Aptal algoritma

Tanol Türkoğlu
Aptal algoritma

Geçtiğimiz günlerde ABD Kongresi’ne bu kez Google’ın CEO’su Sundar Pichai ifade verdi. Konu temel olarak Google’ın arama sonuçlarında manipülasyon yapıp yapmadığı. Çünkü Cumhuriyetçiler buna inanıyor. Onlara göre demokrat Silikon Vadisi, kendi meşreplerine göre Cumhuriyetçilere savaş açmış. Hangi Cumhuriyetçiler? Hani şu ilk günden itibaren doğruyu eğip bükmekle ünlü olanlar. Başkan’ın yemin töreninde tüm başkent sokaklarının dolup taştığını söyleyen, aksi yöndeki resimler gösterildiğinde de değerlendirmelerinin “alternatif doğru” olduğunu söyleyen. Yalan değil de “alternatif doğru”.

Nesi sıkıntılı bu tablonun? Google’a girip de “idiot” (aptal) kelimesi arandığında neden en tepede ABD başkanının resimleri çıkıyor? Yoksa aptal olan Google arama algoritması mı? Sonuçta aptal bir insanın bir ülkenin başkanı seçilebileceğine kim inanır? Hele bir de ABD gibi dünyanın süper gücü olan bir ülkenin. Google’ın arama işlerinde kullanılan algoritması bir şey değilse o da insan olmadığıdır. Ne Google algoritması ne de bugünün bir başka yaygın yazılımı. Sıkıntı bunun unutuluyor olması.

Yazılımlar o denli aptaldır ki “Trump” veya “trump” diye yazılan kelimenin değil ABD başkanına işaret ettiğini, onun bir insana işaret ettiğini bile bilemez. Daha da derine gitmek gerekirse; insanın ne olduğunu bile bilemez. “Trump” kelimesi arama motoru algoritması için beş harfin yanyana gelmesinden oluşan bir “şey”dir. Tıpkı “Fpzae” gibi, tıpkı “aejiw” gibi, tıpkı “pgauk” gibi. Peki “pgauk” harf dizisinde bir anlam bulamayan ancak “trump” dizisinde anlamı yakalayan şey ne? İnsan beyni! İnsan bilinci! Sonsuz anlamsız harf dizileri içinde insan beyni hangilerini bir anlam ile irtibatlandırarak belleğinde saklamışsa karşısına o dizi çıktığında derhal o anlam ile ilişki sağlamakta. Çok genel anlamıyla bu önyargıdır!


Yıllar öncesini anımsayalım. Rahmetli Barış Manço TV programları yaparken şöyle bir irtibat adresi duyururdu: “Barış Manço – Moda İstanbul”. Eğer yanlışlıkla o yıllarda Moda’da adı Barış Manço olan bir başka kişi yaşıyor olsaydı PTT görevlilerinin bunu ayırma imkanı olmayacaktı. Çünkü zarfın üstüne böyle yazılmışsa bu mutlaka “bizim Barış Manço” olmalıydı. Bu da bir önyargıdır. Karışıklığa yol açmadığı için kabul edilmiştir. Oysa gelen mektupları tasnif eden insan değil de bir yazılım olsaydı, bunları “adresi belirlenemedi” diye bir kenara ayırırdı. Bu durumda PTT görevlileri o yazılımı kodlayanlardan bir “istisna” yapılmasını rica ederdi olasılıkla. Eğer “Barış Manço Moda İstanbul” yazıyorsa bunları ayrı bir yere istiflesin. Önyargının kodlanması!

Başlangıçta bir lütuftu belki de önyargı. İnsanın hayatta kalmasına yardımcı oldu. Bugün ise insanlık boğazına kadar önyargıya batmış durumda. Bu ise artık sorun yaratmaya başladı. Çünkü dünya artık “küçüldü”. Onu internet küçülttü. Arthur C. Clark’ın 3. Yasası’nı anmalı: “Yeterince gelişmiş herhangi bir teknoloji sihirden farksızdır”. Evet dünya hala sihirbazlardan bir açıklama bekliyor: “Ne kattınız bu algoritmanın içine. Benim kim olduğumu neden bilmiyor?” (Meraklısına not: Google algoritmasını belli bir şekilde yeterince “beslerseniz” herhangi bir kelime arandığında herhangi bir resmin ilk sırada çıkmasını sağlayabilirsiniz – belli ki demokrat silikon vadisinin yaptığı bu. Ne sihir ama!)

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 143. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu