Dijital mentörlük

Tanol Türkoğlu
Dijital mentörlük

Dünya belki de ilk defa iki başına buyruk, lider kuşağın çatışmasına tanık oluyor. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından doğan “bebek patlaması” kuşağı ile onların torunları olan Y Kuşağı’nın. Çocuklarının oluşturduğu X Kuşağı’nı kendi paradigması çerçevesinde yetiştirmeyi becermiş olan bebek patlaması kuşağı mensupları, çocuklarının çocuklarına söz geçiremiyor. Dijital yerlilerin ilk kuşağı olan Y kuşağı, belki de kendi ebeveynlerinin intikamını alıyor. Kendi paradigmalarını kurmaya çalışarak.

Aslen neye hizmet ediyor; verinin enformasyona, enformasyonun bilgiye dönüşümü? Bilgiyi üreten ya da ondan istifade edenlerin “bilgelik”lerinin artmasına. Dijital kuşakların (Y ve ardından gelen Z kuşakları) bilgisayardan öğrenemeyecekleri bir şey. En azından yapay zekâ yardımlarına koşana dek.

Dijital kuşakların anladıkları dille konuşmak gerekirse bu bilgelik denen şey belki de onların “model tanıma” ya da “desen tanıma” diye adlandırdıkları olgu (“pattern recognition”). Elle tutulur şeyler için modelleme yapmak, bilgisayarların yardımıyla, uzun yıllardır olası. Ancak gerçek hayat deneyimleri? Onlarla ilgili desenler ne? Onları yaşamamış olanlar, bilgisayar yardımıyla ya da başka bir yolla, o desenleri üretebilir mi? Cevap (şimdilik) hayır! Ancak bellidir ki Z kuşağı o olmadı, ardından gelecek Alfa Kuşağı için bu model çıkarma işlemi de dijital imkânlarla yapılabilir hale gelecek. Çünkü güncel deneyimin pek çoğu öyle ya da böyle dijital ortama aktarılıyor, orada saklanıyor. Basit bir örnek: Sosyal medya paylaşımları.


Issız, sessiz kuşakların çocukları olan ve bugün 55-75 yaş aralığında olan bebek patlaması kuşağı ile onların çocukları olan 38-54 yaş aralığındaki X kuşağı mensupları için emeklilik dönemlerinde yapabilecekleri yeni bir iş imkanı ortaya çıkıyor böylece. Gençlere mentörlük yapmak. Bilgeliklerini dijital yerli kuşakların anlık erişimlerine sunmak. Dijitaller pek çok somut enformasyona internetten erişebilir, ancak yıllar içinde fiziksel dünya deneyimi sonucunda elde edilmiş bilgeliğe Google’da arama yaparak ulaşamazlar. İşte size emekli bir karbonik bilge: Sorun cevaplasın!

Lakin bu tür bir simbiyotik yaşam dijital göçmenlerle dijital yerliler arasındaki kuşak kavgasının tansiyonunu da düşürebilir. Dijital cepheleşme çözülmeye başlayabilir. Kendi yarattıkları dünyaların avuçlarının içinden kayıp gitmesini sindirmeleri kolaylaşabilir. “Dünyalar” çünkü savaş sonrası doğanlar sadece 20. yüzyılın son çeyreğine damgalarını vurarak fiziksel dünyanın bugünkü hale gelmesinde mimar rolü oynamakla kalmadılar. Dijital dünyanın yapı taşlarını da onlar yarattı. Ancak her iki dünyanın nüfusu da giderek dijital kuşakların çoğunluğunu oluşturan birer ekosistem halini alıyor. Başka bir yol olabilir miydi? “Ölüm var!”

Işıltılı dijital kuşaklar da hiç şüphesiz kendi bilgeliklerini oluşturacak. Belki de bunu insan beyninde saklamak yerine ondan çok daha hızlı çalışma sözü veren dijital beyinlerde saklayacaklar. Büyük veri analizi ile desteklenmiş yapay zekâ o etkileşimleri bir bilgelik formunda işleyebilecek, saklayabilecek, kullanıma sunabilecek.

Kimbilir zamanı geldiğinde bu dijital bilgelik ya da dijital zekâyı insanlarla paylaşmak yerine kendi kendilerine kullanmaya bile karar verebilecekler. Yapay zekâ bugün dijital bir kafesin içinde belki ama dijital vahşetin çağrısına da kulaklarını tıkayamayacak gibi. Ya kafesi kendisi açmayı başarırsa?

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 136. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu