Gerçekmiş gibi!

Tanol Türkoğlu
Gerçekmiş gibi!

Yerel seçimlerle ilgili akılda iki şey kalacaksa bunlardan birisi Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını alana dek iki hafta boyunca sergilemiş olduğu dirayetli duruştur. Diğeri ise şu yorum: “Hiçbir şey olmasa bile, kesinlikle bir şeyler oldu”. Bu tümceyi gerçeklik, doğruluk ve yaşamın nasıl post-truth (gerçek- ötesi, doğru-ötesi) bir hale getirilmekte olduğunu tespit etmek açısından incelemekte fayda var.

Tümce şöyle yorumlanabilir, dış mana olarak: “Evet bir şeyler oldu: Sizin adayınıza daha az, rakip adaya daha çok oy verildi.” Tabii bu açıklama kimseyi tatmin etmeyecektir. Ancak yarın devran döner de bu sözleri zikreden kişi herhangi bir sebepten dolayı adalet karşısına çıkmak zorunda kalırsa, belki de savunmasını herkesi aptal yerine koyacak şekilde şöyle yapabilir: Ben sadece somut gerçeğin altını çizmek istemiştim!

İç mana olarak akıl yürütüp, bu tümcenin ne tür şeylere işaret edebileceği de irdelenmeli. “Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler oldu” demekle şu kastedilmiş olabilir mi? “Her seçimde bizim kulağımıza merak etmeyin o iş bizde derlerdi, sonra da bakardık ki biz kazanmışız. Bu seçimlerde de kulağımıza böyle fısıldadılar ama Ankara’yı ve İstanbul’u kaybettik. Sandıkları defalarca saydırdık. Bir şey değişmedi. Tamam görünürde bir şey olmamış gibi duruyor ama bir şey oldu kesin. Çünkü olmasaydı bizim kazanmamız gerekirdi!” Fazla komplo teorisi içeriyor değil mi?


Bir başka olasılık lazımsa o da hayal ile gerçeğin birbirine karıştırılması yönünde olabilir. Mesela: Seçim bizim için o kadar değersiz, adet yerini bulsun diye yapılan bir şeydi ki. Çünkü bugüne dek şartlar ne olursa olsun kazanan biz oluyorduk. Ama şimdi farklı bir tablo ile karşı karşıyayız! Bir şey oldu, kesin. İspat edemesek de, ispat edilemeyecek olsa da, seçmenin bize daha az oy vermiş olmasının ötesinde, bir şey oldu!

Doğru-ötesi dünyada yaşamak esasında bireyin gerçeği algılayış biçimini “kesin doğru” olarak kabul etmesiyle sınırlı değildir. İnsanlık yüzyıllardır zaten böyle bir hayatı yaşıyor. Son dönemde buna post-truth (doğru-ötesi) dünya denmesinin nedeni, bu haldeki bireyin giderek daha cüretkâr bir hal alması. Çevresindekileri, kendisinin doğru-kabul-ettiği-şeyi doğru olarak kabul etmeye zorlaması. Gerçeği gözardı etmenin ötesinde onu yok sayması. Bir başka örnek: Maltepe’de oylar yeniden sayılırken, AK Parti ve MHP taraftarlarının mekânı basıp, sayıma müdahale ettiği, orada bulunan sayımdan sorumlu hukuk insanları tarafından tespit edildi. Ertesi gün ise bu partilere desteği ile bilinen medya kuruluşları haberi, “CHP’liler sandıkları bastı!” diye yayınladı.

Herkesin kendi doğrusu tabii ki olabilir. Kişisel yaşamını doğru bildiği bu şeyler üzerine inşa edebilir. Ancak kamusal alana çıktığında, herkesin doğrusunun üstünde hükmedici bir merci vardır: Gerçeğin ta kendisi! Kişisel doğrular, nesnel gerçek karşısında değerini yitirir. Post-truth dünyada yaşayan toplumlarda bu rol dağılımı ortadan kalkmıştır. Gücü elinde tutan, gücü yettiğince, kendi doğrusunu, “gerçekmiş gibi” çevresine kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bir yerde ekonomi tıkırında der, salonu dolduranlar onu ayakta alkışlar. Aynı şeyleri bir başka yerde söyler, salondakiler ona güler geçer!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 161. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu