Savaşma dijitalleş!

Tanol Türkoğlu
Savaşma dijitalleş!

Savaş ya da barış bilim için bir anlam ifade eder mi? Belki lojistik açıdan edebilir. Savaşın olduğu bir ortamda bilim yapılmasının sekteye uğraması ikisi arasında ters orantılı (ancak dolaylı) bir ilişki kurulmasını sağlayabilir. Bilimin “uygulaması” niteliğindeki teknoloji savaşla da barışla da daha az dolaylı temas halindedir.

Aslında teknoloji savaşın ya da barışın var olmasını, sürmesini, kazanılmasını/kaybedilmesini, ortadan kalkmasını teminde kritik bir rol oynayabilir. Ancak bu ilişkide araya “kullanım amacı” katmanı girdiğinden, aradaki ilişki yine dolaylıdır. Aynı teknoloji iyi amaçla kullanılıp barışı da getirebilir, kötü amaçla kullanılıp savaş da çıkarabilir.

Velhasıl savaş, barış, bilim, teknoloji olguları arasındaki bu ve diğer olası ilişkiler belli bir paradigmaya göre şekillenmekte: “Sanayi toplumu” paradigması. Bu paradigma iki yüzyılı aşkın bir süredir sadece kendisini geliştirmedi. Teorik anti-tezini de yıprattı. Kah teorik kah pratik uygulamalarla onun işe yarar bir alternatif olamayacağı mesajını belletti. Bireysel ve toplumsal hafızada.


Artık hiçbir değişiklik kapitalizmin ortadan kalkması anlamına gelemezdi. Olsa olsa kabuk değiştirmesi, dönüşmesi, ama var olmaya devam etmesi söz konusu olabilirdi. “Sanayi sonrası toplum” (ya da postmodernizm) de bu amaca hizmet eder hale geldi; getirildi. Tam her şey yerli yerine oturmuşken, bu kabuk değiştirmeler sanayi toplumun üçüncü, dördüncü, beşinci evreleri olarak lanse edilirken, yetişmekte olan genç kuşakların inatla ve kendi bakış açılarına göre geliştirmekte oldukları yeni paradigma ufuktan göz kırpmaya başladı: Bilgi Toplumu!

Şu tespit önemli: İleri teknolojik gelişmeler global toplumsal dönüşüme neden olurken ekonomi politik açıdan da yeni bir potansiyeli ortaya çıkardı: Genç milyarderler! Bu milyarderler başlangıçta bir tür ultra kapitalizm anlayışına teslim oldu. Daha yeni ileri teknolojilerin icat edilmesine yatırım yaptılar. “Sistem” ile barışık bir yolun yolcusu oldular. Ancak milyarderler kulübüne yeni katılan gençler içinde yetiştikleri o yeni paradigmayı terk etmiyorlar.

Makroekonomik anlamda “para” olgusunu dönüştürecek ciddi bir altyapıyı ortaya çıkardılar: Bitcoin ve onun türevi “dijital para birimleri”. Ayrıca politika ve dünya sorunlarına karşı daha duyarlı bir bakış açıları var. Bellidir ki yeni paradigmanın dünyada söz sahibi olabilmesi için global politikada temsil edilmeleri gerek. Gelecek on yıllarda bu profildeki genç politikacıların dünya sahnesine çıkması daha olası.

Ayrıca bu gelişim sürecini çoğunluk profiline bakarak değerlendirmek de pek doğru değil. Dijital yerli (Y Kuşağı, Z Kuşağı) gençlerin büyük bir kısmı (hadi Pareto’yu göz ardı etmeyip yüzde sekseni diyelim) belki de bu paradigmaların ne anlama geldiğini dahi bilmeden yaşayıp gidecek – önceki kuşaklar gibi. Ancak dünyanın yeni bir paradigmaya geçişi için yüzde yirmilik kısım yeter de artar bile. Yeni kuşaklar, dünya barışı için özel bir çaba sarf edecek mi? Belki de hayır. Ancak bu yeni bilgi toplumu paradigması toplumsal yaşamı öyle değiştirecek ki “global barış” bu hayatın doğal bir parçası olacak – kimse savaşmak istemeyecek! Belki de petrol bitmeden o temiz dünyaya ulaşmak olası değil!

Tanol Türkoğlu / [email protected]


Bu yazı HBT'nin 75. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu