Korona… Dayanışma en yaşamsal… Ve doğru siyaset…

Özlem Yüzak
Korona… Dayanışma en yaşamsal… Ve doğru siyaset…

Sabah saatlerinde başladı WhatsApp grubunda konuşma... Hastanelerde, aile hekimliklerinde yeterli maske olmaması üzerine... Sabahları şeker dağıtır gibi bir tane dağıtıp “bütün gün idare edin” denmesi, kimi yerde kumaş maskeler dağıtılması ve yıkayıp tekrar kullanılmasının söylenmesi... Doktorlar vardı aramızda.. Yani teyitli... Durum vahim.. “Ne yapabiliriz?” dendi ve bir medikal firması ile görüşüldü; hızlıca paralar toplandı, herkes karınca kararınca ve 2 saat içinde iş bitmişti.. 2 büyük hastaneye en azından kısa da olsa bir süreliğine yetecek kadar gönderildi...

Peki, neden her hastane için gönüllüler grubu oluşturulmasın? Aile hekimlikleri için yerel destek çözümleri geliştirilmesin?

Doktorlarımız, hemşirelerimiz, sağlık çalışanlarımız... Şimdi büyük yük onların sırtında... Sadece kendilerini değil, evlerinde onları bekleyen ailelerini çocuklarını da risk altına atarak çalışıyorlar. Bu yüzden onları korumak, kollamak herkesin sorumluluğu olmalı...


Yeterli mi? Tabii değil.

Acilen yapılması gereken maske, dezenfektan ve gerekli tıbbi malzemelerin üretiminin tek elden yönetilmesi ve denetlenmesi..

Sadece gerçekleri söyledi diye bir doktorun suçlanması, cezalandırılması ise asla kabul edilemez...

Neden hükümet sağlık çalışanları için önlemler ve hatta destek paketi açıklamıyor?

Koronavirüs insanlığın da büyük sınavı aynı zamanda... Dayanışma ise önce empati kurmakla başlıyor... Market raflarını talan edip evin bir odasını doldururken bunu almaya gücü yetmeyenleri ya da başkasının hakkını da aldığını düşünme bilinci ile... Kendisi evden çalışma şansına sahip iken bunu yapamayanların, toplu taşıma ile işlerine gidip dönenlerin yerine kendini koymakla...

İşveren ile çalışan arasındaki çizgi... Yoksul ile varsıl arasındaki çizgi... İşsiz ile çalışabilen arasındaki çizgi... İşte bu çizgiler arasında duruyor empati...

Ev sahibinin kiracısından her ay başı aldığı kirayı ya almamasında ya da ertelemesinde... İşverenin dükkânını kapatmak zorunda olduğu için işçisini hemen kapının önüne koyup koymamasında...

Hepimiz aynı gemideyiz teranesine inanmayın...Teste erişimden, olası bir korona vakasında göreceğiniz tedaviye, nasıl şartlarda çalıştığımıza, nasıl bir ortamda yaşadığımıza, nasıl bir eğitim aldığımıza kadar her şey belirleyici... Ve bu yüzdendir ki hastalık en çok alt sınıfları vuracak..

Ve hükümetler... 

İnsanlık sınavı hükümetlerin attıkları ve atacakları adımları da kapsıyor...

Evet, daralan ve daha da daralacak olan ekonomiye yönelik önlem paketleri ama aynı zamanda “Parayı düşünmeyin, işimi kaybeder miyim diye korkmayın! Siz sağlığınızı düşünün. Para bizim işimiz” diyebilmek... Kanada Başbakanı’nın yaptığı gibi..

Kimi ülkelerde test yaptırmak ücretli iken kimi ülkelerde ücretsiz. Güney Kore örneğin: Haftada 140 bin test kiti üretti. Günde 20 bin kişiye test yaptı. Hepsi de ücretsiz…

Peki, sonuç: Koronovirüs nedeniyle en düşük ölüm oranı Güney Kore’de: “yüzde 0.7…

İspanya salgınla mücadele için özel kurumlar dahil tüm hastaneleri ve sağlık hizmeti veren tüm kuruluşları devlet kontrolüne geçirme kararı aldı. Yani kamulaştırdı bir anlamda..

Tüm bunlar neyi gösteriyor? Sağlık hizmetlerini özelleştireceğim diye devlet hastanelerinin, üniversitelerin araştırma hastanelerinin içlerini boşatmanın ne kadar yanlış olduğunu...

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bir açıklama yaptı “Düşünülmemiş şeyleri düşünmeye, hesaplanmamış şeyleri bulup ortaya çıkarmaya ihtiyacımız var” diyerek milletin seçkin zekâlarından, stratejik akla sahip temsilcilerinden yapıcı ve yaratıcı katkılar beklediğini ifade etti. Eğitimi bu hale getirdikten, her yeri  imam hatiplerle, her kuytu köşeyi sübyan mektepleri, Kuran kursları ile doldurduktan sonra ne diyelim, “geçmiş olsun mu”?

Cezaevleri... Bir diğer can acıtıcı husus... Koğuşlar dopdolu, sağlık koşulları yetersiz... Tutuksuz yargılanabilecekler neden bırakılmıyor?

Korona günleri başladı sınır kapısında bekleşen mülteciler unutuldu, kendi kaderlerine terk edildi.. Oysa ne güzel onlar üzerinden siyaset yapılıyordu değil mi?

Zor günler... Ama aynı zamanda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının da bir işareti.. Hazır herkes evdeyken hayat yavaşlamışken bunların üzerine kafa yormanın da zamanı...

Özlem Yüzak


*Bu yazı 20.03.2020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.

Özlem Yüzak

Bilgi işçisi olarak tanımlıyor kendini... 15 yılı aşkın süredir Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Bilgi Toplumuna Doğru’ adlı köşesinde çağdaş dünyanın anahtarı olan bilgi, bilim ve eğitimin önemi üzerine yazıp duruyor. İnsanın doğa ve insan üzerinde kurduğu iktidardan dehşetli rahatsız; bu yüzden sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet, iklim değişikliği yine ilgi duyduğu alanlar arasında. “Kıskaçtaki İnsan ve İsyan” adlı bir kitabı bulunuyor.