Kahrolsun Facebook (mu?)

Tanol Türkoğlu
Kahrolsun Facebook (mu?)

Bir akademistenin hazırlamış olduğu kişilik testi havuç olarak kullanılıyor. Gönüllü olarak bu teste katılacak kişilere hediye olarak birkaç dolar veriliyor. Ancak katılımcılardan, Facebook arkadaş listesine erişim yetkisi de alınıyor. Böylece elli milyon kişinin Facebook bilgilerine erişiliyor.

Elli milyon kişi, verisi analiz edilip profillendiriliyor: Ne sever, ne sevmez, zaafları nedir vb. gibi. Bu gözünüze büyük bir iş gibi gelmesin. Şu an malum Facebook’ta LIKE ettğiniz (beğendiğinizi ifade ettiğiniz) birkaç yüz şeye bakılarak profilinizi çıkarmak çocuk oyuncağı. Hatta bir iddiaya göre kişiyi eşinden bile daha iyi analiz edebiliyor bu LIKE’lar.

Üçüncü aşamada bu kişilere yönelik içerik yayını başlıyor. Dileyen reklamveren Facebook’a “şu profile uygun kişilere şu reklamı/içeriği göster” siparişi verebiliyor. Alternatif olarak aynı profile ait birisiymiş gibi davranan “memur”lar tipik birer dijital Amerikalı kılığına girerek aynı profilden bireylerle etkileşime girebiliyor.


Hayvan haklarına karşı duyarlı bir grup seçmene örneğin, kazanması istenen adayın o konudaki duyarlılığı gösteren ya da rakip adayın tam tersi bir yapıda olduğuna işaret eden içerikler gösteriliyor. Bu kişiler de aldıkları gazla bir anda bir adayın gönüllü sözcüsü, diğerinin ise gönüllü protestocusu oluyor. Yönlendirildiğinin farkında olmadan. Özgür iradeleriyle.

ABD başkanlık seçiminde, İngiltere’nin en önemli halkoylamasında (Brexit, yani AB’den çıkalım mı?) bu metodun kullanıldığı ortaya çıktı. Bu iki kampanyanın da kesişim kümesi olan Cambridge Analitica adlı analiz şirketinin dahil olduğu bu türden diğer kampanyalara da gölge düştü. Süreci ortaya, firmanın eski bir çalışanının açıklamaları çıkardı. Ayrıca firmanın CEO’suyla yapılmış ve gizli kamerayla kaydedilmiş bir görüşme de bunu teyit etti.

Firma CEO’yu kovdu. Facebook tam bu açıklamaların yayınlanmasının arifesinde firmayla artık iş yapmayacağını açıkladı. Zuckerberg kabahatli olduklarını, bunu düzeltmek için ellerinden geleni yapacaklarını açıkladı. Facebook’un değeri borsada yine de milyarlarca dolar düştü. Bunlar yaydan çıkmış okları geri getirmeyecek. Seçim ya da halkoylaması iptal edilmeyecek. Bal tutan parmağını yaladı, su testisi su yolunda kırıldı, it ürüdü kervan yürüdü.

Bunlar ortaya çıktıktan sonra malum internette yeni bir akım başladı: Facebook hesabını silin! (#DeleteFacebook). Yani Facebook’tan çık. Post-truth dünyaya yakışır bir tepki. Dijital linç kültürü. Sen madem benim dijital cehaletimi kullandın, beni pis emellerin alet ettin. Ben de gidip dijital becerilerini geliştireceğime, konuyla uzaktan yakından fark etmez ilgisi olanlardan kimi bulabilirsem onu cezalandırırım! Şu an göz önündeki tek suçlu Facebook. O zaman onu cezalandıralım. Bu konuya aylardır kimse dönüp ilgi göstermezken, neden tam da global ana-akım medyanın reklam pastasını sürekli olarak Facebook gibi dijitallere kaptırdığı bir anda popülerleştirildi. Yoksa hür iradesiyle Facebook hesabını sildiğini düşünenler bir başka manipülasyona alet mi ediliyor?

Bağnazlığın, dogmatizmin, linç kültürünün esasen hayata belli bir açıdan bakanların tekelinde olmadığı unutulmamalıdır. Dijital dünyanın aktif bir üyesi olmak kişiyi bu defolarından temizlemeye yetmez. Gerekiyorsa Çin’e kadar gitmek lazım!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 105. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu