Sosyal medya ölüyor (mu?)

Tanol Türkoğlu
Sosyal medya ölüyor (mu?)

İnanmak için görmek mi, görmek için inanmak mı? Eğer üretici bilgi toplumu (ya da bireyi) ise görmek için inanmak. Tüketici ise inanmak için görmek! Sosyal medya ölüyor yorumlarına nasıl tepki göstermeli? Can çekişir hale geldiğini görene dek beklemeli mi; yoksa bazı istatistik ve beklentileri analiz etmeye başlamalı mı? Örneğin eMarketer sitesinin bir tespiti: ABD’de 25 yaşın altında 2 milyon kişi bu sene sosyal medyadan çıkacak!

Son yıllarda yirmisinin altında yüzbinlerce kullanıcı özellikle Facebook gibi popüler sosyal medya sitelerini terk eder hale geldi. Sebep ortada. Ebeveynlerinin kullanmayı becerdiği bir ortamı kendileri için “eskimiş” bulmaları. Tıpkı ebeveyni ile akşam yemeğine veya hafta sonu gezmesine gitmeyi “sıradan” hatta “aşağılayıcı” buldukları gibi.

Ancak genel olarak sosyal medyanın gücünün zayıflamaya başladığı şeklindeki değerlendirmenin özünde belki de başka bir neden saklı. Sosyo-kültürel değil de sosyo-ekonomik! Öteden beri birileri sosyal medyayı ifade özgürlüğü platformu olarak görüyorken, başka birileri bundan nasıl para kazanırım telaşında. İşin ilginci bu altın formül onbeş yıldır henüz bulunabilmiş değil. Hala klasik reklam gelirine bel bağlanıyor; o kadar!


Sosyal medya gerçeklerden uzaklaşıyor, güvenilirliğini yitiriyor! Belli bir yaşın üstündekiler için zaten hiçbir zaman güvenilir değildi. Ancak artık bir zamanlar inananlar da fikir değiştirmeye başladı. Bu belki de nicelikselden ziyade niteliksel bir kabuk değiştirmeye neden olacak. Internetin yeni yeni coğrafik diyarlara ulaşması sosyal medya kullanıcı hacmini artırmaya devam edecek. Bu kullanıcılar da on sene önceki öncüler gibi kendilerini, dünyayı ve ifade özgürlüğünü global anlamda deneyimlemek için kullanacak sosyal medyayı. Oysa o amaçların hiçbiri para kazandırmıyor. Test edildi, onaylandı! Artık sosyal medya kullanımına hakim yağlı-müşteri kıvamına gelmişken çekilmeye başlamaları yeni bir başarısızlık dönemine işaret ediyor olabilir.

Yeni gelenlerin bir de sosyo-kültürel farkı var öncülerle kıyaslandığında. Onlar ifade özgürlüğü konusunda sorunlu bölgelerde yaşıyor. Dolayısıyla onların sosyal medya etkileşimini idrak etmesi ve beklenen asgari tolerans düzeyinde olması pek mümkün değil. Sosyal medyada nefret söyleminin son bir kaç yıldır giderek yükselmesi bunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Kalite, yaşamın her alanında olduğu gibi, sosyal medyada da düşüyor. Gerçek-ötesi (posttruth) virüsü bu süreci hızlandırıyor!

Sosyal medya üretici amaçlar için kullanılabilir mi? Elbette! Ancak bunun için hayata üretici bir vizyonla bakmak gerek. Bunun için sosyal medya, teknoloji, bilgisayar ya da internet becerisine sahip olmak gerekmez. Bu kişisel beklentilerle ilgili. Toplum içinde bireyin ne tür kişisel hedeflere ulaşmak için nasıl bir yetişme imkanı bulduğuna bağlı. Analitik düşünme becerisi olmayan bireyler, hele bir de yönetici-yönlendirici görevlerdeyse sebep-sonuç ilişkisi kurmada güçlük çekebilmekte. Örneğin en büyük vizyonu bir sonraki Facebook’u yapmak olan birisine dünyanın ikinci bir Facebook’a gereksinimi olmadığını mı anlatmak daha zor yoksa kendilerinden bu tür şeyler icat etmesi beklenen gençlere toplumun-devletin yaklaşım tarzının ne kadar çelişkilerle dolu olduğunu anlatmak mı? “Benim yaptıklarım senin yaşamını ne kadar zorlaştırırsa zorlaştırsın; eğer sana bir fırsat verirsem bunu değerlendirmeye bak!” Ve yine o ünlü tespit: Bir tane istisna bile fazladır!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 139. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu