Ağ tarafsızlığı

Tanol Türkoğlu
Ağ tarafsızlığı

İki esnaf düşünün. Aynı cadde üzerinde hizmet veren iki büfe esnafı. Belediye o caddede yürüyenleri tek tek sorgulasa ve büfelerden birine gidenlere yol verip, diğerine gidenlere izin vermese (veya bir süre bekleterek bıraksa) adil bir uygulama olur muydu bu? Benzer şekilde “ağ tarafsızlığı” da internet trafiğini taşıyan telekom firmalarının böyle bir müdahale yapma hakkına sahip olamaması anlamına gelmektedir. Dijital trafikte akan mesajların türü veya içeriğinin ne olduğu, bu firmaların sunduğu hizmetle ilgili değildir. Tıpkı bir postacı gibi. Dağıttığı zarfların birinin içinde bir aşk mektubu, diğerinde bir kredi kartı ekstresi, bir başkasında hamiline yazılmış yüklü bir çek olabilir. İçerik postacıyı ilgilendirmez. Her üçünü de aynı standard hizmet kalitesi çerçevesinde sahiplerine dağıtmalıdır. Keza postacı, aynı sokakta yaşayan kişilerin kim olduğuna göre de ayrımcılık yapamaz. “Önce sokağın ortasında yaşayan Ahmet Bey’in zarfını teslim edeyim (çünkü o ünlü birisi veya bana bahşiş veriyor) geri kalanları sonra dağıtayım” da diyemez.

ABD’de, internet trafiğini taşıyan ağların sahibi dev telefom firmaları, devletin böyle bir düzenleme yapıp, kendilerine bu türden bir hakkın verilmesini talep etmekteler. Nedeni basit! Müşterisi olan web sitelerin bazılarına daha hızlı erişim, diğerlerine ise daha yavaş (“standard”) erişim hizmeti verecekler. Daha hızlı erişim imkânı almak için web sitelerinin ekstra ücret ödemeleri gerekecek. Zaman içinde kullanıcılar, standart erişime sahip web siteleri daha yavaş çalıştığı için hızlı erişim alan web sitelerine kayacak. Bir başka deyişle “Kahrolsun dijital eşitlik!”

Postacı taşıdığı zarflar sayesinde sokakta yaşayanların birer ikişer zenginleştiğini, kendisinin ise yerinde sayıp postacılıktan öteye gidemediğini görünce, işin kolayına kaçıp pastadan ekstra hak talep etme yolunu seçiyor. Öyle yapacağına, elinde maddi imkânlar var, sen de katıl bu dijital devrime. Cebinde parlak fikirleri olan genç kuşakları destekle. Onlara yatırım yap. Birlikte kazanın. Olmaz mı?


Olmaz; lütfetmezler! Çünkü bu telekom şirketleri eski paradigmanın krallarıdır. Yeni paradigma onları kral statüsünden çoktan indirdi (anlamamazlıktan geliyorlar). Bugün ülkeler arası telefon görüşmesi yapmak isteyenlerin kaçı bedava Skype yerine eski usul, telefon şirketi üzerinden arama yapıyor? Whatsapp yerine SMS, e-posta yerine mektup gönderiyor?

Yıllardır internet bağımsızlığı konusundaki lobi faaliyetleriyle tanınan kanaat önderlerinden John Perry Barlow da 1996’da Davos’ta bu kralların bir dediğini iki etmeyen kamu yöneticilerine şöyle seslenmişti: “Endüstri çağının hükümetleri, et ve çelik yorgunu olan sizler! Ben siber-uzaydan geldim. Akıl’ın yeni merkezinden. Gelecek adına, geçmişe ait olan sizlerden bizi yalnız bırakmanızı istiyorum. Siz bu yeni dünyaya ait değilsiniz. Bizim toplandığımız bu yerde sizin hiçbir egemenlik hakkınız yok!” (metnin orijinalinin tamamı burada : http://bit.ly/JPB96).

Dünün krallarının et ve çelik dünyasında, alternatifsizlikten doğan “katma değerli” (yani ekstra ücretli) hizmet modelinin olması belki doğaldı. Bugün artık dijital (ve bedava) alternatifi olan bu hizmetler için neden hala ekstra para ödeyelim? “Ama o dev şirketler batabilir?” Olabilir! Devleşirken kazandıklarını vatandaşlarıyla paylaştılar mı ki düşüşe geçtiklerinde faturayı onlara kesmeye çalışıyorlar?

Tanol Türkoğlu / [email protected]


Bu yazı HBT'nin 72. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu