İnorganik canlı

Tanol Türkoğlu
İnorganik canlı

Değerli Ağabeyim
Faruk Memioğlu için..

Çok uzakta değil hemen Atlantik’in iki yakasında iki ayrı “teknolojik devrim” aynı anda vücut buluyor. Avrupa’dakine 4. Sanayi Devrimi, K.Amerika’dakine ise 5. Sanayi Devrimi deniyor. Her ikisi de “dijital devrim”i esir almış, Sanayi Toplumu’nu 80lerden beri içine girmiş olduğu bunalımdan kurtarmaya çalışıyor.

Adlarındaki ideolojik (sübliminal) mesaj bir yana, 4. Sanayi Devrimi rutin süreçleri insan olmadan gerçekleştirecek robot(umsuları) yapmaya odaklanmış durumda. 5. Sanayi Devrimi ise üretim sürecindeki malzemeyi atomik düzeyde üretme peşinde. 4. Sanayi Devrimi ile mavi yakalı işgücü insandan robota geçecek. 5. Sanayi Devrimi ile akşam yemeği özel bir yazıcıdan alınacak çıktı formatına dönüşecek.


Lakin tüm bu “devrimler” insanın (biyolojik) yakasını da bırakmayacak gibi. Homo Sapiens ve Homo Deus kitaplarının yazarı Harari şu tespiti yapıyor : İnsan inorganik bir canlı haline dönüşecek! “İnorganik canlı” oksimoron bir ifade (“canlı cenaze” gibi). Ancak gelecekte “insan”ın alacağı hali bugünün terimleriyle başka türlü açıklamak da olası değil.

İnsan (biyolojik açıdan) nedir? Karbon temelli hücrelerden, organlardan oluşan bir canlı. Yakın gelecekte bu canlı formun bünyesine karbon dışı malzemelerden yapılmış parçalar eklemek mümkün hale gelecek. Belki de ilk etapta bu parçalar mevcut organlar şeklinde, büyüklüğünde vb olacak.

Şu bir gerçek ki organlardan beklenen işlevini görmesidir; büyük olması değil. İnsan yumruğu büyüklüğündeki kalp bugün için o büyüklükte olmak zorunda. Ya karbon harici bir malzemeden kalbin işlevini birebir görecek yeni bir “organ” yapılırsa. Ya bu “organ” (diyelim ki) bir fındık büyüklüğünde olursa.

Madem ki organların işlevini yitirmeden hacimsel olarak küçülmesi söz konusu olabilecek; bu durum insan fizyolojisini ne tür bir evrimsel sürece sokacak? Akla Spielberg’in ünlü Yapay Zeka filmi geliyor. Son sahnelerdeki (büyük bir yıkıma uğramış ve canlı varlıkları yok olmuş dünyaya başka bir gezegenden gelen) canlı formların vücudu neredeyse “Cin Ali” şeklinde kibrit gibidir. İncelmiş karın, uzamış parmaklar vb. Belli ki kalp, karaciğer, mide vb fındık büyüklüğüne indirgenmiş (belki bir kısmı gereksiz hale gelmiş, toptan yok olmuş). Birbirleriyle telepatiyle iletişim kurarlar; konuşmak diye bir şey kalmamıştır.

Ancak bu tür paradigmatik dönüşümler, mevcut “norm” tanımlarımıza uymadığı için kafa karıştırıcı olabiliyor. Oysa 21. yüzyılın başında idrak edilmekte olan dijitalleşme norm olgusunu değiştirmekte, dönüştürmekte. Artık herhangi bir konu için “normal” denilen şey yeniden tanımlanmakta. Sosyalleşmek, iletişim kurmak, alışveriş yapmak vb ile başlayan bu süreç zaman içinde “daha ciddi” konulara da el atacak; belli.

Kaçınılmaz olarak “insan” gibi, “canlılık” gibi olguları da yeniden tanımlamak zorunda kalacağız; er ya da geç! İşte o zaman bugünün inorganikler kümesi ile organikler kümesi belki de birbirine karışmaya başlayacak. Bu bir yandan (aşağı doğru) “canlılık aminoasitlerin oluşmasıyla başladı” temel normunu gözden geçirmeye götürecek bizi, diğer yandan (yukarı doğru) tanrı olgusunu. Belki o zaman “ilk sebep” kavramı da geniş kitlelerce daha sağlıklı idrak edilebilecek.

Tanol Türkoğlu / [email protected]


*Bu yazı HBT'nin 49. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu