz.

3- IMF, 1.2 trilyon dolarlık Özel Çekme Hakkı (kendi küresel rezerv varlığı bünyesinden) vermeli ve üyeleri, bir kurtarma platformu oluşturarak bu kaynakları en çok ihtiyaç duyan ülkelere yönlendirmeyi kabul etmelidir.

4- Dünya Bankası, ek bir Uluslararası Kalkınma Birliği bütçesi oluşturmalı. İngiltere ve Hollanda küresel eğitim için toplam 650 milyon dolar tutarında bir fon ayıracaklarını belirtmişlerdi. Diğer ülkeleri, özel sektörü ve vakıfları da bu fona katılmaya çağırıyoruz.

Özlem Yüzak

*Bu yazı 21.08.2020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.

Özlem Yüzak

Bilgi işçisi olarak tanımlıyor kendini... 15 yılı aşkın süredir Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Bilgi Toplumuna Doğru’ adlı köşesinde çağdaş dünyanın anahtarı olan bilgi, bilim ve eğitimin önemi üzerine yazıp duruyor. İnsanın doğa ve insan üzerinde kurduğu iktidardan dehşetli rahatsız; bu yüzden sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet, iklim değişikliği yine ilgi duyduğu alanlar arasında. “Kıskaçtaki İnsan ve İsyan” adlı bir kitabı bulunuyor.